Ne güzel görüşme bu böyle

Yayın Tarihi: 07/05/15 07:39
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

En nihayet Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı; ilk resmi ziyaretini Ankara'ya gerçekleştirdi ve en önemlisi de bu ziyaret son derece başarılı geçti. Açıkçası ben bir kriz beklemiyordum, beklediğim gibi de oldu ve herhangi bir kriz yaşanmadı. Şunu teslim etmemiz gerekir ki Türkiye büyük devlet oluşunu bir kez daha gösterdi ve Mustafa Akıncı nezdin de Kıbrıs Türk halkının haysiyet ve varlığına gereken hassasiyeti en üst düzeyde gösterdi.

Zaman zaman gergin çıkışlarıyla her ne kadar Kıbrıs Türkünü incitse de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ağırlığını ve güçlü devlet adamlılığını bir kez daha gösterdi.

Hem açıklamalara hem de genel anlamda görüşmelere baktığımızda Erdoğan-Akıncı görüşmesinden tam bir uzlaşı ve işbirliği çıktığını net olarak gözlemleyebiliriz.

ÇÖZÜM DIŞINDA İKİNCİ BİR PLAN VAR

Bir başka dikkatimi çeken husus ise her iki liderin her ne kadar çözüm yanlışı söylemleri ön plana çıksa da Cumhurbaşkanı Akıncı'nın elinde sihirli bir dernek bulunmadığı söylemi bana "çözüm için elimden geleni yapacağım ama olmazsa da olmaz elimde sihirli değnek yok, ben sihirbaz da değilim" edasıyla söylenmiş bir cümledir. Bu da bize çözüm sürecinin illa ki takvimlendirileceğini ve bu takvim sonucunda olur da bir yerlere varılamazsa farklı tanınma ya da Kuzey Kıbrıs'ı tanıtma yoluna gidileceği varsayımını çıkarabiliriz.

Cumhurbaşkanı Akıncı'nın hem Başbakan Davutoğlu hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmelerde birlik ve bütünlüğe çağrı yapması, Türkiye de ki devlet erkanının da hiçbir surette Akıncı'yı zor durumda bırakacak bir söylemde bulunmaması kapalı kapılar arkasında birçok konunun pozitif olduğunu ve sorunların aşıldığını anlatıyor aslında bize.

Her ne kadar tasvip etmesem de Türkiye Başbakanı Davutoğlu'nun "Talat da da aynı başlamıştı ancak sonrası herşey rayına girmişti, yine böyle olur endişe etmeyin" manasında söylemiş olduğu sözlerin Akıncı için de geçerli olduğunu öğrenmiş olduk aslında.

Ben bunu son derece normal karşılıyorum aslında; duruş ama duruşla birlikte uzlaşı kültürü de sağlıklı ülke ilişkilerinin kurulabilmesi açısından ayrı bir önem taşıyor.

Herşey iyi başladı diyebiliriz sonuç olarak, hayırlara vesile olsun bakalım.

*******************

KİMSE TRAFİK HAFTASINI HATIRLAMADI

Uzun zamandır kaleme almayı planlıyor olsam da şu seçim gündemi hayli beni oyaladı diyebilirim. Muhtemelen bu hafta da önemli yazılar kaleme alacağım seçim kritiğiyle ilgili olarak. Ancak haftanın o karmaşık havasında kaybolmadan önemli bir konuyu ele alalım; trafik kazaları, ölümler ve hapse düşen insanlar. Olayı neresinden alırsanız alın, neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Bir tarafta trafik kazası sonucu hayatını kaybedenler diğer taraftan da hapse düşen ya da düşme tehlikesiyle psikolojileri bozulan insanlar. Bu arada bu hafta trafik haftası, birkaç etkinlikle adet yerini bulsun diye haberler çıktı ama kimse kaleme almadı bu konuyu yine.

Yazının hemen başında belirteyim, bu yazımdaki dikkat çekmeye çalıştığım haksız yere başı belaya giren sürücüler içindir. Telefon kullanan, alkol alan, sürat yapan sürücüler bu kapsamın dışındadır.

Kendi halinizde yolunuzda giderken, belki bir iş çıkışı, belki yemeğe yetişme çabası ya da sevdiklerinizle geçen bir Pazar günü, sağına soluna bakmadan yola atılan dikkatsiz bir yaya çarpmanız sonrasında yaya hayatını kaybediyor ve sizin için dram dolu günler başlıyor. Halbuki siz o gün işinizden yorgun argın çıkmış eve, sevdiklerinize ulaşma çabasındasınız, belki nezlesiniz, belki hasta belki de çok keyifli ama dikkatsiz bir motor sürücüsü ya da dikkatsiz bir yayanın yola atılması sonrasında herşey siyah oluveriyor birden.

DİKKATSİZ SÜRÜŞ ALLAHIN EMRİ

Eğer ortada ölümlü bir trafik kazası varsa illa ki dikkatsiz bir sürüş vardır, yoksa da vardır. Alkol alan ya da süratli araç kullanan bir sürücüyü hiçbir zaman savunan yazılar yazacak değilim. Bu kabul edilebilir değil zaten. Ancak kendi halinde işine gücüne giderken dikkatsiz bir yaya sizin başınızı pek la derde sokabilir. Özellikle son birkaç yıldır yolun içine sağına soluna bakmadan atılan o kadar motor sürücüsü ve yaya var ki şaşar kalırsınız.

Trafikteyken bu insanlara son derece dikkat etmeniz gerekiyor. Çünkü eğer bir yayaya çarpmışsanız ve ölmüşse size cezaevinin yolu gözükmüş demektir. Siz dikkatsiz sürüş yapan birisinizdir. Ve gelin görün ki mahkemeler, yargıçlar kendiliğinden oluşan kamuoyu baskısının da etkisiyle olsa gerek, yasaların kendilerine verdiği yetkiyi çekinmeden hapislikten yana kullanabiliyorlar.

SONUÇ DEĞİŞMEYECEK

Ortada bir gerçek var ki ölüme sebep veren, haklı ya da haksız bir sürücüye mahkeme tarafından verilen hapislik cezası hiçbir şekilde kimsenin acısını dindirmiyor. Ne gideni geri getiriyor ne de vicdanları rahatlatıyor. Dahası ölüm sebebiyet verdiği için hapse düşen sürücü cezaevinden psikolojisi bozulmuş bir insan olarak topluma çıkıyor ve bu insanı da kaybediyoruz. Ne aile düzeni kalıyor ne de geleceği.

Yargıçlar günün sonunda, siyasilerin yaptığı yasaları uyguluyor ve illaki bir hapislik cezası veriyorlar, veriyorlar vermesine ama kısa bir süre sonra kimse öleni hatırlamıyor, kimse hapse gireni de hatırlamıyor ama hapse giren hapisten çıktıktan sonra normal hayatına geri dönemiyor.

Tabii burada yargıçların bir suçu yok, yasayı yapan meclis. Ölümlü trafik kazalarına sebebiyet veren ve suçlu olan sürücüler için dahi farklı cezalar uygulanması gerektiğine inanıyorum. Bu belki de uzun süre trafikten men cezası, belki de önemli miktarda tazminat veya başka ağır cezalar. Her ne pahasına olursa olsun kazaya sebebiyet veren unutmayın ki genç bir çocuk, çocuklarına bakmak zorunda olan bir anne ve baba ve herşeyden önemlisi tüm yuvasını dağılma noktasına getirecek bir aileye veriliyor bu ceza.

Bu nedenle meclis ki toplanma ve iş yapma özürlü olmuştur artık, trafik kazalarına hapislik ön gören yasayı tekrardan gözen geçirip iyileştirmek zorundadır.

Unutmayın kazayı yapan sade bir vatandaş olabileceği gibi bir yargıç, bir vekil, bir bakan hatta bir başbakan da olabilir.

Demem o ki bu kötü kader bir gün sizin kapınızı da çalabilir. Kazada kaybedilenin ardından bir de kazayı yapanı kaybetmenin topluma bir faydası var mı?

Bu ülkenin ne cezaevinde, ne yollarında ne de düzeninde bir iyileşme olmadığı sürece hep bizler mağdur olacağız ve kötü piyango herkesin kapısını her an çalabilir.

***************

GÜNÜN SÖZÜ

Hiç kimseye güvenmiyorum diye birşey yoktur, zamanında "O'na güvendiğim için, artık kimseye güvenmiyorum" diye birşey vardır.

AZİZ NESİN

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.