Işık ile Ercüment ve sanatımız

Yayın Tarihi: 24/11/10 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Kıbrıslı Türkler olarak yüz yıllardır bu coğrafyada yaşıyoruz.

Her şeyimizle bu topraklara kök saldık.

Yıllar içerisinde, mutfağımızla, damak tadımızla, konuşma dilimizle, sanatımızla, sporumuzla bir kültür yarattık.

Bu topraklarda yaşamamızın temeli aslında yaratılan bu kültürdür.

Toplumları, toplum yapan kendi değerleri ve bu değerlere verilen önemdir.

Değerlerine sahip çıkmayan, kültürünü yaşatmayan toplumlar yok olmaya mahkûmdur.

Kıbrıs Türk toplumu köklerinden dolayı, Türkiye den, daha sonrasın da adayı yöneten İngilizlerden ve nispeten İngiliz kültüründen etkilenmiştir.

Adanın diğer sahipleri olan, Kıbrıs Rum toplumunda da ayni etkileşim görülebilir.

Bu noktada iki toplumun kültürel anlamda ortak noktaları vardır.

Bizler, yani Kıbrıs'ın kuzeyinde yaşayan Türkler, hızla bütünleşmeye doğru giden dünyada, uzakları yakın yapan teknolojinin, milletleri yakınlaştırmasını fırsat bilerek bu imkânları kullanmalı ve hem kültürümüzü doğal haliyle yaşatmalı, hem de en başta İnternet olmak üzere teknolojik olanakları kullanarak kendimizi bu alanda da ifade etmeyi başarmalıyız.

Yenilikler olmayacak mı?

Elbette olacak.

Ama yenilik, öncelikle kültürü yaşatmak için araç olmalı.

Çocuklarımıza, genç nesillere bunları öğretmeliyiz.

Bu konular eğitim müfredatında mutlaka yer almalı.

Şu an için Kıbrıslı Türklerin kültürel anlamda ve seneler sonrasına kalacak, yıllarca yaşayacak ürettiği ne var?

Bu soruya şöyle bir yaklaşımla cevap arayalım.

Mesela; En önemli şarkılarımızdan, ezgilerimizden "Dillirga" veya "Al yemeni mor yemeni" veya "Feslikan" bu şarkılar gibi kaç tane daha ürettik ve yıllar sonrasında hala daha dillerde olmasını sağladık.

Kıbrıs şarkıları denince mutlaka akıllara başka şarkılarımızda gelir.

Onların hakkını da teslim etmek gerek.

Ama bu şarkılar tam anlamıyla buram buram Kıbrıs kültürü tüten şarkılardır.

Hayat zamanla ve teknolojiyle beraber birçok yeniliği, nimeti insanoğlunun hizmetine sunmakta.

Az önce de ifade ettiğim gibi yeniliklere de açık olarak, doğallığı bozmadan kültürümüzü yaşatmalıyız.

Kültürümüzü yaşatırken ve aslında varlığımızın devamını garanti ederken, rekabet yaratacak, teşvik edecek girişimlerle bu alanlarda hizmet vermeye çalışan insanlara fırsat verilmelidir.

Mesela; KKTC'de hizmet veren ve kazanç elde eden oteller, çeşitli etkinlikler düzenliyorlar.

Bu etkinlikler dışında, rutin programlarla insanlara eğlence hizmeti veriyorlar.

Peki, bu eğlencelerde yerli sanatçılarımıza verilen fırsat yeterli mi?

Daha doğrusu yerli sanatçılara fırsat veriliyor mu?

Bu sorulara kimse evet diyemez. Müzik alanından konuya bakarsak, ben ülkemde Serdar Ortaç'ı görmek isterim, İbrahim Tatlıses'i dinlemek isterim, Anastsia'yı görmek isterim.

Ama ben Işık ve Ercüment'i de dinlemek isterim, ben Zeliş'i de dinlemek isterim, ben SOS de dinlemek isterim, Aşka Özlemi de dinlemek isterim.

Konunun bir başka tarafı da maddi kısımdır.

Ülkemize gelen sanatçılar kaç para alıyor?

Bu paralardan devlet kasasına giren bir pay var mı?

Bunlarda bana göre sorgulanmalı.

Yazımın başlığında sevgili Işık ve Ercüment'in adını kullandım.

Tabi ki sebebi var.

Henüz çiçeği burnunda bir müzik albümleri var.

Kendi fikrimi seslendirecek olursam, oldukça başarılı bir çalışma olmuş.

Emek verildiği, özenildiği belli.

Umarım hak ettiği ilgiyi görür ve sıkıntılı olan sanatımıza yeni bir heyecan ve ivme kazandırır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları