Uzun sürecek bir başarı öyküsü

Yayın Tarihi: 05/05/15 07:38
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Uzayıp giden seçimlerin ardından bir türlü kaleme almaya fırsat bulamadığım bir sohbetimiz var sevgili dostum İrfan Günsel'le. Dün sabah gazetelerde Yakın Doğu Üniversitesi'nin Türkiye Kadınlar Basketbol 1.Ligi'ne yükselme başarısını gördüğümde gerçekten gururlandım. Malum siyasi kargaşalarla yatıp parti entrikalarıyla boğuşuyoruz medya olarak ve ülkenin gerçeklerini, bir yerlerde bu ülkenin nabzını başta Türkiye olmak üzere birçok ülke de hissettiren Yakın Doğu gerçeğini unutuyoruz. Ne kadar da mütevazi ne kadar yaptığıyla böbürlenmeyen bir yapıya ve karaktere sahip Günsel ailesi. Bir sabah kalkıyorsunuz ve hangi alanda olursa olsun karşınızda erişilmesi zor, yapılması hatta bazen imkansız önemli bir başarının içinde buluyorsunuz Yakın Doğu Üniversitesini.

Aklımın birçok işe erdiğini sandığım bir gazeteci olarak kendime sormaktan alamıyorum, bu adamlar bu işi nasıl yapıyorlar, nasıl başarıyorlar, hangi ara yapıyorlar diye. Sağlık alanı, temsiliyet alanı, alınan başarı ödülleri, dünyaca ünlü üniversitelerin kalkıp şu tanıtamadığımız güzelim memleketimin dağlarının eteklerine hayli uzun sürecek bir başarı öyküsünü yaşatacak üniversitesinin ayağına gelip aktivitelerine katılması; hep bunlar ve daha fazlası bana Yakın Doğu'nun illa ki binilmesi gereken bir yolcu gemisi olduğu nu hissettiriyor.

Spor alanında YDÜ'nün elde ettiği bu başarıyı sadece YDÜ'nün kendi başarısı olarak görenler son derece sığ bir düşüncededirler şüphesiz.

Şu an hem siyaseten hem de çözüm sürecinde adı yüksek sesle konuşulan bir ülke haline gelen Kuzey Kıbrıs'ın, Yakın Doğu Üniversitesi tarafından kalp atışlarını Türkiye'de hissettirmesi, ben burdayım diye nefesini hissettirmesi, yaşanan tüm engellemelere ve çekememezliklere rağmen Kıbrıslı Türklerin boynunu bükük koymaması, bunu devlet yerine olsa dahi Üniversite olarak kendisinin yapması aklımın sınırlarını zorlayan bir övgüye layıktır.

Şimdi gençler ne kadar bilir bilemem, muhtemelen bilmezler, bilemezler; ne öğretebildik ne de doğru düzgün anlatabildik ancak benim yaşım Kıbrıs Türk halkının yaşadığı zorlukları, mücadele yıllarını, fakirliğini, okumakta yaşadığı, insan olma koşullarını zorladığı yılları dinlemekle geçti.

Üniversite yıllarında projelerimi dahi yazmakta yaşadığım sıkıntılar, ülkenin içinde olduğu elektriksizlik, iletişimsizlik, bilgisizlik, bilgiye ulaşmakta yaşanan zorluk ve açlık ve en önemlisi ucuza ölmeyi kabullenmenin izleri vardır benim çocukluğumun ve gençliğimin üzerinde.

İster beğenin ister beğenmeyin, ya da kabullenmekte zorlanın, tüm bunlar Yakın Doğu Üniversitesi'nin doğması, büyümesi ve güçlenmesi ile son buldu.

Biliyorum ki benim evladım ve evlatlarımız Kıbrıs'ta bir dünyalı gibi eğitim görebilecekse o Dikmen'in eteklerinde kurulmuş yeni başkentte ki eğitim yuvasının sayesinde dünyalı olacaktır; ve de eğer benim yurttaşım hasta olduğunda, kaza geçirdiğinde memleketin herhangi bir bölge hastanesinin acil servisinde ölmeyi kabullenmek yerine yine bu yeni başkentin yani YDÜ hastanesinin doktorlarının elinde hayata geri dönüş biletini kazanacaktır.

Evet; basketbol takımının başarısı büyük ve elde edilen daha diğer nice başarılar, hepsi bunların güzel, selamlıyorum da ama beni heyecanlandıran başka şeyler var.

Kıbrıs Türkü'nün hem nabzını hem nefesini uzak ülkelerde hissettiren ve oldukça uzun sürecek bir başarı öyküsünün yazarlığını yapan dostum İrfan Günsel'in düşünceleri, aklında gizli tuttukları ve ülke insanına hediye edeceği şeyler benim daha çok ilgimi çekiyor.

*******************

MECLİS TAM BİR REZALET

Meclisin dünkü oturumu tam bir rezaletti. UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün haklı durumdayken haksız duruma düştü. Görüntüleri izledim ve hem Özgürgün'ü seven hem de değer veren biri olarak üzüldüm. Oldukça sinirli olduğu, gergin olduğu ve başka şeylere sinirli olarak dün meclise geldiği çok belliydi. Hiç bir Ana muhalefet partisi başkanı, bir başbakana "erkeksen gel, hade be, sen çok konuşma be" der mi Allah aşkına? Dünkü kavga çok yakışıksız kaldı Hüseyin bey, size yakışmadı. Siz toplumun nezdinde her zaman beyefendi ve örnek genç bir parti başkanı çizgisine sahipsiniz; bunu bilerek hareket etmeniz gerekir.

Siyaset, karşındakini sinir edip onun öfkesine gülme tekniklerini de içerir, sesini yükseltmeyi de içerir, protestolar yapmayı da ama bir başbakanı dövmeye kalkmayı içermez, bir başbakana hakarete varacak sözler sarf etmeyi içermez.

Ülkeyi yönetmeye aday ve bu potansiyeli barındıran bir parti başkanı olarak bu tür davranışlarınız toplum tarafından kabul görmez, zira görmedi de, yazımı dahi kaleme alırken hayli telefon aldım.

Hükümet zaten filmin sonunu yaşıyor, toplanma konularında sıkıntıları var, yasa yapma konularında sıkıntıları var, birlikte uyum içinde çalışamıyorlar ve dahası. Ana muhalefet partisi başkanı olarak size düşen, iyi bir ekiple hem kurultaya hazırlanmak hem de hükümeti en mantıklı şekilde eleştirmek olmalıdır. Rutin bayram mesajlarınız dışında ben doğru düzgün açıklamanıza rastlamıyorum gazetelerde, bunu bir eleştiri olarak alabilirsiniz, hem de bir dost eleştirisi.

UBP'nin başında uzun yıllar başkan ve başbakan olarak kalmak da elinizde, ekim ayındaki kurultayda aday dahi olamamak da sizin elinizde. İngiltere de Siyaset bilimi okumuş bir UBP'linin bu ülkeye verecek çok şeyi olmalı, sizin işiniz bol kitap okuyup, sık yurt dışı gezileri gerçekleştirip, ciddi eleştiriler üreterek adeta bir başbakan adayı imajı çizmek olmalıdır, böyle olmalıdır ki arkanızdan sizi devirme planları son sürat çalışmasın!

UBP çok yakında siyasi karışıklıkların merkezinde olacak, buna hiç kimsenin şüphesi olmasın.

HÜKÜMETİN BOZULMA TEHLİKESİ VE UBP

Talat'ın parti başkanlığına geri döneceği artık kesinleşti; rakibi illa ki olacaktır ama bunu bilemeyiz, bekleyip görmek lazım. Öyle tahmin ediyorum ki başbakan olarak Özkan beyin devamı uygun görülmeyecek, yerine Tufan Erhürman ile Önder Sennaroğlu'nun geleceği yönünde ciddi dedikodular var, bu dedikodular daha önce de vardı; ilk kez kaleme alıyorum ama bakın Özdil Nami'nin de adı zikredilmiş deniliyor, bu nedenle ne olacağını bekleyip görmek en mantıklısı, zaten kokusu çok sürmez çıkar.

Meclis de dün yaşanan Özgürgün'ün gereksiz ve sert çıkışı olmamış olsaydı hala aklımın bir köşesinde Talat'ın bir zamanlar arzuladığı Eroğlusuz CTP-UBP hükümeti gündeme gelebilirdi ancak Bu şık öyle zannederim ki CTP'nin gündeminden artık çıkmıştır.

Şu sıralar CTP'nin Akıncı ile yakın flörtü gerçekleştiği için CTP-TDP ve başka vekillerin destek vereceği yeni bir koalisyon hükümeti gündeme gelebilir. Bunu hiç ihtimal dışı saymayın.

UBP-DP koalisyonu imkansızın da imkansızı. Nami için devreye girenler, başka vekiller içinde devreye girer ve gereken yapılır, kimse yerini garanti görmesin.

***************

GÜNÜN SÖZÜ

Sen değerinle ve düşüncenle, iki âleme de bedelsin, ama ne yapayım ki kendi değerini bilmiyorsun.

MEVLANA

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları