Erdoğan'ı ve Küçük'ü anlamak

Yayın Tarihi: 01/10/12 07:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+
Bu kadar hızlı gidersek sanki yarın sabah yıl bitecekmiş gibi geliyor bana. Zamanın ne hızlı ne de yavaş geçtiği yok aslında. Zaman nasıl geçerse geçsin biz her şeyi inanılmaz hızlı ve hırslı yaşamak için çabalayıp duruyoruz. Sonucu ister başarı ister başarısızlık olsun çabalarımızın, üzülüyoruz her halükarda. Mutsuzuz işte. Sebebi ya da sebepleri "say say bitmez şimdi". Yarı kapalı bir havada yazı yazmaya başladım mı köşe yazısı yazmak yerine içimden düz yazı şiiri yazmak gelir. Sonra birden kendimi toparlayıp hayata dönerim. Hani şu acele edip mutsuz olacağımız hayata.bazen her şey çocukken gibi kalsa deriz ya, aslında biz çocukken de her şey aynıydı, yüzyıllarca da aynı oldu; tek fark biz değişmemiştik. Sadece o kadar. Tek mutsuzluğumuz platonik olan aşkımız ve fakirliğimizdi.

Evet hade dönelim dünyaya geri. Ankara da AK Parti'nin büyük kongresi yapıldı dün.Tüzüğe göre Recep Tayyip Erdoğan son kez aday oldu parti başkanlığına. Bundan ötesi ne olur kimse bilmiyor. Mutlaka bazı planları yapmışlardır partinin önde gelenleri ama AK Parti büyük bir parti. Büyük bir gemiyi de istediğiniz rotaya kolay çeviremezsiniz ya da hep aynı güzergahta götüremezsiniz.

AKP'nin kuruluşunu sancılı bir annenin ülkeyi değiştirecek devlet adamını doğurmasına benzetirim çoğu zaman. Ya da Turgut Özal Türkiyesi'ne. Sanırım Tayyip bey ile rahmetli Özal'ın arasındaki tek fark Rahmetli Özal'ın Amerika ve Arap ülkelerinin bu denli desteğini alamamış olmasıdır.

Annan Planı döneminde hepimizin kahraman olarak ilet ettiği Erdoğan bir yıl önce yaşanan mitinglerde hepimizin kalbini kıran adam oldu. Hala kızgınızdır Sn Erdoğan'a bazı sözleri yüzünden ama o istenmeyen sözlerin söylenmesinde her iki tarafında ciddi yanlışları olmuştur. "ne paranı ne seni" angajmanlarını ki bunlar "rum tarafının maaşlı askerleridir" tutup içeri atmadıkça; her eylemde bu tür pankartlar açılıp açılıp duracak. Bunun demokrasiyle alakası yok. Hem de hiç yok. Hiçbir siyasi parti çıkıp da bu tür pankartları savunmaz; bunu da aklınızdan çıkarmayın. Bundan ötürüdür ki sendikalar bir daha miting yapamadı. Gerekli siyasi gücü bir daha bulamayacaklar. Hak aramak başkasına sövülerek yapılmaz. Bunları bizim tarafın yanlışları. Sn Erdoğan'ın da öfkesine yenilmemesi gerekirdi. Türkiyeye her gittiğimde karşılaştığım soru "siz bizi neden istemezsiniz" sorusudur. Bu soruyu cevaplamaktan usandım.

Sn Erdoğan'ın ağzından çıkacak her bir söz Türkiye halkı tarafından kabul görür. İşte o basit bir olaymış gibi görünen pankartlar ne derin yaralar açmıştır iki ülke arasında.

ERDOĞAN'I ANLAMAK

Fotoğrafın bütününe bakmak lazım günün sonunda. Gerek Türkiye'nin gerekse Kıbrıs'ın yol haritasını kötüden umuda çeviren ve yenilikler getiren Recep Tayyip Erdoğan'ın varlığıdır. Erdoğanı yerden yere vuran siyasi partilerin temsilciklerinden ve gazetecilerden "yahu biz bu adamı yanlış tanıdık" yorumlarını alabilirsiniz.

Erdoğan son derece bilgili ve İslami hoş görüye sahip bir devlet adamıdır. Ben henüz tanışmadım kendisiyle. Ama O'na ağız sözlerle hitap edenler bu tür cümleler kuruyorsa, Erdoğan'ı iyi anlamak iyi analiz etmek gerekir.

Olaylara çok basit bir gözle de bakabilirisiniz. Hem Türkiye'de hem de Kıbrıs'ta yaşanan gelişmeleri olağan da karşılayabilirsiniz. Ama olağan değil, bunlar pozitif yönde olumlu değişikliklerdir..ve bunların hepsinin altında Erdoğan'ın imzası yatır.

2000'li yıllarda Türkiye de ne yol vardı ne de refah düzeyi gelişmişti. KKTC'deki işçiler Türkiye'deki refah düzeyi arttığı için kaçıp gidiyorlar. Haa ben kaçıp gitmelerinden çok memnunum. Bu ülkeye göre insanlar değiller ama işçi para olan yere gider.

Annan planı döneminde yine Erdoğan'ın sürece bu denli güçlü desteği olmasaydı, Annan planı sayesinde oturduğumuz evlerin değeri, topraklarımız aşırı değer kazanır mıydı? 20 bin stg olan evin fiyatı 70 bin olur muydu?

Bu nedenle Erdoğan'ın yalnız kendi ülkesi için değil KKTC içinde değerini doğru anlayıp tartmak lazım. Özellikle CTP-ÖRP zamanında buraya gelen yardımların haddi hesabı yoktu. Hükümetler bu paraların çoğunu istihdama harcadı. Yatırıma ya da doğru teşviklere değil. Hataların büyüğü de bizde oldu beyler.

BAŞBAKAN KÜÇÜK "YAVRULUKTAN KURTULMAK"

Başbakan İrsen Küçük'ün kongrede yaptığı konuşmanın en can alıcı noktası "artık yavruluğa sığınmaktan kurtulmalıyız" ifadesi oldu. Evet Başbakan Küçük çok önemli bir konuya vurgu yaptı. Kendi ayakları üzerinde duracak bir devlet, artık Türkiye'den en az katkıyla geçinecek bir devlet. Bize lazım olan bu.

Bu noktada Sn Erdoğan'a büyük sorumluluklar düşüyor KKTC ile ilgili olarak. Bir kere KKTC'de üretime ciddi destek sağlamalı ve burada üretilen her şeyi Türkiye Pazarına almalı, alınmasına olanak sağlamalı. Kusura bakmayın ama bu konuda her iki ülkenin ilişkileri olması gereken yerde değildir. Üretici birlikleri son derece rahatsızdır. Örneğin keşke üretici birlik başkanları ile Tayyip bey bir araya gelse ilk KKTC ziyaretinde.

Eğer üretici ve sanayici doğru teşviklerle desteklenirse ve Pazar bulmasına yardımcı olunursa işte Başbakan Küçük'ün "yavruluktan kurtulma" olgusu hayata geçer.

Ferdi Sabit Soyer'den sonra ilk kez bir Başbakan kendi ayakları üzerinde durmayı, yavruluktan kurtulmayı ve sığınmamayı açık ve net bir dille dile getirdi. Hem de AK partinin kongresinde.

Beyler ben her parti ile çalışma fırsatı buldum, İrsen Küçük'ün Türkiye ilişkileri son derece sağlıklı bir zemine çektiği ve gelen yardımların yatırıma dönüştüğünü söyleyebilirim size.

Sn Eroğlu'nun tüm başbakanlık dönemleri bu ülkedeki memur ve menfaat düzenini yaratmıştır. En büyük yaralar ne yazık ki hep Sn Eroğlu döneminde alınmıştır.

Hatırlayın yine bir Eroğlu hükümeti sonrasında Talat Başbakan olmuş ve ülkeyi düştüğü karanlıktan aydınlığa taşımıştı. Şimdi de yine aynı durum İrsen bey için geçerli oluyor. Eroğlu sonrası toparlanma süreci.

Hakkımıza hayır…

*************

O ADAM "taçoy"

UBP Lefkoşa Milletvekili Hasan Taçoy geçtiğimiz sabah bir televizyon programına konuk olmuş. Başbakan Küçük'ü eleştirmiş de eleştirmiş. Bu gayet doğal tabii. Neticede Sn Kaşif'in grubunda ve İrsen beyi değiştirmek isteyenlerden. Ama Taçoy programda İrsen Küçük'ün adını ağzına almamak için hayli çaba sarf etmiş "o adam o adam" deyip durmuş.

Partililer Taçoy'un bu tür bir üslup kullanmasından hayli rahatsız olmuşlar. Hafta sonu çok dedikodusu oldu bunun. Taçoy gibi eski bir partilinin Genel başkana hitabında seviyeyi düşürmesi hoş olmadı. Gittiğin yerlerde sana O Taçoy diye dalga geçeceklermiş haberin olsun.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları