Kırk yıldır avutulan şehrin sesi

Yayın Tarihi: 16/04/14 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
İstifalar kitlesel mi, değil mi?

İttifak kurumsal mı, değil mi?

Hükümet bozulur mu, bozulmaz mı?

26 sayısı ile hükümet olur mu, olmaz mı?

Kıbrıs Türk siyasetinin düştüğü zavallı duruma bakarmısınız.

Bu halkın getirildiği noktayı farkında mısınız?

Sorun çözmekten çok, sorunun merkezi olmuş bir yapı.

Ve bunu başarı sayıp, kırk yıl daha sürdürme inadı.

Olacak iş değil.

"Kıbrıs Türk Halkının haklarını korumak" ne kadar da kolay söyleniyor.

Memleket son dört yıldır, 2010 Cumhurbaşkanlığı seçiminden buyana, siyasi oyunların gölgesinde heba oluyor.

Bir paylaşım ve bölme kavgası tüm toplumu esir aldı.

Bir önceki hükümet, Meclis'te bulunan diğer siyasi partiler tarafından, iktidardan gönderildi.

Hemen arkasına seçim geldi.

Toplumsal beklenti, gönderilen iktidar yerine, yeni bir iradeyi ortaya çıkardı.

Bugün konuşulan, tartışılan, bitti, bitiyor, bitmeli, denen oluşum esasında toplumun iradesidir.

Ve topluma sormadan, başka başka senaryolar, sırf kişisel amaçlara hizmet için ayaklar altında eziliyor.

Bu kadarını da hak etmedik.

Bu yapı, artık başka alternatiflere hayat vermeli.

Siyasi beklentisi, kaygısı olmayan, yep yeni, tertemiz oluşumlar ve yeni yüzlerle, yıpranmamış, aynı kaygıyı taşıyan insanların bir araya geldiği alternatifler artık düşünülmeli.

Toplum bu baskıyı oluşturmalı, zorlamalı ve teşvik etmeli.

Siyasetin gündemi son birkaç gündür Güzelyurt'ta şekilleniyor.

DP-UG kanadı bu bölgede hızla kan kaybediyor.

Bu kan kaybı diğer bölgelerde de var.

Bu durum artarak devam edecek, görünen o.

Buna "isyan" diyebiliriz.

Yapılacak en büyük hata bu yaşananları küçüksemek olur.

Söylenenleri, yazılanları dikkatle izlersek;

Bu istifalar, şantaj, siyasileri seçim öncesinde sıkıştırmak ve istediğini almak gibi çok basit ve yalın bir düşüncenin ürünü değil.

Bir bütün olarak Güzelyurt bölgesinin sesidir aslında.

Son yıllarda, bir o kadar daha unutulmuş, yalnızlaşmış, sahipsiz bırakılmış, sadece avutulmuş bir şehrin, sözü bitirdiği noktadır gelinen.

Bölgeden konuştuğum insanlar, bu istifaların aslında siyaset kurumuna karşı yapılmış bir hareket olduğunu söylüyorlar.

"Kırk yıldır, Güzelyurt verilmez deniyor. Peki, soruyorum. Kırk yıldır Güzelyurt için ne yapıldı? Bir çivi bile çakılmadı. Güzelyurt'lu bugün perişan, çaresiz. Gençlerimiz, insanlarımız göç ediyor. Kimse kılını kıbırdatmıyor. Narinciye dalında kaldı. Yine tık yok. Sesimizi duyuramıyoruz. İşlerimizi rahatlatacak, önümüzü açacak kurumlarda, hala daha atamalar yapılmamış. Sözden başka verilen, yapılan birşey yok. Kimseye şantaj yapmıyoruz. Sadece artık yeter diyoruz."

Sıkıntının özeti kısaca bu.

"Güzleyurt verilmeyecek, her zaman Türk kalacak"

Hamasetle geçen kırk yıl.

Haksız mı bu düşünceyi seslendiren insanlar?

İşi, sadece siyasi istifalar, hamleler, manevrelar olarak görmek son derece yanlış.

Mutlaka ki bu anlamda beklentiler de etkili olmuştur.

Ama bu duruş söylediğim gibi Güzelyurt için genel bir ses vermedir.

Ve altını çizelim, küçümsemek son derece yanlış bir tutum olur.

Herkesi ve herşeyi sadece kendi için düşünen bu sistem artık yolun sonunda.

Gün geçtikçe "ben buyum" diyor sistem, hem de avazı çıktığı kadar haykırarak.

Ya yolundan gitmeye devam edilecek, ya da doğru yola çekilecek.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları