Milliyet Gazetesi neyin içine çekilmek isteniyor?

Yayın Tarihi: 26/07/12 09:54
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Gazeteciliğe onlarca tanım bulabilirsiniz ve ekleyebilirsiniz gazeteci dediğin şöyle olur böyle olur diye. Sınırı yoktur bunu tanımlamanın ama bir şeyi tanımlayabilirsiniz gazetecilikte; "gazeteci hiçbir zaman mesleğini kullanarak tehdit savurmaz ve bunu bir araç olarak kullanmaz".


Dünkü yazımda Milliyet gazetesi Kıbrıs temsilcisi Sefa Karahasan'ın 23 Temmuz tarihinde gündeme taşıdığı "müdahale iddiası KKTC'yi karıştırdı" başlıklı haberini eleştirmiştim. Bu haberin hiçbir dayanağının olmadığını ve yalan bir haber olduğunu yazmıştım. Hala aynı noktadayım.


Ben gazeteciyim ve eleştirmek, doğruların yazılmasını savunmak en doğal görevlerimin arasında. Milliyet Gazetesinde yer alan haberin yanlış olduğunu yazmakta buna dahil.


Milliyet gazetesi Kıbrıs temsilcisi Sefa Karahasan dün sabah beni aradı ve oldukça hakaretamiz bir üslupla kendisine saldırdığımı, saldırmaya hakkım olmadığını, kendisine sormadan böyle bir şey yazma hakkımın olmadığını söyledi.

Ben de kendisine bir şey sormak zorunda olmadığımı, yaptığı haberin gerçekleri yansıtmadığını ve bana bu şekilde konuşmak yerine haberdeki "kaşife baskı ve müdahale" gibi argümanları ispat etmek zorunda olduğunu hatırlattım.


Kendisi de yine hakaretamiz üslubunu devam ettirerek "ben yalnızca Milliyete hesap veriririm, başkasına hesap vermem" dedi.

Kendisine yanlış olduğunu Milliyet gazetesine yansıtmış olduğu haberde Türkiye Lefkoşa Büyükelçisi Halil Akça, Türkiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ı ve Başbakan İrsen Küçük'ü zan altında bıraktığını, bundan ötürü ortaya koyduğu yada dayandırdığı iddiaları ispatlamak durumunda olduğunu belirttim.


"BAŞBAKANI VE ÇALIŞMA BAKANINI REZİL EDERİM"


Milliyet gazetesi Kıbrıs temsilcisi Sefa Karahasan konuşmasında devamla "eğer bana yarın yine saldırırsan Başbakan İrsen Küçük ile Çalışma Bakanını Milliyete yazar rezil ederim, sen memursun yazı yazamazsın, iki iş yapıyorsun" gibi beni şaşkına çeviren sözler sarfetti.


Ben ise "Başbakanı ve Çalışma bakanını bu şekilde tehdit edemezsin, senin görevin doğru habercilik yapmak, Milliyet seni Hükümet mensuplarını tehdit edesin diye, Türkiye elçiliğini zan altına alacak, Ankara Hükümetini zan altına alacak haberler yapasın diye görevlendirmedi. Bu tehditini Başbakana ve bakana iletip Milliyeti aramalarını isteyeceğim" dedim.


Aynen konu bu. Telefonu kapattıktan sonra Kanal T de Hakan Yıldırımın programına katılarak yalan yanlış şeyler söylemeye devam etti. Baktım olacak gibi değil televizyona bağlanıp Başbakan İrsen Küçük'e ve Çalışma Bakanı Şerife Ünverdi'ye yönelik yaptığı tehditler dahi hepsini anlattım.


SEFA KARAHASAN KİMİN GÜDÜMÜNE GİRDİ?


Ben Milliyet gazetesi Kıbrıs temsilcisi Sefa Karahasan'a yaptığım eleştiriden doğan cevap hakkını yayınlamaya hazırım ama bana ve benim üzerimden Hükümet temsilcilerine hakaret edilmesine, tehditler yapılmasına hayır. Milliyet gazetesi gibi saygın ve prestij sahibi bir gazetenin gündemine varsayımlardan oluşan, yalan yanlış yere suçlamalar yaparak, KKTC Ekonomisini dipten alıp disipline edilmesinde önemli yardımları geçen Türkiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile Türkiye Lefkoşa Büyükelçisini "Bakan Kaşif'e geri çekilmesi için baskı yaptılar" ithamlarıyla yıpratmaya çalışan haberlere yer verilmesi doğrusu son derece düşündürücüdür.


Milliyet Gazetesi gibi saygın ve gündem belirleyen bir gazete farkında olmadan bir kurultay savaşının içine mi çekilmek istenmektedir Sefa Karahasan tarafından diye merak ediyorum?


Aksi halde " UBP Genel Başkanı ve Başbakan İrsen Küçük'ün karşısında parti başkanlığına aday olan Sağlık Bakanı Ahmet Kaşif'e Ankara tarafından "adaylıktan çekil" baskısı yapıldığı öne sürülüyor.


KKTC'de adaylık krizi Sağlık Bakanı Ahmet Kaşif'in, UBP Genel Başkanlığı'na aday olacağını açıklamasıyla patlak verdi. Kaşif'in adaylığını açıklamasından sonra Türkiye'nin Lefkoşa Büyükelçisi Halil İbrahim Akça devreye girdi. İddiaya göre Kaşif'i Büyükelçiliğe çağıran Akça, "adaylıktan geri çekilmesi yönünde" mesajlar verdi. Akça ile Kaşif Büyükelçilik binasında iki saate yakın bir görüşme yaptı" şeklindeki bir haber kime ve neye hizmet etmektedir? Dayanağı ve ispatı nedir bu tür bir haberin?

İddialara dayandırarak servis edilen bir haber öyle sıradan bir haber olmamakla beraber yukarıda da ifade ettiğim gibi Türkiye Başbakan


Yardımcısını ve Türkiye Lefkoşa Büyükelçisini hedef almaktadır. Belgesi, bulgusu olmayan ve net delillere dayanmayan bir haberin haber değeri yoktur derken anlatmaya çalıştığım işte buydu. Sefa Karahasan bana "sen memursun yazı yazamazsın diyeceğine, bakanı ve Başbakanı rezil etmekle tehdit edeceğine" bu sorulara cevap vermelidir.


Elbette ki ben gazetecilik yaparken Sefa Karahasan gibi acemi bir gazeteciden izin alacak değilim. 14 yıldır hizmet ettiğim ve ciddi bir donanımla meslek hayatımı sürdürdüğüm Gazetecilik mesleğine Sefa Karahasan gibilerin söz söyleme, gölge etme hakkı yoktur.


Milliyet Gazetesi aslı astarı olmayan haberlerle ne yazık ki İrsen Küçük Hükümetini ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kıymetli yöneticilerini zan altında bırakmıştır. Durum vahimdir ve dikkat edilmesi gereken bir durumdur.


Milliyet Gazetesi yetkililerini Kıbrıs'ta bulunan temsilcilerini bir daha gözden geçirmeye davet ediyorum. KKTC ve Türkiye Hükümetlerini belgesiz ve bulgusuz bir şekilde zan altına alan ve tehdit eden bir temsilcinin kamuoyunu yanlış yönlendireceği ve tedirgin edeceği açıktır.

Türkiye Lefkoşa Büyükelçiliğini ve Ankara Hükümetini de bu konuda dikkatli ve alakadar olmaya davet ediyorum.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları