İktidar hırsının sonuçları

Yayın Tarihi: 17/10/11 07:37
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Kıbrıs'ın kuzeyinde siyasi arenada yaşanan son gelişmeleri bir bütün olarak yorumlamaya çalışırsak, ortaya çıkan sonuç için söylenecek şey sadece iki kelimeye sığar.

Bu iki kelime "İktidar hırsı".

Bu sadece benim yorumumdur.

Ulusal Birlik Partisi içindeki dengeler, iktidar olma ve devlet yönetimindeki dengelere sıçramıştır.

Ortada duran resme bakıldığı zaman hükümet ve Cumhurbaşkanlığı arasında yaşanan yetki tartışmasının sanıldığı kadar boş, basit, sıradan ve tesadüfü olmadığı şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Önce Kıta sahanlığı anlaşmasında hükümetin pas geçildiğine şahit olduk.

Bu durumun hükümet kanadında yarattığı rahatsızlığı bizzat Sayın Başbakan dile getirdi.

Kıbrıs konusuyla ilgili gelişmelerde söz sahibi ve bilgili olarak sadece Cumhurbaşkanlığı ve müzakere heyetinin olmadığı hükümetin ve özellikle Dışişleri Bakanlığının da konuya ortak olduğu mesaj verici girişimlerle anlatılmaya çalışıldı.

Ve Sayın Cumhurbaşkanının hükümete yönelik sözleriyle başlayan tartışma.

Hükümetin hiçbir kesime memnuniyet vermediği, 2012 yılı içinde bir erken seçim olacağı, krizlerin iyi yönetilemediği Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu'nun tartışma yaratan görüş ve yorumları oldu.

Hükümet kanadından Başbakan Sayın İrsen Küçük'ün, Cumhurbaşkanının eleştirilerine elbette cevabı oldu.

Sayın Küçük, Türkiye ile imzalanan ekonomik protokolün altında Sayın Eroğlu'nun imzası olduğunu hatırlattı.

Bu gelişmelerle ilgili yorumlarımı yazdığım yazımda "Mesele Vali ile Padişah olmak mı?" diye sormuştum.

Şimdi bu yazıma bir katkı daha yapmak istiyorum.

Mesele Sayın Cumhurbaşkanının bir sonraki Cumhurbaşkanlığı seçiminde, CTP'nin iktidarda olmasını UBP iktidarına tercih etmesi midir?

Çünkü Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde olası bir CTP iktidarı demek bugünkü şartların devamı halinde CTP'nin yıpranması ve CTP'nin muhtemel adayı Sayın Talat'ın şu an ki Cumhurbaşkanı ve muhtemelen yeniden aday olacak Sayın Eroğlu karşısında zayıflaması demektir.

Bu bana göre mantıklı bir senaryo.

Ulusal Birlik Partisi ilk seçimlerde kan kaybedecektir.

Sonuç ne kadar etkili olur bilemem ama bu kesin.

Bu dönemde Sayın Cumhurbaşkanının kişisel durumu ile ilgili bilgilerin gündeme gelmesi tesadüf mü?

Yoksa karşı bir hamle mi?

Her ne kadar Sayın Başbakan itiraz etse de ortada çok ciddi iddialar var.

Sayın Eroğlu'nun bankadaki kişisel hesap dökümü mutlaka ki bir banka çalışanı tarafından sızdırıldı.

Yine bir iddiaya göre bu girişimi yapan banka personeli Başbakanlığa çok yakın bir ismin kızı.

Bunlar elbette birer iddia.

Ama tanınmayan bir devlette siyasi çekişmeler bu noktaya gelmişse vay halimize.

Her tarafı sapır sapır dökülen bir memleket.

Bu noktada sorulacak soru şu; Ne olacak bu memleketin hali?

Sayın Cumhurbaşkanının kişisel maddi durumu ile ilgili tartışmaların gündeme getiriliş şeklini pek etik bulmadığımı bu köşenin yazarı olarak belirtmek isterim.

Bir yanlışlık varsa bunun kanıtlanacağı yer yargı mercidir.

Suç varsa elbette cezası da olmalıdır.

Fakat bu gibi konular siyasi amaçla kullanılırsa, bu alandaki herkes hesap vermek zorundadır.

Şimdi yapılması gereken, nereden buldun yasasının bir an önce hayat bulması ve konu ile ilgili muhasebenin yapılmasına siyasetçilerden başlanılmasıdır.

Üstelik de son 37 yılı kapsayacak şekilde.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları