Şu gökdelen meselesi!

Yayın Tarihi: 28/03/11 07:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Günlerdir konuşulan ve gündemi çeşitli şekilde meşgul eden şu Gökdelen meselesi.

Bu tür prestij binalarının ülkelerin gelişimi için her zaman faydalı olduğunu düşünmüşümdür.

Girne'ye yapılması için bakanlar kurulu izni verilen 111 metre yüksekliğinde ki binanın yapılmasını ilk başlarda bende desteklemiş sonra yaptığım araştırmalar neticesinde Girne gibi turistik bir yerleşkenin harap olup gideceğini anladım.

Bu tür heybetli bir otelin ve alışveriş merkezinin Lefkoşa gibi her gün için gelişmekte olan ve başkent olma özelliğini taşıyan bir şehre yapılmasının daha mantık olacağı kanaatine vardım.

Dünyanın pek çok ülkesinde bu tür binalar inşa edildikten sonra ekonomiye ciddi katkıları oluyor.

Ancak İspanya örneği önümüzde dururken Girne'nin bu tür bir binayla çirkinleştirilmesi elbette ki doğru olmaz.

BAŞBAKAN SOYER PROJEYİ GERÇEKTEN ONAYLAMIŞ MIYDI?

Geçtiğimiz gün DP Genel Başkanı Serdar Denktaş stüdyo konuğumdu; ana gündem maddelerinden biri de gökdelen tarzı bu otelin yapılışı vardı Girne'ye.

Başkan Denktaş projenin ne kadar yanlış bir proje olduğunu anlatmış bir çevre felaketi olacağını da resimlerle göstermişti.

Serdar Denktaş'ın bu projeye acaba hükümette olsaydı karşı çıkar mıydı sorusunu yayında sormayı düşündüysem de sormadım.

Zira projenin karşı oluşunu grafiksel çizimlerle anlatan biri bu soruya mutlaka hayır derdi.

Ancak kanaatimce Serdar Başkan da bu projeye karşı çıkmazdı gibime geliyor.

Dönemin Başbakanı Ferdi Sabit Soyer'e de vaktı zamanında buna benzer 3 proje sunulmuş Ferdi Başkan da son günlerde gazetelere yansıyan ve barışı çağrıştıran figürü beğenmiş; proje sahibine bunu çiz demiş.

Yani şimdilerde karşı çıkılan proje aslında yıllardır birçok kez gündeme gelir ve kabul görür, ancak bir türlü işleme konmaz.

Örneğin Yahya Korkmaz'ın proje sahipliğini yaptığı bu otelin Lefkoşa'ya yapılması çok daha muteber olur bence.

Sn Yahya Kurt bir kez bunu gözden geçirmeli.

1974'ten sonra KKTC genel görünüm itibarıyle pek de gelişmedi.

Yolda yürüyen son model araçlar ve insanların üzerindeki şık giysiler onların modernleştiğini ve ekonomik kalkınmayı yakaladığını anlatmaz bize başlı başına.

Bu nedenle uygun şehirlere bu tür ekonomiyi tetikleyen kompleksler yapılmalı.

Bu tür binalar Newyork'a daha 1900'lü yılların başında yapılmıştı.

Tamam biz bir adayız deniz şehirleri korunsun ve katledilmesin.

Buna bende katılıyorum, yapılmasın Girne'ye.

Ancak biz Girne güzelleşsin diye hiçbir iyi şey de yapmadık.

Bunun başında tutun Girne Belediye Başkanı Sümer Aygın'dan tüm Hükümet Başkanlarına kadar.

Girne'nin kaliteli bir nüfusa ve güzel insanların sokaklarında yürüdüğü bir Girne yaratmak için ne yaptık?

Hade söyleyin bana.

Yol, havuz, çiçek E onu da olsun yapalım değil mi?

***

UBP İÇİNDEKİ HUZURSUZLUK ARTIK AYYUKA ÇIKTI

UBP içinde yaşanan huzursuzluk o kadar bir ayyuka çıktı ki artık, sokakta ki çocuğun ağzında.

Bunlar hoş konular değil gerçi.

Uzun zamandır o kadar önemli bilgiler geliyor ki bana bunları delillerini göstere göstere yazarım ancak bu doğru olmaz.

Her şeyden önce ben bir gazeteciyim ve bunu bilerek kaleme alıyorum birçok konuyu.

UBP içinde yaşanması muhtemel kabine değişikliği gecikince, ya da bazı efendilerin istekleri yerine gelmeyince gizli gizli Başbakan Küçük aleyhine toplantılar düzenlenmeye başlamış.

Bu memlekette ne gizli kaldı ki bu gizli sanılan toplantılar da gizli kalacak.

Ülke içinde yaşanan ekonomik sorunlar kimsenin umurunda değil.

Herkes küçük günün karı peşinde.

Başbakan İrsen Küçük şu kılıcı çekip artık ince ayarını daha yapmayı düşünmüyorsa konuşacak çok fazla bir şeyimiz kalmadı.

Bu tür konuları da yazmayı hiç sevmiyorum ancak okurlarımdan aldığım ciddi baskı üzerine kaleme alma zorunluluğum oluştu.

YAZILMASINI İSTEMİYORSANIZ YAPMAYIN BEYLER!

Uzun zamandır gazetecilik mesleğindeyim.

Çok şey gördüm yaşadım ve öğrendim ancak bundan sonraki meslek hayatımda yaşayıp göreceğim ve öğreneceğim şeylerin yanında bugünkü bildiklerimin kocaman bir hiç olduğunu da bilirim.

Yıllar önce bu mesleğe başladığımda öğrendiğim bir şey vardı ki "suya sabuna dokunmadan gazetecilik yapılmaz".

Bunu Hasan Hastürer de çok söyler, doğrudur da.

Bazı bakanlar , milletvekilleri ve siyasetçileri eleştiren yazılar yazıyorum, neredeyse bunları yazdığım için "sen gazeteci değilsin" suçlamalarına maruz kaldım.

Bir taraftan toplum bizim gibi yazarları kucaklarken, elini sert bir şekilde sıkarken bazı siyasiler korkularından ne söyleyeceklerini şaşırıyorlar.

Bazı siyasilerin evlatları beni yolda gördüğünde babalarının ekmeğini elinden alacakmışım gibi başlarını büküp sitem ediyorlar.

Son birkaç günde hoş olmayan sözlere maruz kaldığım için yazma ihtiyacı hissettim tüm bunları.

Gazetecilik ciddi bir iş olduğu gibi hoş görü meselesidir.

Ben hoşgörümü de katarak yapıyorum mesleğimi; hoş görümü atarsam üstümden, kendi canımı tehlikeye atarım ancak birçok siyasi de kariyerini çöpe atar.

Sadece bilinsin istedim!

Haberdar gazetesi yayın hayatına başladığında çok güzel bir sloganla çıkmıştı yola "yazılmasını istemiyorsanız yapmayın!"

TARIM BAKANI Zorlu Töre'NİN BİLGİSİNE

Güzelyurt Tarım Dairesi'nde çalıştıklarını ifade eden vatandaşlar beni arayarak bazı iddialarda bulundular.

Güzelyurt Tarım Dairesi Sorumlusu Aktürk Pılancı ile Mühendis Berna Kamçılı mesai saatleri içinde RHA plakalı devlet araçlarını kendi özel işlerinde kullanıyorlarmış.

Bunu daire müdürüne şikayet etmelerine karşın Müdür bu konuda pasif kalıyormuş.

Bu durum daire içerisinde o kadar bir rahatsızlık oluşturmuş ki konuyu Zorlu Töre'ye taşımaya karar vermişler.

Birkaç kişi arasa ciddiye almayacaktım ancak geçtiğimiz haftadan beri sürekli aranınca bu şikayet için bir dipnot düşeyim dedim.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları