Sibel Siber zor ve cesaretli bir karar

Yayın Tarihi: 17/09/14 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Cumhuriyetçi Türk Partisi-Birleşik Güçler, sıkıntılı bir sürecin ardından son noktayı koydu.

CTP-BG'nin Cumhurbaşkanı adayı, Sibel Siber.

1983 yılında, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinden mezun oldu.

İç hastalıkları alanında ihtisas yaptı.

KKTC'ye döndü ve özel muayenesini açarak mesleğe başladı.

ABD'de, Diyabet ve Romatizma hastalıkları eğitimi aldı.

2009 yılında, KKTC Meclisine girdi.

2013 yazında, düşürülen UBP hükümeti yerine, erken seçime kadar, geçici hükümeti kurmakla görevlendirildi.

Kısa bir süre de olsa KKTC'nin ilk kadın Başbakanı oldu.

28 Temmuz 2013 erken genel seçimlerinden sonra Başbakanlık görevini Özkan Yorgancıoğlu'na devretti.

Ve KKTC Meclis Başkanı olarak görev aldı.

Kimseyi beklemedi ve açıkca dile getirdi.

"Cumhurbaşkanlığı seçiminde partim ve halkım onay verirse aday olmak istiyorum".

Herkes adına hayırlı olsun.

Gerçekten Sibel hanım cesaretle önemli bir adım attı.

Aynı zamanda CTP-BG'nin kararıda cesaret gerektiren bir hamle.

Parti içinde ciddi sıkıntıların tavan yaptığı, bu uğurda seçimler kaybedildiği ve hesaplaşmaların yaşandığı ortamda, bu hamle ayrılığı, hesaplaşmayı artırır mı, yoksa son nokta konur mu?

Mehmet Ali Talat'ın geri çekilmesi, yaşanan sıkıntı, tartışma ortamı ve bıyıklılar denen partinin eski jenerasyonu ile daha ılımlı ve günün şartlarına göre daha farklı siyaset izleyen kesimleri ayırdı gibi.

Mehmet Ali Talat'ın bir şekilde aday olmaması, tartıştırılması, CTP-BG'de bir dönemin sonu oldu.

CTP-BG de parti içi ayrılık yaşanır mı, yani taban bu sıkıntılı süreci birlik beraberlik içinde atlatır mı, bundan sonrasında en önemli mesele bu.

Olası başarısızlık karşısında, ilk kurultayda, Mehmet Ali Talat yeniden siyasete, CTP-BG'ye dönecek.

Hem Sibel hanım hem de CTP-BG için cesaretli bir adım dedim ya;?

Gerçekten de öyle, ülke siyasetinde bir dönüm noktası diyebiliriz.

Bu Sibel hanımın sırf "kadın aday" olduğu için değil.

Alışılmışın dışında olduğu, mevcut siyasi beklentileri ve alışkanlıkları değiştirdiği, farklı ve cesaretli bir girişim olduğu için önemli.

2015 yılının Nisan ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için, tabi ki görüş ortaya koymak için erken.

Özellikle, henüz adaylar tam olarak netleşmeden.

Hele sonuç odaklı yorum yapmak mutlaka ki anlamsız.

Sibel hanımın adaylığı kendi partisi içinde tam anlamıyla kabul gördüyse sorun yok.

Tek başvuru yapan isim olması ise beni şaşırttı.

Parti içi demokrasinin daha iyi, daha etkin ve daha özgür çalışması adına daha fazla adayın ortaya çıkması ve alternatif düşünce yaratılması esasen beklentimdi.

Aynı beklenti hem UBP hem de DP-UG için en azından benim açımdan geçerlidir.

Tek bir adaya veya isme bağlı kalmak, parti yönetimlerinin, alta, tabana danışmadan, gerekli sitemi çalıştırmadan kesin kararlar vermesi, söylediğim gibi parti içi demokrasiye karşı zayıflıktır.

Tecrübeli siyasetçi Mustafa Akıncı adaylığını daha önce açıklayan ve çalışmaya başlayan bir diğer isimdir.

Sibel hanımın adaylığı, CTP-BG içinde bölünme yaratırsa, Mustafa Akıncı'ya oy kayması yaşanır mı?

Solda iki aday olması, aynı tabandan oy alacakları anlamınıda taşır.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu bence aday olacak.

Özellikle CTP-BG aday olarak Sibel hanımda karar verdikten sonra.

Siyasetten uzun süre uzak kalmış Mustafa Akıncı, siyasette yıldızı parlayan Sibel Siber ve siyasetin en eski, en tecrübeli isimi Derviş Eroğlu, muhtemel aday olacak başka isimler, bu süreç çok çetin, rekabetçi ve tartışmalı geçecek.

Tecrübe mi, değişim mi, yoksa yıpranmamış siyasetçi profili mi öne çıkacak?

Soru zor, cevap içinse daha çok erken.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları