"Bu memleketin her şeyi sahte"

Yayın Tarihi: 27/09/12 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+
Pazartesi günü yayınlanan "Siyaset bu mu?" başlıklı yazıma şöyle bir giriş yapmıştım;

"Memlekette ne entrikalar dönüyor?".

Ve siyasi entrikalarla, hesaplaşmaları, suçlamaları anlatmaya çalışmıştım.

Hatta UBP'nin kurultayına gönderme yaparak "sanki de orta çağdan, yeniçağa geçiş olacak" cümlesini seslendirmiştim.

Tanınmayan, düzenin, denetimin olmadığı bir memlekette iktidar olmak.

Mutlaka avantajları çok.

Bu kurultay ortaya pek çok olayı çıkardı.

Üstelik ülkedeki tüm olumsuzlukları gölge de bırakarak.

Şimdi düşünüyorum da bu kurultay iyi ki var.

İyi ki bu kurultayın sonuçlanmasına daha zaman da var.

Bu süreçte daha neler olacak, neler yaşanacak gerçek anlamda merak ediyorum.

Olacak olanlara şaşırmamaya ben kendimi hazırladım.

Sizde kendinizi yeni entrikalara hazırlasanız iyi olur.

Bir kere UBP eski UBP olmayacak.

Sayın Başbakanın söylediği "Büyük UBP projesi" sanırım bu.

Ülkede de eskiye dönüş olmayacak.

Esas konu yeni yaşantımız eskisinden iyi mi, kötü mü olacak?

Türkiye'deki iktidarın yaşattığına benzer bir değişim bizde de olacak.

Biz bunu kaldırabilir miyiz? Sindirebilir miyiz?

İşte bütün mesele bu noktada saklı.

Ülkede bir ilk yaşanıyor.

UBP kurultayına yönelik yayınların, taraflaşmanın, çıkar ilişkilerinin ayyuka çıktığı KKTC medyasında bir de "sahte imzalı belge" olayının yayınlanmasını tecrübe ediyoruz.

Afrika gazetesi bir süre kendilerine ulaştırılan bir belgeyi kullanarak yayınlar yaptı.

Söz konusu belgede UBP Genel Başkanı ve 21 Ekim kurultayında da Genel Başkanlığına aday olan Başbakan İrsen Küçük'ün adı ve imzasıyla kurultaya yönelik Bakanlara gönderilen bir dizi "talimat" anlatılıyor.

Bu belge de kurultaya yönelik her türlü baskıdan tutunda, tehdit ve zorlamaya kadar her türlü yöntemin karşı tarafı zorlayacak, zayıf düşürecek derecede kullanılmasından ve kullanmayanlarında cezalandırılmasından söz ediliyordu.

Sayın Başbakanın bu tür bir yöntemi kullanma ihtiyacı duyacağına inanmıyorum.

Sayın Başbakanın rakiplerinin de bu yola başvuracağına inanmıyorum.

Kaldı ki böyle bir belgenin kolayca gündeme getirilebileceği mutlaka düşünülmüştür.

Sayın Başbakan da rakibi Sayın Ahmet Kâşif de UBP'nin bütünlüğünden ve kurultay sonrası ayni yolu beraber yürümekten söz ediyorlar.

Böyle mi?

Yoksa "dündür bugün bugündür" diye siyasi literatüre geçen yöntem yine çalışacak mı?

Bu tür olaylarda iki yön var.

Ya birileri kendilerini mağdur göstermek için bu yola tenezzül eder, yada başka birileri karşısındakini zora sokmak için böyle oyunlara başvurur.

Bu yaşananlar kesinlikle basit değil.

Mutlaka önü arkası araştırılmalı.

Doğru olan ne varsa öncesinde veya sonrasında kamuoyu aydınlatılmalı.

Sahte imza olayıyla ilgili iki gözaltı var.

Suçlarını kabul ettikleri söylendiği gibi kabul etmedikleri de öne sürülüyor.

Bu isimlerin suçlu olduğu nasıl anlaşıldı?

Yok, suçlu değillerse bunun bedelini kim ödeyecek?

Bir gazete her önüne gelen belgeyi doğruluğunu araştırmadan, teyit etmeden, emin bilgilere dayandırmadan yayınlayabilir mi?

Ve esas soru;

İmza gerçekten sahte mi?

Bunların ispatı yapılabilir mi?

Daha önceleri "Cumhurbaşkanı delegeleri arıyor" diyen Sayın Başbakanın göz altılardan hemen sonra Cumhurbaşkanı Eroğlu'na saygı duyduklarını ve bazı kesimlerin Eroğlu'nu kurultay çalışmasına çekmeye çalıştıklarını söylemesi ile hemen akabinde Sayın Beşir Atalay'ın KKTC'ye gelmesi tesadüf mü?

Sayın Atalay muhtemelen istikrar çağrısı yapıp, son kez Sayın Küçük'e destek belirtecek.

Sahte imza olayıyla anladığımız KKTC'de de bu tür olayların ilk defa yaşanmadığı ama ilk defa deşifre olduğu.

Şimdi bunların arkasında Sayın Eroğlu mu var?

Bu süreç unutulup gidecek mi?

Bir kurultay için bunlar yapılıyorsa bir seçim dönemi neler yapılmaz.

Aslında bu tür olayları Türkiye den biliyoruz.

İktidar karşıtı kesimler Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları ile deşifre ediliyor.

Tek fark KKTC'de UBP kendi kendi ile kavga ederken, Türkiye'deki iktidar tüm erki kendi elinde tutmaya çalışıyor.

Ulusal Birlik Partisinin kendi iç dengesi, yıllar içinde kurulmuş olan iktidar olma sistemi yine kendileri tarafından su yüzüne çıkarılıyor.

Daha öncede söyledim anasının kötü bir taklidi yavru vatan.

Ve hükümetler bazında da benzerlikler var.

Tutumlar ayni, olaylara yaklaşımlar ayni, kendine olan aşırı güven, bildiğini okuma ayni.

En baştan en aşağıya kadar bir utanç tablosu bugün ülkenin gündemi.

Vergi dairesini dolandıran vergi memuru.

Tahsil ettiği "Ceza paralarını" zimmetine geçiren polis memuru.

Siyasette yaşanan "sahte imza" vakası.

Bence hepsi de bağlantılı.

Nedir bağlantıları?

Kokuşmuşluk.

Başıboşluk.

Kazanma hırsı.

Bir dostuma sahte imzalı belge ile ilgili olarak düşüncelerini sordum.

Aldığım cevap.

"Bu memleketin her şeyi sahte".

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları