Devlet kurumları ne kadar güvende?

Yayın Tarihi: 19/03/15 07:34
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Ne kadar farkındasınız bilmem ama Cumhurbaşkanlığı seçimleri son derece sönük geçiyor. Toplumda seçimle ilgili herhangi bir kaygı ya da beklenti yok. Seçimler ne olacak diye herhangi bir beklenti de yok. Biz gazeteciler belki zaman zaman daha fazla ilgi gösteriyoruz, gazeteciler açısından önemli bir malzeme olduğu için.

Özellikle hayat pahalılığının toplum üzerinde yarattığı etki ve bunun yansımaları çok daha fazla, bunu yarın mutlaka kaleme alacağım. Uzunca bir süredir kaleme almayı istediğim fakat bir türlü fırsat bulamadığım konulardan biridir güvenlik konusu. Devletin kurumlarının ve sokakta yürüyen yurttaşın aslında pek de güvende olmadığını her geçen gün daha çok anlıyoruz.

Toplum olarak her şeyi unutur olduk. Yaşanan pek çok önemli sorunu hiç yaşanmamış var sayabiliyoruz.

VERGİ DAİRESİ'NDE GÜVENLİK KAMERASI YOK

Vergi dairesinden başlayalım. Ülkenin en çok nakit parasının toplandığı kurumlarından biri. Her gün için ciddi bir nakit döngüsü var. Binanın ne içinde ne de dışında güvenlik kamerası yok. Binada sadece oldukça belirgin bir şekilde alarm var. Peki bu alarm yeterli mi? Ne olacak diye düşünenler olabilir, olası bir soygunda ne olmasa polis beş dakikada gelir diyebilirsiniz, peki polis gelene kadar?

Geçtiğimiz yıl duyduğuma göre veznelerde para sirkatı olmuş çalışan bir kişi tarafından ve bu konuda gerekli soruşturmanın ardından o kişi açığa alınmış. Peki bina içinde güvenlik kameraları olsaydı buna tevessül edebilir miydi biri?

DEVLET KURUMLARI NE KADAR GÜVENDE ?

Geçtiğimiz hafta devletin araçları biri ya da birileri tarafından yakıldı. RHA araçlar. En sonuncusu da Başbakanlık binasına yakın bir başka devlet kurumunda meydana geldi. Düşünsenize burnunuzun dibinde devletin araçları kundaklanıyor ve siz bunu tespit etme konusunda ciddi zaman kaybı yaşıyorsunuz.

Dün basında çıktı adamın biri on tane kundaklama olayına karışmış bizim ülkemizde ve bunu zevk için yaptığını söylüyor, tabii gerçek nedeni budur değildir tartışmasına girecek değilim, mesele şu ki güvende değiliz algısı her geçen gün artıyor.

Ülkeler son zamanlarda terör olaylarına daha çok maruz kalıyor ve Kıbrıs birçok dengenin hassas bir şekilde yaşandığı bir ortam içinde bulunuyor. Açıkçası ben devletin kurumlarının gerektiği şekilde korunduğuna inanmıyorum. Bu ülke de Cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık hariç tüm devlet kurumlarına elinizi kolunuzu sallayarak girebilirsiniz. Bu Rum tarafında ya da Türkiye de böyle değil.

BANKALAR VE ÖZEL GÜVENLİK YASASI EKSİKLİĞİ

Geçtiğimiz yıl ile bu yıl öyle sanıyorum ki hayli fazla banka soygunu ve girişimi gerçekleşti. Merkez bankası başta olmak üzere hiçbir bankanın güvenlik görevlisi yok. Özellikle merkez bankası ve büyük para akışlarının olduğu büyük banka merkezleri korunması gerektiği şekilde korunmuyor. Böyle bir saçmalık olabilir mi ? profesyonel bir çete türese aynı anda birkaç büyük bankayı soymayı deneyebilir ve bunu başarabilir de.

Güvenlik sistemleri uzmanları bu konuda defalarca kez uyarılar yaptı. Özellikle hafta içi her gün belirli saatlerde gerçekleşen para transferlerinin yurttaşlar tarafından görülmeyen yerlerde yapılması gerektiği dile getirildi. Bankaya giriş ve çıkışların kayıt altına alınmasından tutunda, para transferlerinin ihmale açık olduğu ve Özel Güvenlik Yasasının da bir an önce hayata geçmesinin önemini her gün için biraz daha idrak ediyoruz.

Sonuç olarak, bizim ülkemizde bir şey olmaz mantığıyla yaşamaya devam ettiğimiz sürece bugüne kadar olmaz dediğimiz ve acısını fazlasıyla yaşadığımız olaylara maruz kalmamak için hem devlet kurumlarının hem de sokakların daha güvenli hale getirilmesi gerekiyor.

*****************

SİBER "TALAT'IN DÖNÜŞÜ KİMSEYİ RAHATSIZ ETMEZ"

*Bu seçimler bitsin, 26 Nisan sonrasında CTP'de başlayacak kurultay hareketliliğinin tüm perde gerisini ve Özkan Yorgancıoğlu'nun kendi yerine parti başkanlığına aday olacak Talat'ın karşısına hangi genç vekili çıkaracağını da açık bir şekilde gündeme getireceğimi ifade etmek isterim. Yorgancıoğlu parti içinde hayli güçlü ve desteği olan genç bir vekili sahneye süreceğini duyuyorum sürekli.

CTP-BG Cumhurbaşkanı adayı Dr Sibel Siber ile dün sabah oldukça sakin ve seviyeli bir söyleşi yaptık. Ben sordum Sibel hanım neden aday olduğunu ve başbakanlık döneminde, meclis başkanlığı döneminde ne tür başarılı işlere imza attığını anlattı. Baktım ki sohbet hakikaten samimi bir hava içinde gidiyor ve konuşmalarımızdan hiçbir manşet çıkmayacak, Talat'ın partiye dönüş hazırlığı dedikodusunu sordum Sibel hanıma. Malum günlerdir bu konuyu yazıp çiziyorum. Sibel hanım bu sorum karşısında biraz heyecanlandı, soruya cevap vermemek için başka şeyler söyledi. Öyle sanıyorum ki beklemediği bir soruydu. Soruma cevap alamayınca, soruma cevap alamadığımı hatırlattım; bunun üzerine Sibel hanım "gündemlerinde şu an böyle bir konunun olmadığını, tamamen seçimlere odaklandıklarını, partide böyle bir konunun konuşulmadığını ancak Talat'ın en başından beri kendisini desteklediğini ve ilişkilerinin son derece iyi olduğunu söyledi" ve dönüp bana sordu "Talat size parti başkanlığına geri döneceğini söyledi mi?" diye ben de "hayır söylemdi ama başka üst düzey CTP'liler söyledi. Benim merak ettiğim Talat'ın dönmesi sizi rahatsız eder mi, bunu merak ettim" diye ısrar edince kibar bir üslupla "Talat'ın dönüşü kimseyi rahatsız etmez" diyebildi ancak. Sibel hanım için zor ve tuzak bir soruydu bu belki de, ben o mantıkla sormamıştım tabii, sadece görüşünü merak etmiştim ama Talat ile Yorgancıoğlu arasında çekişmeyi bildiği için bu soruya cevap vermemek için hayli bocaladı diyebilirim. Haklıydı da bunu yapmakta.

Ne de olmasa o bir aday.

Hayırlısı ile bu seçimler bitsin, 26 Nisan sonrasında CTP'de başlayacak kurultay hareketliliğinin tüm perde gerisini ve Özkan Yorgancıoğlu'nun kendi yerine parti başkanlığına aday olacak Talat'ın karşısına hangi genç vekili çıkaracağını da açık bir şekilde gündeme getireceğimi ifade etmek isterim. Yorgancıoğlu parti içinde hayli güçlü ve desteği olan genç bir vekili sahneye süreceğini duyuyorum sürekli.

Hade bakalım hayırlısı.

***************

GÜNÜN SÖZÜ

Hayatın en hüzünlü anı, deli gibi sevdiğin insanın buna değmediğini gördüğün andır.Ve en büyük kaybın ona harcadığın zamandır.

Paul Auster

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.