Bir düşünün

Yayın Tarihi: 17/04/13 07:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Seçim sürecinin şamatası olsun, kabine değişti değişiyor söylenceleri olsun ya da diğer ekonomik problemler olsun, bunların hepsi güncel hayatımızı fazlasıyla daha doğrusu gereğinden fazla doldurduğu için asıl ayrıntıyı hep kaçırıyoruz.

Aslında yalnızca güncel sorunlarımızdan ya da ülkede oluşan beklentilerden değil aslolanı kaçırmak, önemsememiz ve yoğunlaşmamız gereken önemli konuları birileri bize unutturuyor ya da unutturmaya çalışıyor.

Düşünsenize birkaç adı sanı belli siyasetçi Kıbrıs konusunda ses vermese neredeyse bu ülkenin çok önemli ve göz ardı edilen bir sorunu olduğunu dahi hatırlamayacağız. Çünkü böyle isteniyor, kim istiyor ? müzakereden sorumlu kim ise O.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun dün basına yaptığı açıklamayı adeta çam devirme olarak nitelendiriyorum ben. Yakında başlaması beklenen müzakere sürecine zarf atıyor Sn Başkan "45 SENEDE ANLAŞMAYA VARAMADIK... BUNDAN SONRA OLUR MU MASA DA GÖRECEĞİZ" diyor.

Bugüne kadar masaya ne görmek için oturursanız bugünden sonra da aynı şeyleri görmeye devam edeceksiniz. Yani çözümsüzlüğü savunan bir Devlet liderimiz varsa ve masada da savunduğu buysa yakında başlayacak süreçte de aynısı olacak.

EROĞLU MASAYA OTURMAMALI

Bakınız açık konuşmak lazım. Bu halk size bu ülkenin kaderini belirleme yetkisi verdi. Elbetteki Kıbrıs Türk halkının değerlerini satacak ya da peşkeş çekecek değilsiniz ama ülke gençlerinin bu ülkede kalmasını istiyorsanız, parlak bir gelecek yaratmak da Devlet liderinden başka kimin ellerindedir acaba?

Eğer Sn Eroğlu aynı mantık ve vizyonla masaya oturacaksa "ben oturmuyorum" desin kimseyi de yormasın boşu boşuna, hem biraz heyecan olur.

Görüşmeciyi elbette ki heyeti yönlendirir, şekillendirir ama Liderin gönlü yoksa, görüşmeci heyeti de ayni zili çalmaya başlar. Kudret Özersay bunu reddettiği için istifasını verdi, kaçtı. Doğrusunu da yaptı açıkçası.

ACABA KİM SORUMLU?

Eroğlu, bağımsız bir KKTC devleti kurulduğunu ve geliştiğini ancak dış dünya ile ilişkilerin istenilen düzeyde olmadığını belirtti.

Size dünkü haberden bir alıntı yaptım. Şimdi sormak farz oldu; KKTC'nin dış ilişkilerinin gelişmemesinden kim sorumlu? Yıllarca Başbakanlık yapmış; Birinci Cumhurbaşkanı Denktaş'ı her halukarda desteklemiş ve şimdi görüşme sürecini yürüten bir lider olarak KKTC'nin dış ilişkilerinin gelişmemesinden kim sorumlu?

Üzülüyorum, herkes üzülüyor. Rumlar çözüm istemez, anladık, biliyoruz. En az Fatiha süresini iyi bildiğimiz kadar biliyoruz; peki başka?! KKTC'ye inanmadık sanırım yeteri kadar. İş dağıtmaktan, memur toplumu yaratmaktan, arsa dağıtmaktan öteye gidemedik. Pek fazla fırsat bulamadık KKTC'ye inanmaya da tanıtmaya da.

EROĞLU NE YAPMALI?

Hani o kadar eleştirdik tavsiyelerde de bulunalım ki yazdıklarımız lafazanlığa girmesin. Bir kere Reisimiz Kıbrıs konusuyla ilgili söylem ve vizyon değişikliğine gitmeli. Denktaş'ın lakabı Mr NO idi ama O'nun Mr Nosu'nun altında ideolojisi ve felsefesi yatırdı. Derviş beyin hayırlarının altı boş. Eğer ille ki hayır denilecekse çözüm sürecinde altı doldurulmalı. Bunu yapacak güçlü bir kadrosu kesinlikle yok. Kadronun yeni ve iltifattan öte işler yapan adamlarla donatılması lazım.

Basınla ilişkileriniz neredeyse sıfır, yandaş olarak nitelendirdiğiniz 3-4 köşe yazarından başka vizyonunuzu destekleyecek medya dostunuz yok, bunları artık aşmalısınız.

Çözüm vizyonunuz yoksa, ya da kardeşim bu Rumlardan bir şey olmaz diyorsanız, takın kolunuza Dışişleri Bakanını KKTC'yi tanıtın.

Bu yazdıklarımı sıradan eleştirisel bir yazı olarak değerlendiriyorsanız iki sene sonra açık ara farkla o koltuğu Sn Talat'a teslim edeceğinizi unutmayın.

*****************

BU ADAMI KISKANMAKTAN VAZGEÇİN

Bizim ülkede öyledir; eğer biraz paralanıp BMW ya da Mercedes almışsanız ve bu araçların fiyatı 100 bin avro değil ama 20 bin avroyla çevrenizden gelen ilk tepkiler şöyledir "seni geçen gün gördük BMW'de kurulu giderdin , selam bile vermedin". Benim de bir BMW aracım var, güzel bir araba yaşı sanırım beş oldu. Geçtiğimiz gün satmaya kalktım 15 bin avro verdiler, dedim kalsın klasik olsun. İşin şakası bir yana nedir bu bizim toplumun çekememezliği. Konuyu ister istemez Suat Günsel'e getireceğim.

Kişilik, karakter ve vizyonuna her zaman hayran olduğum bir adamdır Suat hoca. Bir yerel gazetede de Suat hocanın Girne'de çocuklarının başka isimde bir üniversite kurulacağı haber yapılmış ya da yaptırılmış, gazetenin haberine diyeceğim bir şey yok ama haberi yaptıran ayıp etmiş. Girne'de başka bir üniversitenin varlığı mevcut üniversiteye neden zarar versin, neden bölsün Girne'deki yapıyı.

Suat hocayla samimiyetimiz vardır, bu konuyu ne aradım ne sordum. Lefkoşa'da iki tane üniversite var, üçüncüsünün de merkez ofisi açıldı, şimdi Akdeniz Üniversitesi YDÜ ile UKÜ'ye bir zarar mı verdi. Usta herkes kısmetiyle, hem daha iyi rekabet olsun. Eğer Akdeniz Üniversitesi daha iyi kalite verirse YDÜ'nün de UKÜ'bün de öğrencileri oraya gitsin. Rekabet her zaman iyidir, sizi ayakta ve yenilenmeye açık tutar.

Ben Lisansımı DAÜ'de aldım, son derece iyi bir dönemdi, etkin dil İngilizceydi ve hocalarım da dönemlerinin en iyileriydi. Yüksek lisansımı da YDÜ'de aldım; Türkiye'nin en iyi profesörlerinden hem de. Birçok üniversite de profesörü mumla ararsınız YDÜ'de en iyileri ders verir size.

YDÜ mantalitesinde bir üniversite değil Girne'ye keşke Türkiye'ye de kurulsa, ortalık hareketlense, vizyon büyüse.

Girne'de GAÜ önemli bir değerdir, bunu hepimiz kabul ediyoruz. Girne'ye katkıları da son derece fazladır ama Girne bir köy müdür ki bir ikinci üniversiteyi kaldırmasın. Eğer böyle bir girişim varsa kimse rahatsız olmasın aksine sevinsin.

Ben üniversite okuyacaksam markaya para öderim, herkes marka olmaya baksın.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları