"Bizim ne suçumuz var?"

Yayın Tarihi: 15/07/11 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Kuzey Kıbrıs ile Türkiye arasındaki ilişkiler, en başından doğru eksene oturtulmadığı için bu gün bu sorunlar yaşanıyor.

Bugün yaşananlar bir tesadüf değil.

Hatta geç kalınmış bir sorgulama süreci.

Her iki tarafında birbirine ihtiyacı var.

Bu kesin.

Türkiye'nin etrafı, tarih boyunca sorunlarla karşı karşıya geldiği ülkelerle çevrili.

Tam bu noktada kuzey Kıbrıs'ın önemi ortaya çıkıyor.

Stratejik olarak Kıbrıs'ın kuzeyi Türkiye için adeta nefes borusu gibi.

Son 37 yıldır da, hem Kıbrıs'ın kuzeyi hem de Türkiye ayni anlamda olmasa da bir birlerine nefes veriyor.

Bu bağlamda, özellikle Kıbrıs sorununun çözümü yolunda ortak bir hareket tavrı görülüyor.

Aslında bu konuda daha çok, Türkiye ve güney Kıbrıs arasında geçiyor.

Bu düşüncenin yanında elbette ortak bir buluşma noktası da vardır.

Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Davutoğlu, geçtiğimiz hafta sonu kuzey Kıbrıs'taydı. Sayın Davutoğlu önemli mesajlar içeren söylemlerde bulundu.

Kıbrıs'ın yeniden birleşerek, önümüzdeki yıl AB dönem başkanlığını bu şekilde devralması gerektiğinin altını çizdi.

Ve Sayın Davutoğlu'ndan önemli bir açıklama daha geldi.

Sayın Dışişleri Bakanı, güney Kıbrıs'ın tek taraflı olarak, Kıbrıs AB dönem başkanı olmasının Türkiye AB ilişkilerini donma noktasına getireceğini söyledi.

Güney Kıbrıs'ın çözüm olmadan AB başkanı olarak muhatap alınmayacağı da Sayın Davutoğlunun sözlerinden.

Türkiye'nin güney Kıbrıs'la çeşitli alanlarda ilişkileri var.

Üstelik KKTC'yi pas geçen ilişkiler.

Mesela spor.

Keşke ayni hassasiyet bu ve benzeri konularda da gösterilse.

19 Temmuz da Türkiye Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ülkemize bir ziyaret gerçekleştirecek.

Sayın Başbakan 20 Temmuz barış harekâtı törenlerine katılacak.

Sayın Başbakana protesto gösterileri yapılacağı ve bu yönde hazırlıklar olduğu biliniyor.

Öncelikle, bu bir ayıp değil, bu ilk değil, bu her yerde olan bir durum.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan başka ülkelere yaptığı ziyaretlerde de zaman zaman protesto edildi.

Hatta Türkiye içinde de tepki gördüğü yerler oldu.

Bu oldukça doğal bir durumdur.

Ve bu durumun aşılması gerekiyor.

Bu konunun büyütülmesine anlam veremiyorum.

Elbette böyle bir olayın yaşanmasını temenni etmiyorum.

Ama bunun da demokratik bir olay olduğunu ve bu şekilde değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.

Sayın Erdoğan'a Kıbrıs'ın kuzeyinden yükselen tepki söylemleri bir kırgınlıktan ibarettir.

Bunun KKTC ve Türkiye hükümetinin imzaladığı ekonomik protokolle sanıldığı kadar ilgisi yoktur.

Tepki, tarihi ilişkilere yakışmayan diplomasi dilinde hiçte etik olmayan söylemlerden ve yaklaşımlardan doğmuştur.

Kıbrıs'ın önemi önümüzdeki dönemlerde daha da artacaktır.

Kıbrıs'taki sorun yılsonuna kadar çözülse de çözülmese de, Türkiye'nin dış siyasetinin önemli bir bölümü ve de AB ile olan ilişkilerinin ekseninde Kıbrıs olacaktır.

Kıbrıs bu kadar önemli. Peki, bu kadar önemli olan bu adanın kuzeyiyle nasıl oluyor da böylesi bir noktaya geliniyor.

Bu ülke insanıyla ortak bir noktada buluşmak zor mu?

Bu zorlayıcı, bu kaale almama durumunun sebebi ne?

Yoksa KKTC hükümeti bu ülkenin gerçeklerini iyi analiz edip iyi aktaramadı mı?

Yoksa protokollere sadece imza anlamında mı katkı koyuldu.

Yoksa gerçekten bu paketler ve bu yaklaşımlar, Türkiye hükümetinin tasarrufu mu?

Kıbrıs'ın kuzeyi ve Türkiye Cumhuriyeti yıllardır ortak bir Kıbrıs planı sürdürürken neden kuzey Kıbrıs'ın içteki sorunlarına tepkisiz kalıyor.

Hem KKTC, hem de Türkiye hükümeti bu ülke insanına, ülkedeki yaşam koşullarına ve haklı endişelere bu kadar yakın durup, bu kadar uzak kararlar üretebilir mi?

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin içte çok önemli sorunları vardır.

Bunları görmezlikten gelmek, yok saymak sadece başını kuma gömmektir.

Kendimi bildim bileli, Alayköy de yaşıyorum.

Birçok kültürden birçok insanın yaşadığı bir yer Alayköy.

Geçtiğimiz günlerde iki arkadaşla bir sohbetimiz oldu.

İlginç yaklaşımlarda bulunup, yine ilginç bazı olaylar ve sözler seslendirdiler.

Aileleri 1976 yılında Türkiye'den gelen bu insanların ortak cümlesi şu oldu;

"Hepimiz ayni okulda okuyup, ayni sokaklarda oyunlar oynadık. Türkiye den gelen ve burada suç işleyen insanlar için önlem alınmasını istiyoruz. Her suçun, olayın altından ağırlıkla Türkiye den gelen insanlar çıkıyor. Sonra Türkiyeliler yaptı oluyor. Bunları bizde onaylamıyoruz. Bu genellemede bizim suçumuz ne?" . Bir başka ilginç olaysa şöyle. Türkiye'ye tatile giden bir aile, otelin resepsiyonun da kendilerine verilecek odayı bekliyor. İşlemler biraz zaman alınca otelin kafeteryasına gidip vakit geçirmek istiyorlar. Fakat eşyaları ortada ve bırakmak istemiyorlar. Durumu fark eden birisi yanlarına geliyor. Bu kişi, otelin güvenli olduğunu söyleyip endişe etmemelerini istiyor. Daha sonra otelin sahibi olduğunu öğrenecekleri bu adam, onları şöyle ikna ediyor "Belli ki Kıbrıs'tan geldiniz. Merak etmeyin bizde bu işleri yapanları biz size gönderdik".

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları