İktidar velespiti

Yayın Tarihi: 30/09/13 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
Bir Küba hikâyesidir.

Papa'nın Küba'yı ziyaret ettiği sırada hava rüzgârlıdır, Papa ile Küba lideri Fidel Castro ülkenin doğusundaki deniz plajlarını gezmektedirler.

Hava rüzgârlı ya Papa'nın her zaman için başında olan beyaz takkesi aniden uçuvermiş.

Yanındaki onca adama rağmen Fidel Castro hemen koşmuş ve denizle sahilin birleştiği yerde takkeyi alıp tekrardan Papa'ya getirmiş.

Ertesi gün gazetelerde bu olay iki farklı şekilde gündem olur.

Fidel yanlısı gazete; "Yeni bir mucize, Fidel Hazreti İsa gibi suyun üzerinde yürüyor" başlığıyla olayı haberleştirirken.

Bir başka gazete ayni olay için "Küba'lı diktatörün ölümü yakın, artık yüzemiyor bile" manşetini kullanır.

Yani bir olayın gerçeği herkese, her görüşe göre ve her bakış açısına göre değişebiliyor.

Olayın özü, öncesi, sonrası, sebebi hiç önemli değil.

Yeter ki alınmak istenen mesaj alınsın ve istendiği gibi yorumlansın.

Esas olan bakılmak istenilen noktadır.

İnsan aslında görmek istediğini, görebilecek şekilde bakar her şeye.

Haspolat'ta 200 dönümlük bir arazi geçmiş hükümet döneminde bir Vakfa verilmişti.

Hatırlanacağı gibi o dönem çok tartışmalı bir süreç yaşandı.

Hükümetin yapmaya çalıştığı, söz konusu Vakfın kuruluşu ve böyle bir yatırım için ortaya çıkması, arazinin kullanılacağı yatırımın alanı, her yönden bir tartışma ve kutuplaşma dönemine tanıklık ettik.

Bu bölgede bulunan Uluslar arası Kıbrıs Üniversitesinin bu araziye daha önceleri talip olduğu, dönemin Başbakanı Sayın İrsen Küçük'ün "Boyacı ailesi yatırım yapmak istiyorsa kendi arazilerini kullansın" sözleri günlerce konuşuldu.

Burada yapılmak istenen elbette bilime, ilime, din eğitimine katkı koymak değildi.

Yapılmak istenen;

Bir isteği sırf iktidar olanaklarını kaybetmemek için yaşadığı toprağın kimliğini reddederek, yapmak istediğini anlaşılır şekilde izah edemeden, kutsal olması gereken ne varsa siyasallaştırmaktan başka bir şey değildi.

Elbette o günkü iktidardan ve aslında iktidar olamayan sözde yönetim ve yöneticilerden bugün için söz sahibi olanlar yok.

Bugünün iktidar değil, yöneticileri söz konusu yatırımı yani İlahiyat Kolejinin kurdelesini kesmekle suçlanıyor.

Ve olayı değerlendiren farklı kesimlerce yazımın ilk başında anlattığım bakış açısı, yorum farkı ve anlamak istediğini anlama düşüncesi kurdele kesme olayında bire bir yaşandı ve yaşanıyor.

Her kesim işine gelen pencerenin önünde olayın görebildiği veya görmek istediği yönünü konuşuyor.

Yine söylemiştim;

Görmek istediğiniz neyse ona bakarsınız aslında.

Burada önemli olan insanlığın yüzyıllar boyunca ayrıştırıldığı, istismar edildiği, kandırıldığı, kullanıldığı manevi değerlerin siyasallaştırılması ve kutuplaştırılarak kullanılmasıdır.

CTP ve yönetimi hükümet olmadan önce bu olayı eleştirmiş, sert ve iddialı söylemlerde bulunmuştu.

Fakat olduktan sonra ne yapılabilirdi?

Başbakan Sayın Yorgancıoğlu bu açılışa gitmeseydi hem makamına saygısızlık, hem de resmi bir törene katılmayarak yeni bir krize sebep olacaktı.

Bunu kullanmak için elbette bekleyenler vardı.

Bu fırsatı vermemek adına Sayın Başbakan zor ama önemli ve doğru bir karar vermiştir.

Önemli olan bundan sonrası ve oluşan "birileri ister buranın seçilmişleri de yapar" anlayışını değiştirmek için bir duruş ortaya koymaktır.

Bu olay her kesimde hayal kırıklığı yaşattı.

Beklentiler bu yönde değildi.

Ama "hırsızın hiç mi suçu yok".

Yeni kurulan bir hükümet ki ülkenin zor koşullar yaşadığı ve siyasi tıkanıklık ortamında çözüm ümidiyle yönetime gelmiş yepyeni bir oluşum, ortaya çıkacak bir krizi göze alabilir miydi?

Bunun sonucunu ve sıkıntısını kim çekecekti?

Yine biz, yine kutuplaşma, yine yerden yere vurma.

Sonuçta yine kazananın olmadığı bir kavga yaşanacaktı.

Bazı şeyler kolay değil ama bu ülkenin siyasal elitinin yaptığı en büyük hata olan "muhalefette başka iktidarda başka" yanlışlığını bu kez kimse unutmadı ve CTP'nin bugün için daha önce söyledikleri yüzüne vurulmaya başlandı.

Bu noktada eleştirilecek bir başka konu;

Evet, kriz çıkmasını önlediniz ama muhalefet ve iktidarda şartlara göre değişen anlayış bir gün mutlaka iflas eder.

Bir benzetme ile yazıyı sonlandırırsak;

İktidar bisiklet ya da velespit sürmek gibidir.

Sürekli pedalı çevirmek gerek.

Geri gidilemediği gibi duramazsınızda.

Durduğunuz veya geriye gittiğiniz anda düşersiniz.

Bu anlayışa geriye bakalım ama kalmayalım, geriden anladıklarımızla da ileriye yön verelim.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları