Kavganın tarafları ve esası

Yayın Tarihi: 09/02/13 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+
İktidar partisinin kurultay süreci uzadıkça ülke sorunları da büyüyor. Kurultay sonucundan çok bu sürecin uzatılması eleştirilerimin merkezi oldu.

Uzayan süreç sadece Ulusal Birlik partisine değil ülkeye de zarar verdi.

Mesele statükoyu yıkmak falan değil.

Bu düzeni değiştirmek için 1974'e geri dönmek gerek.

1963-1974 yılları arasında mücahit sınırda-cephede nöbet tutarken arkasında da sosyal anlamda bir birlikteliğin, paylaşmanın verdiği güç vardı.

Bugün ise birbirinin ekmeğine göz koyan, birbiri üzerine basarak yükselmeye çalışan ta en baştan en sona kadar bir çıkar zümresi var.

Ulusal Birlik Partisi içinde yaşananların adı şudur;

Kuzey Kıbrıs siyasi hayatının lokomotif partisine hükmetmek.

Bu hükmetme Sayın İrsen Küçük ve Sayın Ahmet Kaşif arasında olacak değil.

Sayın İrsen Küçük ve Sayın Derviş Eroğlu arasında yaşanan bir güç kavgası da değildir yaşananlar.

Yaşanan, Ulusal Birlik Partisi Sayın Eroğlu'nun etkisinde kalmaya devam mı edecek yoksa Türkiye iktidar partisi AK Parti'nin etkisinde mi olacak.

Son 30 yıl da yani Sayın Eroğlu'nun yönetimindeki UBP'yi tecrübe ettik.

Yorum sizin.

Son üç yıldır da AKP etkisindeki UBP'yi tecrübe ediyoruz.

Bunun yorumu da sizin.

Kendi fikrime gelince;

Ben çok bir fark göremiyorum.

Hatta ileriki süreçlerin bugünden daha iyi olacağına da pek ihtimal vermiyorum.

Her zaman yazdım ve de söyledim.

Amaç bu partiyi bölmek.

Ve 24 Şubat'tan sonra bu süreç hızlanacak.

Yani fırsattan yararlanma peşindeki UBP delegesi şuna karar verecek;

Yıllar içinde oluşturulan parti düzeni mi?

Yoksa son üç yılda yaşanan parti düzen mi?

Olması gerekense kimsenin müdahil olmadığı bir yarışın yapılması ve kişilerin değil kurulların, tüzüklerin yönlendireceği bir parti içi demokrasinin kurumsallaştırılmasıdır.

İsimlerle hiç işim yok.

Olmazda.

Ülkeye bakalım.

Hükümetin icraatlarına bakalım.

Sorunların çözümlenmesine veya çözülmemesine bakalım.

Hükümet anlamında kimse kimseyi kandırmasın tablo hiçte iç açıcı değildir.

Statüko yıkılıp yeni ve sil baştan bir düzen kurulma niyeti olsaydı bugün yaşananların hiç biri yaşanmazdı.

Delegeler oyları karşılığında kendilerine, çocuklarına, yakınlarına tüm toplumun sahip olduğu haklar karşısında ayrıcalık tanınmasını istemezlerdi.

Gerçek anlamda bir fırsat eşitliği yaratılması için herkes elini taşın altına koyardı.

Eski politikalardan vazgeçme düşüncesi olsaydı Sayın Başbakan kurultay amaçlı yüzlerce istihdama onay vermezdi.

Değişim sözde değil özde olsaydı bunca haksız, adaletsiz ve popülizm uğruna yapılan istihdamlar karşısında UBP Başkanı ve Başbakan adayı Sayın Kaşif "Kazanırsam kimsenin ekmeği ile oynamayacağım" demezdi.

Kıbrıs'ın kuzeyinde adil, ileriye dönük, ayakları üzerinde durabilen bir ülke, kişilere bağlı bu statüko düzenini yıkma, tertemiz bir sayfa açma niyetinde olan bir Türkiye hükümeti imzalanan protokole ters düşen bu yüzlerce istihdamın yapılmasına izin vermez ve halkın bu konudaki isyanına kulak tıkamazdı.

En kötüsü de tüm bunlara sessiz kalınması.

İlgili tüm tarafların kamuoyuna bir açıklama borcu vardır.

4 Arlık 2012 Salı günü Türkiye ile KKTC arasında imzalanan ve sözde kuzey Kıbrıs'ın kendi hazırladığı ekonomik paket olan protokol Çarşamba günü Türkiye'de Resmi Gazetede de yayınlandı.

Protokolde KKTC'de kamu çalışanları ve istihdam politikası ile devletin taahhütleri de var.

Mesela;

Aynen aktarıyorum;

3. Kamu Maliyesi

3.1.3.1.3. Kamu personel rejimi, tüm kamu idarelerini kapsayacak şekilde gözden geçirilerek yeniden düzenlenecek(Nitelikli personel alımı, sayısı, nakil, sınav usulleri vb.) ve personel giderlerinin bütçe içindeki payı program dönemi içerisinde azaltılarak bütçenin esnekliği artırılacaktır.

4. Program Dönemi Gelişme Eksenleri.

4.1. Kamu istihdamında uzmanlık ve kariyer esas alınacaktır.

4.1.2. Kamuda personel tahsis sistemi yeniden düzenlenerek, norm kadro esasına göre birimlerde hizmetin gerektirdiği kadar personel istihdam edilecek, ihtiyaç fazlası personel ihtiyaç olan birimlerde değerlendirilecektir.

Bu maddeler "Yerli program" denilen 2013, 2014 ve 2015 yıllarını kapsayan Türkiye-KKTC ekonomik protokolünden istihdamla ilgili bazı kısımlar.

Sonuç olarak;

Ulusal Birlik Partisinde yarışan birden fazla taraf var.

İşbirliği yapan iki taraf devlet imkanlarını kullanma bakımından daha avantajlı olsa da yöntemlere bakıldığında kimsenin birbirlerinden çok da bir farkı yok.

Peki, toplumun geneli nerede?

İşte bu sorunun cevabı hiçbirinde yok.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları