İrade kimde?

İAltı gün süren elektrik eylemi, bir-iki saat içinde uzlaşıyla çözülmüştü. Yani istedikten sonra her şey olur. Bu grev ve eylemin yarattığı sıkıntılar ve olumsuzluklar halen devam ediyor.

Halk kızgın, öfkeli, umutsuz en çok seslendirilen düşünce "Elektrik kurumu memnun, hükümet memnun, olanlar vatandaşa oldu".

Evet, çok doğru. Eylemi destekleyen birisi olarak bu eylemin onca zaman diyalog ve uzlaşı yolları denenmeden sürüncemede bırakılmasını ciddiyetsizlik ve vurdumduymazlık olarak değerlendiriyorum.

Hükümetin işin zor. En başta Sayın Başbakan. KTHY ile başlayan bir süreç sıkıntılarında habercisi oldu. Ve özelleştirmeleri de kapsayan Türkiye- KKTC protokolü.

İmzalayanlar Türkiye'nin Kıbrıs işlerinden de sorumlu eski Bakanı Sayın Çiçek ile KKTC eski Başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu. Uygulamak ise Sayın Küçük ve kabinesine kaldı. Sorun var mı? Çok.

Öncelikle şunun altını çizmem gerek. Elektrikte sağlanan mutabakatla her şey bitmiş değil. Özelleştirme yasası mecliste. Sırada sıkıntıların yaşanacağı başka kurumlar var.

Yani olay yeni başlıyor. Şahsen ben elektrik kurumu sorununun da çözüldüğüne şüpheyle bakıyorum. İdari ve mali özerklik derken bunun tam anlamı nedir?

Üretim, dağıtım, tahsilat kolları bu kapsam için de mi? Benim anladığım, kurumun özerk yapı içinde yapacağı sadece "Denetim" görevidir.

Bunlar tabi ki zamanla görülüp değerlendirilebilecek konular. Hükümet ve El-Sen uzlaşı sağlandı ve sorun bitti diye mesajlar verirken, bir başka merkezden bu ılımlı ortamı soğuk bir hava deposuna dönüştüren bir açıklama geldi. Türkiye'nin KKTC Büyük Elçisi Sayın Halil İbrahim Akça konuyla ilgili düşüncelerini aktardı.

Bu değerlendirme özellikle hükümet açısından es geçilmeyecek kadar önemli.

Sayın Akça, KIB-TEK'in borçlu ve zararda olduğunu söyleyerek kurumun sürdürülebilirliği konusunda sıkıntılar gördüğünü belirtti. Sayın Akça sözlerine şöyle devam etti "Benim temennim, bunun tekrar bir zamma dönüşmemesidir.

Zaten kuzey Kıbrıs'taki gerek hane halkı, gerek işadamları mevcut faturaları ödemekte zorlanıyor. Rekabet gücünü ciddi biçimde olumsuz etkilemiş durumda.

Tekrar bir zam yoluna gidilmesi tam bir felaket olur. İnşallah öyle bir yola gidilmez diye temenni ediyorum". Türkiye'nin KKTC Büyük Elçisi Sayın Akça esas eleştiriyi bugünkü hükümete ve genel olarak siyaset kurumuna yaptı.

KKTC'deki idarelerin sorun çözme konusunda pek güçlü olmadıklarının altını çizen Sayın Büyük Elçi "Özelleştirme" yolunun tek çare olduğuna işaret etti.

Sayın Elçinin değerlendirmesi elbette önemlidir. Ve mutlaka çok konuşulup çok tartışılacaktır. Hükümet kararına müdahale olarak da eleştirilecektir.

Ki doğruluk payı da vardır. Ama bunu en başta sorun çözmede "İradesiz" olarak gösterilen KKTC hükümeti kabullenip aldığı karar ve uygulamaya koyduğu çözüm yolunu sahiplenmelidir.

Kendi ürettiği politikalarla sorunlara diyalog yolu ile çözümler bulmalıdır. Elektrik kurumunun özerkleştirilmesi, El-Sen ve kurum çalışanlarının ortak isteği idi, bu amaçla bir çözüm formülü üretilmiş ve uzlaşı noktası bulunmuştur. Bundan daha doğal bir şeyde elbette olamaz.

Zaten politika, siyaset sorunları diyalogla çözme sanatı değil midir?

Sayın Elçinin haklı olduğu nokta; KKTC yönetimlerinin irade konusundaki eksikliği. Bu durumda söylenecek en doğru söz "Söyleyene değil, söyletene bak" olmalıdır.

Bir başka nokta da bundan sonrası için; Özerklik kararı gerçek anlamda uygulanmalı ve kurumlar üzerinden siyasetin adaletsiz popülist eli çekilmelidir.

Vatandaş artık bıkmıştır. Adaletsizlik ve torpil mekanizması durdurulmalıdır. Bir vatandaş isyan ediyor" Eşim kuaför.

Günlerce elektrik kesintilerinden dolayı iş yapamadı. Ama ay sonu elektrik faturasını bir tamam ödüyor. Siyasi partilerin örgüt binalarının beş milyar borcu var.

Ödenmiyor elektriği de kesilmiyor. Bu nasıl adalet?". Cevap bir elektrik kurumu çalışanından geliyor" Siyasiler bir çok şeyi engelliyor.

Siyasi baskı altındayız. Özerklik ile bunlar bitecek".