Girne'yi dinliyorum gözlerim kapalı

Yayın Tarihi: 31/07/17 08:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

"Herkes yatırımını Girne'ye yapmak istiyor. Otel Girne'ye, Üniversite Girne'ye, Girne artık bu yükü kaldırmıyor".

Girne Belediye Başkanı Nidai Güngördü, böyle dert yanmıştı.

Hepimizin, gördüğü, yaşadığı, üzüldüğü bir Girne var.

Kirli deniziyle, gürültülü geceleriyle, eziyete dönen trafiği ile sesini duyuramayan bir Girne yarattık.

Girne bu şekilde, kontrolsüz, plansız büyüdükçe, üzüntü de büyüyor.

Girne, olması gerektiğinden uzaklaşarak, sadece ticaretin, sadece para kazanmanın ön plana çıktığı bir şekilde büyüyor.

Nüfus artıyor, yapılaşma artıyor, altyapı yetersiz, Belediyenin kaynakları yetersiz, durum böyle olunca Girne bu yükü kaldıramıyor.

Merkezi hükümet kendince sebeplerden yatırım izni veriyor, Belediye yatırımcı ve altyapı eksiklikleri ile karşı karşıya kalıyor.

Yeşil Girne, beton Girne'ye doğru yol aldı, almaya devam ediyor.

Kendimize benzettik en sonunda, umarsız, duyarsız, başıboş.

"Bir gün, bir yerden başlanacaktır", dedim hep.

O noktayı geçtik mi acaba?

Girne - Çatalköy İmar Planı sona doğru ve tanıtıldı, anlatıldı.

"Tasarıda, özellikle Girne'nin merkezindeki yoğunluğu azaltacak önlemler alındığı dikkat çekerken, ana caddelerde 7, iç sokaklarda 5 olan kat sayısı, tamamen 5 katla sınırlandırıldı. Ayrıca, hektar başına düşen kişi sayısı yoğunluğu 460'tan 300 kişiye düşürüldü. Mevcut turistik tesislerin haricinde, bölgeye yeni büyük otel yapılmasına da izin verilmiyor. Buna göre uzun süredir kamuoyunda da tartışılan Karağlanoğlu'ndaki Kaya Gruba ait inşaatı devam eden otelin 7 katlı olmasına da izin verilmiyor."

Uzadıkça uzamış, geç bile kalınmış bir çalışma, mutlaka hayata geçmeli ve hayat bulana kadar da fırsatçılığa izin verilmemeli.

Her yatırım Girne'ye, anlamak mümkün, Girne bu ülkenin hatta Akdeniz'in en güzel yerlerinden biri.

Denizle, dağın, doğal güzelliklerin, tarihin bir bütün olarak buluştuğu Kıbrıs'ın incisi.

Değerini bildik mi, tabi ki gelişecek, büyüyecek, ada olmanın sıkıntısı, toprak belli, yatay değil, dikey büyüme kaçınılmaz.

Biz de hepsi iç-içe ve keyfi, kontrolsüz, bilimsel korumadan, vicdani korumadan uzak.

Ama her şeyin bir sonu, sınırı var, olmalı da.

Bu ülkenin en önemli sorunu, plansızlık, programsızlık, iradesizlik.

Devlet, yöneticilerin kişisel bekalarının, çıkarlarının ayakları altında.

Kentler, köyler, sokaklar, denizler, dağlar, plajlar, hepsi bu çıkar yağmasından nasibini aldı.

En kötüsü sonu gelmiyor, kanıksama, alışma, sıradanlaştırma sistem olmuş.

İşin içinde kişisel menfaat yoksa, ülkesel veya toplumsal fayda sağlayacak hiçbir icraat bu ülkede hayat bulamaz.

Girne'yi yazıyorum ya, bunun için Girneli olmam şart değil.

Nasıl ki Karpaz için üzülüyorum, üzüntüm Girne için de aynıdır.

Ülkenin hiçbir yeri, bir başka yerinden daha değersiz değil, Kıbrıslılık, tüm ülke için geçerli.

Görmek önemlidir, fakat görmeden de, duymak, hissetmek, gözlerini kapatıp oralara gitmek belki de en önemlisidir.

Ülke, şehirler, elbette gelişmeli, dengeli büyümeli, ama korunmalı da.

Bu anlamda günahımız çok, sahiplenmedik, kıymet bilmedik, sırası geldi "içinde param mı var" dedik.

Bizden başkaları daha çok sahiplendi, endişelendi.

Malını koruyan yarısını bulurmuş, bu güzel ülkeye, her şeyiyle sahip çıkmak gerek.

Hem de söz de değil, özde, her şeyden, herkesten sakınarak, koruyarak, doğruyu, güzeli planlayarak, zümreleri değil, memleketi düşünerek.

Girne de bundan öncesi ne olur, nasıl olur, olur mu, bilemiyorum.

Ama bundan sonrası için bir imkân vardır.

Bu imkân, istismara, fırsatçılığa, rantçılığa engel olarak kullanılabilir.

Gerçek niyetleri görmek için işte fırsat, Girne'yi, hiç olmazsa geri kalanını kurtaralım.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları