Devletin önlem alma niyeti var mı?

Yayın Tarihi: 05/09/12 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Bizim devletimizin uluslar arası ilişkisi yok.

Bizim devletimizin kendini savunma gibi bir gaylesi de yok.

Peki, geriye ne kaldı?

İç meseleler.

İçte yapılacak düzenlemeler.

Devlet olmanın verdiği sorumluluğun vatandaşın hayatına yansıtılması.

İç meseleler derken lütfen kurultay anlaşılmasın.

Her siyasi partinin kurumsal yaşam süreci içinde bunlar gayet normal zamanlar.

Kamuoyunun da bu denli ilgisi ülkenin başbakanının belirlenecek olmasından.

Benim itiraz noktam bu olayın ülke sorunlarının önüne geçmesi.

Hatta öyle bir yaklaşım var ki olumlu veya olumsuz her şeyin tek çıkar noktası kurultaya endekslenmiş.

Yani sendikalarla yapılan görüşmeler, verilen yemekler, itina ile seçilen kelimelerden oluşan açıklamalar, her şey kurultaya göre.

Zaten hiçbir şeyin yolunda gitmediği bu memlekette birde bu tartışmalarla zaman kaybedilmesini kabullenemiyorum.

Benim için insan hayatından daha önemli hiçbir şey yoktur.

İnsan sadece insan olduğu için benim nazarımda kutsaldır.

Dünyanın neresinde olursa olsun hiçbir insanın hangi dil, hangi ırk ve hangi dinden olduğu benim için önemli değildir.

Söylediğim gibi insan sırf insan olduğu için benim gözümde değerlidir.

Uluslar arası hukukun, adaletin, hesap verilebilirliğin, şeffaflığın olmadığı yarım yamalak bu coğrafyada insana verilen değer sıfırın altında bir ölçüye sahiptir.

Vatani görevimi Erenköy de yaptım.

Orada verilen mücadelenin, yaşlı, çocuk, kadın erkek gözetmeksizin canını hiçe sayan insanların var olma kavgasının tarihine tanık oldum.

Gencecik üniversite öğrencilerinin sandallarla Türkiye den, Erenköy'e silah taşımalarındaki cesaretleri hala daha aklımda soru işaretidir.

Sandallarla son derece tehlikeli hava şartlarında yola çıkan bu insanların denizde son bulan hayatlarına nasıl üzüldüysem, ülkemin denizlerinin insan kaçakçılığı ile kullanılmasına ve bu uğurda canını kaybeden insanların hikâyelerine de o derece üzüldüm.

Son olarak hatırlanacağı gibi ikisi çocuk altı kişi KKTC'ye kaçak olarak sokulmak istenirken hayatlarını kaybettiler.

Zanlılar yargıda.

Var mı devletin önlem alma niyeti?

Yok.

Bu olay son olur mu?

Kesinlikle hayır.

Bu gündem içinde bu olayı kim hatırlayacak?

Hatta iddia ediyorum ki yine bir yerlerde uygun zaman için pazarlıklar yapılıyor.

1990'lı yıllarda kumar batağı Türkiye de ocaklar söndürüyordu.

Kapatılmaları gündemde.

"Gazinocular Kralı" Fahrettin Aslan casinosuna izin alabilmek için bir çanta doları dönemin Türkiye turizm bakanına bizzat kendisinin verdiğini araştırmacı gazeteci Uğur Dündar'a anlatmış.

Bu olay Uğur Dündar'ın "İşte Hayatım" kitabında daha geniş olarak yer almakta.

Uğur Dündar "Mafya-Siyasetçi-Bürokrat" ilişkisinin kumarhanelerde başladığını dile getiriyor.

KKTC içinde şöyle bir not var.

Dönem Turgut Özal dönemi.

1988-1989 yılları arasında Türkiye Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev yapmış Tınaz Titiz anlatıyor.

"Rahmetli Özal bakanlarına rahat bir çalışma ortamı yaratır, ancak önemli kararlar konusunda telkinde bulunurdu. Benim kendisiyle çalıştığım Devlet bakanlığı da dâhil dört yıl içinde hatırlayabildiğim tek telkini bir arkadaşım yoluyla kumarhanelerin Kıbrıs'ta açılmasına izin verilmesiydi. Uygun dille reddedince konu bir daha benim zamanımda gündeme gelmedi ve bunu ima eden bir şey de söylemedi".

Ve KKTC'nin "Kumar Turizm" aslında böyle başladı.

Demokratik bir ülke isteyen gider, isteyen gitmez yaklaşımı gerçekçi olabilir.

Devlet bu işten ciddi gelir de sağlıyor.

Bu ülkede "Mafya- Siyasetçi- Bürokrat" ilişkisi de yoktur(!) her halde.

Oralarını bilemem açıkçası umurumda da değil ama bu ülkede bir kaç ay önce kumar yüzünden intihar eden bir insan var.

Müslüm Akşahin.

35 yaşında aslen Şanlı Urfalı.

Çaycılık yapıyordu. Evli ve altı çocuk babasıydı.

"Sonumu casino" getirdi diye bir not yazdı. Ve intihar etti.

Yine soralım;

Var mı devletin önlem alma niyeti?

Tabi yok.

Son olur mu?

Korkarım ilk olmadığı gibi son da olmayacak.

Hatırlanacağı gibi bir bankanın Türkiye'den, KKTC'ye bavulla para taşıma olayı yaşandı.

İlk değilmiş.

Elbette ilk olmadığını biliyorduk.

Amaç KKTC devletinin maliyesine vergi ödememek.

KKTC'yi takan yok kısacası.

Bilinmiyor muydu? Bilinmemesi mümkün değil.

Şubat 2006 da Dünya Bankası hazırladığı raporda Kıbrıs'ın kuzeyinde kara para aklamanın ilk ayağının kumarhaneler ve off-shore bankalar olduğunu belirmiş ve dönemin KKTC hükümetine bu raporu sunmuştu.

Sonuç, sonuçsuzluk.

Peki, tamam mı olay kapandı mı?

Öncesini geçtik diyelim, bundan sonrası için ne yapılacak?

Etkin denetim var mı?

Muhtemelen buda yoktur.

Kasanı, yasanı, denizini, dağını, taşını en başta insanını koruyacaksın.

Devlet sadece vergi toplamaz.

Devlet sadece güçlünün yanında olmaz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları