Mağusa'nın gülü soldu

Yayın Tarihi: 30/09/13 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
Bugün ülke sorunlarına yer yok bu sayfada, hükümet kısmetini yarın alacak benden, bugün sizlik bir şey yok bu sayfa da bakın ve geçin. Bugünkü konu bizlik. Eğer bizimleyseniz, durun ve bakın.

Suna Atun'un cenazesindeydim cumartesi günü. Haberi haberdar gazetesinin mesaj servisinden öğrendim. İkindi namazına müteakip kılınacak diyordu cenaze namazı. Gitmemeyi düşündüm. Son zamanlarda fazla duygusal oldum galiba. Kaldıramam vedaları, vedalara tahammülüm olmadığı için. Babam "üzerinde çok emeği var" dedi. Giyinip çıktım evden ve Gazimağusa'ya vardığımda cenaze törenine daha 40 dakika vardı. Kendimi petek pastanesine atıp küçük bir puro içtim. Oturduğum yerin karşısında tüm heybetiyle katedralden dönme Mustafa Paşa cami duruyordu.

Puroyu hızlı içerseniz puro sizi tutar içenler bilir, sırf tutsun diye hızlı içtim. Ezan saatine beş dakika kala yerimden kalkıp yürüdüm. Cami meydanına yaklaştıkça, hayatımın bir dönemine damgasını vuran insanın tabutunu görecek olmanın titreyişi içinde. Herkes ordaydı kelime anlamıyla herkes orada. Hani mahşer derler ya öyle. Sanki öldük de hepimiz buluştuk.

"İnsan hızlı unutur hızlı hatırlar tüm anılarını. Yıllar önce üniversite yıllarında, Halkın Sesi gazetesi'nde muhabirlik yaparken şiir yarışmalarında aldığım birincilikler Suna Hanım ile Bülent Fevzioğlu'nun dikkatini çekmiş, o zamanlar Tayfun Yücer'in çıkardığı Mısralık diye bir dergi vardı. Yanılmıyorsam sene 2000 yılı olması lazım.

Cenaze töreninin gerçekleştiği meydanın hemen dibinde Atun ailesine ait bir restaurant vardı, daha doğrusu bir işletmeciye kiraladıkları bir binaydı sanırım. Oradan üç pizza söylemişti Suna hanım. Yaklaşık 13 yıl önce, karşısındaki insanı etkilemesini bilen, onore etmesini bilen, yüreği okşayan bir üslubu vardı. Bülent Fevzioğlu ile mükemmel bir ikiliydiler.

Önce Kıbatek vakfı, sonra Samtay vakfı, öğrencilik yıllarım, Samtay vakfında part time çalışmam, uzun uzun dertleşmelerimiz, hep bunlar derin bir iz olarak kalacak hayatımın bir yerlerinde. 20 yaşında genç biri olarak yaklaşık 1 yıl çok yakın çalıştım Suna hanımla, çok dertlerimizi paylaştık birbirimizle. Bir defasında "artık kendim de araştırma yapabiliyorum, kitaplarımı daha rahat yazabileceğim" demişti, yüzünde mağrur ifadeyle.

Anlatacak ve yazacak onlarca anıyı hatırlıyor insan.

Korkunç bir dayanma gücü vardı zorluklara karşı, dünyası kendi dünyasıydı, Sunat Atun da bilsin O'nu çok ama çok ayrı severdi.

Bülent Fevzioğlu ile birlikte çalışırken çok sohbetlerini dinledim her ikisinin de, tatlı atışmalarına şahit oldum. Bülent abi kızdığında "Suna hanım" diye başlardı nükteli" Suna hanımda çalışma arkadaşını üzmekten sakınır güzel bir espri yapardı. Çözülürdü ortam bir anda.

"vay be Bülent güldürdün beni" klişe laflarından biriydi. Sanat alanında tartışılmaz bir otorite olan Bülent Fevzioğlu'nun sanat yolculuğunda Suna hanıma eşlik etmesi çok önemli bir kazanç olmuştu Suna hanım için eminim.

Kim ne derse desin ilaç satan bir eczacıdan sadece ilaç satan bir eczacıdan 2000 yılından bugüne çok büyük bir araştırmacı yazar yetişti. Cenazesinin bulunduğu meydandan birkaç yüz metre ilerdeki Samtay vakfı anılarla, sevinçle, hüzünle dolu büyük bir yaşanmışlıkla duruyor.

Cami meydanında Fevzioğlu'nu aradı gözlerim, göremedim, sonra facebooktaki yazılarından gelip gittiğini okudum, o acıya dayanamamış, dayanması da mümkün olmasa gerek.

Cenaze sırasındaki kuyruk bitmeyecek gibiydi, herkes sohbetini ediyor, gülümsüyor, başınız sağolsun demek için sırasının gelmesini bekliyordu.

Bense başsağlığı dileyip kaçmak için sabırsızdım, cenaze namazı kılındı olmayan hakkımı olurda geçtiyse helal edip arkama bile bakmadan kaçtım.

Zor geliyor insana, dayanamıyor açıkçası, içimde son zamanında O'na hiç seslenmemenin, son zamanı olduğunu bilmemenin suçluluk duygusu.

Bir insanın nasıl olurda ses tonu hiç çıkmaz aklından…

Dedi ki dostlar "beklenirdi zaten ölümü, beklenirdi"…

Doğduk doğalı ölümü bekledik hep biz… nedense hep davetsiz geldi.. hep biz yalnızken geldi..

ÜSTÜ KALSIN

Ölüyorum tanrım

Bu da oldu işte.

Her ölüm erken ölümdür

Biliyorum tanrım.

Ama, ayrıca, aldığın şu hayat

Fena değildir...

Üstü kalsın...

CEMAL SÜREYA

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.