Ambulans ve ceviz macunu

Yayın Tarihi: 09/05/12 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Avrupa da yapılan seçimler değişim rüzgârlarını estirmeye başladı. Görünen o ki siyasi değişimlerin altında yatan en önemli sebep ekonomi. Fransa da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sosyalist aday Francois Hollande, Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy karşısında sandıktan galip çıktı. Fransa halkı değişime oy verdi. Hollande oyların %52 'sini hanesine yazdırarak Sarkozy dönemine son verdi. Hollande'ın en önemli vaadi Euro bölgesine üye ülkelerin kamu borçlarıyla ilgili uzlaşmayı tartışmaya açacağı sözü idi. Ve seçim sonrasında ilk söylediği "Kemer sıkmaya son vermeyi umuyorum" cümlesi oldu.

Hollande'ın, Fransa da seçimin galibi olmasının bir başka yönü daha var. Fransa da sosyalist bir adayın Cumhurbaşkanı olmasını, sosyalist kesimler 17 yıldır bekliyor. Hollande'ın önündeki en önemli sorun, iç siyasette 10 ve 17 Haziran da yapılacak parlamento seçimlerinde çoğunluğu elde etmek. Dış siyasette ise özellikle Almanya ile yeni mali anlaşma konusunda uzlaşmak. Bu noktada Türkiye-Fransa ilişkilerinin de daha olumlu bir zeminde seyretmesi şuan için sadece bir beklenti. Fransa da durum şimdilik bu.

Seçimlerin değişim getirdiği bir başka ülke ise Yunanistan. Seçimler öncesinde, geçtiğimiz Nisan ayında bir gurup Yunan vatandaşı hükümet aleyhine Lahey'deki Uluslar arası ceza mahkemesinde dava açma girişiminde bulundu. Davanın gündeme getirilmesinde, psikolog bir anne ile kızının rolü var. Olga ve Tanya Yeritsidu. Bu anne kızın arkasında da hatırı sayılır kalabalık bir gurup var. Ve işin en ilginç yanı, bu gurubun arkasında sırf muhalefetlik olsun diye bulunan herhangi bir siyasi kesim yok. Bu gurup üyeleri, hükümetin uyguladığı ekonomik programdan en çok etkilenen sıradan vatandaşlar. Son çarenin hükümeti şikâyet etmek olduğuna inanıyorlar. Ve gerekçeleri; "Ekonomik önlemler gelirimizi ve varlığımızı elimizden alarak bizi özgürlüğümüzden ediyor. Yeme, barınma, sağlık ve eğitim harcamalarımızı karşılayamıyoruz. Kemer sıkma uygulamaları Yunanlıları yoksulluk sınırının altına itmekle kalmıyor, hayatta kalmak için gerekli asgari ihtiyaçları bile karşılayamaz hale getiriyor. Bu durumun cezasını halk değil sebep olanlar çeksin".

Yunanistan'ın işi gerçek anlamda zor. Beş yıldır daralan bir ekonomi var. Genel işsizlik oranı %20. Genç nüfusun işsizlik oranı ise %50. İntiharlar iki katına çıkmış. Suç işleme oranı artmış. Nüfusun dörtte biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Genç nüfusun başka ülkelere göçü önlenemiyor. Ve kendi halkı tarafından ulusal bir mahkemeye şikâyet edilecek ilk hükümet, Yunanistan hükümeti. Bu dava düşüncesi hukukçular tarafından "Davanın dayanabileceği yasal temel yok" şeklinde değerlendiriliyor. Tüm bunların ortaya çıkardığı en önemli konu ise, ülkede politikacılara karşı artan güvensizlik ve öfke.

Dava açılır mı, sonucu ne olur? Bilinmez ama Yunan halkı siyasi bir yönetime verilecek en önemli cezayı sandıkta verdi.

Yunanlılar geçtiğimiz Pazar günü yapılan seçimde kemer sıkma politikasına karşı "Öfke oyu" kullandılar. Seçimlerde sandıktan Yeni Demokrasi Partisi birinci, PASOK ise 1981 yılından bu yana ilk defa üçüncü çıktı. Sol eğilimli SYRİZA ise sandıkta ikinci sırayı aldı. En büyük şok ise "Faşistler" olarak adlandırılan Neonazi Altın Şafak Partisinin ilk defa meclise girmesi.

Yunanistan'da hükümet kurma çalışmaları başladı. Ama bu çok da kolay olmayacağa benziyor. Hükümet görüşmelerinin sonuçsuz kalması durumunda Yunan halkı Haziran ayında tekrar sandığa gidecek.

Bu gelişmelere bağlı olarak; Ülkemize dönersek, KKTC'de her alanda sıkıntı var. Başta elbette ekonomi. Hükümet yetkililerinin yaptığı açıklamalar gerçeğin çok uzağında. Daha önce de yazmış ve sormuştum "Hangisine benziyoruz?" diye. Ana fikir olarak düşüncem; Entegre olduğumuz Türkiye'ye mi, yoksa içinde bulunduğu çıkmazdan dolayı Yunanistan'a mı benziyoruz sorusuna cevap bulmaktı. Aslında sorumun cevabı ortada. Bir farkla Yunanistan'a benziyoruz. Aramızdaki tek farksa, her anlamda buhran yaşayan toplumun hükümeti şikâyet edecek merci bulamaması. Bu anlamda hükümet çok şanslı.

Hükümetimiz dışında ekonomiden memnun olan yok. Aslında bu durumun nedeni de gayet açık. KTÖS açıkladı. Turizm Bakanlığının 1 Ocak- 31 Aralık 2010 tarihleri arasındaki harcamaları;

Ayrıntı verilmeden yapılan hizmet bedeli: 29.843

Temizlik ve bahçe düzenlemesi bedeli: 147.298

İzaz ikram ve yemek bedeli: 77.193

Hediyelik eşya: 209.850

Çiçek alımı: 4.904

Ceviz macunu: 4.836

Karpaz da 38 yaşında bir insan ambulans bozuk diye zamanında hastaneye yetiştirilemedi. Hayatını kaybetti.

Yaz geldi. Yangın ihtimali her yer için geçerli. Bir yangın helikopterimiz yok. Ama bunların ne gereği var. İzaz ikramlar, hediyelik eşyalar ve ceviz macunu daha önemli değil mi?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları