Hayat kurtaran sendika

Yayın Tarihi: 25/05/12 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Sivil toplum örgütleri toplumsal yaşam içinde önemli bir yere sahiptir. Sivil toplum örgütlerinin her alanda yenilikçi, ileriyi gören ve halka yakın olma avantajını kullanarak yönlendirme gibi bir de görevi var. Dernekler, örgütler, kulüpler ve elbette sendikalar. Bizim ülkemizde sivil toplum örgütleri en başta sendikalarla anılır. Her anlamıyla güçlü yapıları vardır.

Bu satırların yazarı olarak Kıbrıs'ın kuzeyinde sendikalara hep güvenmiş ve destek olmuşumdur. Bunun sebebi gayet açıktır. Her zaman için üstüne basa basa söylüyorum; Tanınmamışlığın sebep ve cesareti ile tam olarak çalıştırılamayan bir adalet mekanizmamız var. Her şey güçlü için. Haklı olmak tek başına yetmiyor. Uluslar arası hukuk bize çok uzak. Böyle olunca siyasal iktidarlar istedikleri doğruyu kendilerine göre yaratabiliyorlar. Bu ülkede olmayacak hiç bir şey yok. Yeter ki doğru zamanda, doğru gücün yanında olunsun. İşte bu noktada genel olarak bu ülkedeki sivil toplum örgütlerine, özelde de sendikalara önemli görevler düşüyor. Bu görevler zaman zaman amacını da aşıyor elbette. Fakat ülkede tam anlamıyla muhalefet görevini yerine getiren kurumlar olduğu için sendikalara desteğimi hiçbir zaman azaltmadım. Toplumsal konular yanında sendikaların en önemli görevi elbette temsil ettikleri kesimdir. Üyelerinin maddi manevi çıkarları ve hakları ile bunların korunması önceliklidir.

Siyasete girmek, siyasetle ilgilenmek tabi ki gereklidir. Ama siyaset yoluyla demokrasinin ve adil düzenin sağlanması ve korunması ilk amaç olmalıdır. Muhalefet partisi gibi bir yaklaşım sivil toplum örgütü olmaya ve sendikal düşünceye zarar getirir. Sadece siyasi iktidarın eleştirilmesi, mücadelenin tamamen siyasileştirilmesi veya kişiselleştirilmesi ve de sadece kamu çalışanlarının hakları için eylemler düzenlenmesi ilk görev olmakla beraber ülkemizdeki sendikaların yanlışlıklarıdır. Daha genel sorunlara da sendikal hareketlerin öncülüğü gerekiyor.

Kayiz Han, Afganistan da yaşıyor. 22 yaşında. Kabil sanayi bölgesinde Pul-i Çarhi de oksijen fabrikasının müdürü. Evet, henüz 22 yaşında genç bir insan önemli bir fabrikanın müdürlüğünü yapıyor. Üstelik Afganistan da. Bu durumu kısaca şöyle anlatıyor. "Bütün bunları sendikaya borçluyum. 12 yaşında idim. Babam beni okuldan aldı. Bu fabrikaya çırak verdi. Sendikanın girişim ve baskılarıyla işveren bana bu makineleri kullanmayı öğretti. Şimdi ben yeni ve genç insanlar yetiştiriyorum".

Afganistan da özel bir şahsa ait bir fabrika da, sendika belki de bir insanın hayatını kurtardı.

Afgan İşçileri Ulusal Birliği (NUAE). 1947 yılında kurulmuş. 100 binden fazla üyesi olan ve Afganistan'ın hemen hemen her yerinde örgütlü olan en büyük sivil toplum örgütü. Ayni fabrikada çalışan 22 kişi daha var. Ve hepsi de sendikalı. Bu olay sendikal örgütlenmenin sosyal yönüne sadece bir örnektir. Üstelik yabancı ülke işgalini yaşayan, baskı altında, şeriat düzeniyle yönetilen insanların ülkesinde.

KKTC de sendikalara güven pek yok. Bunun mutlaka çeşit çeşit sebepleri var. Özellikle sadece kamuda örgütlenmek, tek sözle kolaycılığa kaçmaktır. Mutlaka ki bu durum sadece sendikanın arzusuna kalmış bir şey değil. Ama zorlayacaksınız. Bağımsız olmanın gücünü kullanacaksınız. Tabi ki bu bağımsız olup olmamanızla ilgilidir. İş hayatının tümünü, tüm figüranları ile savunacaksınız. Böyle bir düzende, gerçek anlamıyla demoktarik mücadele bu şekilde verilebilir. Birde şu sorunun cevabını arayacaksınız KKTC'de siyaset kurumuyla beraber en az güvenilen kurumlar neden sendikalardır?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları