Atun'a ayıp ettiler

Yayın Tarihi: 17/07/15 09:07
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+

En nihayet kabine kuruldu ve dün devri teslimler bakanlıklarda yapıldı. Yeni kabinede bakan olan Ekonomi Bakanı Sunat Atun, bakanlığı devralmak için dün görev yerine giden isimlerden biriydi. Çevre Bakanlığı binasında üzüntü verici bir olay yaşandığı bakanlık çalışanları tarafından bana aktarıldı. Ekonomi Bakanı Atun, Ekonomi eski bakanı Menteş Gündüz ile dün meclis grup odasında saat 11'de Çevre Bakanlığında görevlerini devri teslim yapmak için anlaşırlar, bunun üzerine Çevre Bakanlığına giden Sunat Atun, orada bekleme salonunda Menteş Gündüz'ü beklerken, Çevre ve Doğal Kaynaklar eski Bakanı Hakan Dinçyürek bakanlığa gelir ve Bakan Atun'a ağır sözler sarf ederek makam odasına girer. Çevre bakanlığının görev tesliminin ise mecliste yapılacağını küçük bir araştırmanın ardından öğrendim. Yani Bakan Dinçyürek vedasının ardından, Bakan Atun'un Ekonomi Eski Bakanı Gündüz'den görevi alması ve bakanlık binasındaki makamın kullanılması gerekiyordu.

Bakan Atun'un haklı olarak görevini devralması için Gündüz'le buluşmak için Çevre Bakanlığa binasına gitmesini neden ve ne için öfkeyle karşıladığını merak ediyorum doğrusu. Bakanlık çalışanları Dinçyürek'in çalışanlara bağırdığı ve UBP'ye hakaret dolu sözler sarfettiğini anlatan bakanlık çalışanları Dinçyürek'in bu tavırlarına anlam verememiş.

Dinçyürek'i tanırım düzgün ve efendi bir adamdır, dün kendisine ulaşamadım. Bir de ondan ne olduğunu dinlemek isterdim. Sakin ve olgun kişiliğiyle tanırım Hakan beyi ama bu anlatılanlar doğruysa ayıp etmiş. İnsanlara bağırmak güzel bir hareket değil.

*******************

Nerede o eski bayramlar demeyin

Neden eski bayramları özleyip durduğumuzu sanırım buldum. Eski bayramların daha güzel olmasının tek nedeni insanların yalnız olmayışıdır. Yoksa şimdiki bayramların eskiden daha güzel olması gerekmez mi? Bir düşünsenize eskiden ulaşım zordu, telefonlaşmak zordu, mail, internet ne gezer. Akrabalar bir araya gelebildiği kadar geliyor Allah ne verdiyse yiyip eğleniyorlardı.

Mutlu muydular? Evet.

Peki neden? Başka çareleri yoktu da ondan. Bir kere çok fakirdiler ve imkansızlık boyutu çok üst sıralardaydı. Gelenekler ve adetler kadın-erkek ilişkisini tamamen yasaklıyordu nikahsız; bu nedenle her şeyin azı insanları inanılmaz mutlu kılıyordu.

Şimdi inanılmaz imkanlar var buluşmak ve görüşmek için. Peki biz ne yapıyoruz sevdiğimizle çok kısa süreliğine görüşüp diğer sevgilimizin yolunu tutuyoruz. İletişim ve ulaşım kolaylığı bizlere o kadar büyük kolaylıklar yarattı ki artık sevdiğimize değil sevgililerimize hasret giderir olduk.

Kadını erkeği hiç fark etmez; bir bayan arkadaşım geçtiğimiz gün bir sohbet esnasında "kadınlar yüzyılın intikamını alıyor erkeklerden" dedi. Belki de haklı bir söz ama peki insandan alıp götürdükleri?

Evet tekrardan konuya giriş yapalım; bayramlar artık neden güzel geçmiyor; kolay mutlu olmanın yollarını öğrendik, sonra çok zannettiğimiz sevgimizi birden çok insana dağıttık. Sandık ki bitmeyecek ve yetecek, yetmedi ama işte. Ve her şeyi eksilterek yaşadık, eksilttikçe yalnızlaştık ve mutsuzlaştık.

Sevgimiz azaldıkça yabancılaştık kendi kendimize ve çevremize. Göstermelik evlilikler, ilişkiler ve aldatmalar aldı başını gitti.

Evet bayramda bol bol alışveriş yaptık, hediyeler aldık ve göstermelik misafirliklere gittik. Hepimizin içinde "off yahu hade gaçalım" hissiyatı gezdi, durdu.

Sanıyoruz ki eşlerimizden, sevgililerimizden, ailelerimizden ve arkadaşlarımızdan kaçtıkça bir başka yere ya da yerlere içimizdeki sıkıntı ve yalnızlık gidecek, kurtulacağız.

Bayramlar veya buna benzer günler toplumun ne kadar dağılmış ve mutsuz, yalnız olduğunu gözlemlemek için en iyi günlerdir.

Peki ya siz bu saydıklarımdan hangisisiniz?

*****************************

Uyuşturucuya dikkat

Bir süre önce Açelya projesinin sonuçları açıklanmıştı. Sonuçlar her zaman ki gibi tüyler ürperticiydi. Psikolojik ve aile danışmanı Sibel Dinçyürek ile bu konuda önemli bir yapmıştık. Hasan Karaokçu gibi Sibel Hanım da gençlerin başına bela olan bu illetten toplumu kurtarmak için çalışan aydınlardan biri. -Özellikle Gazimağusa Maraş bölgesindeki durum gerçekten vahim. Uyuşturucu madde kullanımının hiçte küçümsenemeyecek boyutta değil. Gördüğünüz gibi her gün 4-5 genç uyuşturucu kullanımdan dolayı yakalanıyor.

Hasan Karaokçu'nun başkanlığını yürüttüğü Başbakanlık Uyuşturucu ile mücadele komisyonunun bin kişi üzerinde yaptırdığı ve yakın zamanda açıklayacağı bir anketi var. Bu anket hayli sakıncalı sonuçlar içeriyor. Anket ile bilgisi olan Mehmet Çakıcı ile bu konuyu önceki gün canlı yayında konuştuk.

İş bu kadarla kalsa iyi. Bilmem ne kadar farkındasınız ama antidepresanların oldukça yoğun kullanıldığı bir ülke durumundayız. Herkes hasta mı? Değil tabii ama herkes mutsuz. Evet hepimiz mutsuz bir şekilde yaşıyoruz hem de birçok şeye sahip olmamız rağmen.

Kıbrıs Postası'nın bir süre önce açtığı intihar dosyasının verileri hala aklımda duruyor, rakamlar son derece korkutucu, böylesine küçük bir ülke için ortalama günde 18 kişinin intihara teşebbüs etmesi inanılır gibi değil. Anlayın artık ne durumdayız.

Ne Polyannacılık yapacağım ne de felaket tellallığı bu yazıda ama her ne sebepten yaşıyorsak yaşayalım ölmeyi tercih ediyoruz en sonunda. Bu nasıl bir cesarettir?

Bir gün Prof. Dr. Mehmet Çakıcı ile intihar vakalarını konuştuk, kendisi bu tür vakaların engellenmesi konusunda son derece başarılı olmuş bir kişidir, özellikle askeri vakalarda ve keza sosyal vakalarda.

Çakıcı intihar etmeyi düşünen kişinin tam edecekken vazgeçtirilmesi halinde intihar edecek olan kişinin bu teşebbüsten pişman olduğunu ve vazgeçtiğini anlatmıştı.

Devlet insanından uzak

Önemli bir gerçek bu. Devletin kendi insanının psikolojisiyle ilgilenmek gibi bir misyonu ya da derdi yok, diyeceksiniz ki onlarca psikolog var, o onlarca psikoloğun en az yarısı kendi işini yapmaya ehil değil, bu da işin bir başka gerçeği.

İngiltere de çok yaygın olduğunu duymuştum, devlet belli dönemlerde her eve bir psikolog gönderiyor diye, eğer günde 18 intihar vakası varsa Sağlık bakanlığının çoktan alarma geçmesi gerekiyordu.

Bakan Gülle bu konuda çok merak ediyorum hiçbir şey yapmayı düşündü mü ya da bir fikri var mı?

Bonzai vura devire geliyor

Özellikle mutsuz olan gençler arasında hint kenevirinden öte bonzai türü uyuşturucu madde kullanımı son derece popüler oldu ve bunun yaşı 16'lara kadar düştü. İnanılmaz bir artış bu , birçok genç neredeyse hint kenevirini deniyor, serbest olmasını dahi savunanlar var, bu yetmezmiş gibi bonzai hortladı ve kontrolsüz bir şekilde büyüyor.

Gelin görün ki devletin bu yönde de bir politikası yok.

Eee peki ne olacak? Cevabı çok basit öleceğiz dostlar. Birçok eve giren bonzai gibi uyuşturucu kullanımının da ardında gençlerin kapıldığı içinden çıkılmaz depresyon ve aşırı mutsuzluk sendromu geliyor.

Kimse kusura bakmasın ama birinci görev ailelere düşüyor, kendi çocuklarına bu konularda pür dikkat kesilmesi gereken öncelikli olarak aileler.

Peki aileler ne yapıyor, baba bir film anne bir film birçok ailede, kimse kırılmasın ama ne yazık ki aileler artık dağıldı, birbirlerine kenetlenemiyorlar ve herkes kendi hayatını yaşıyor.

Bakınız ne intihar ne de uyuşturucu bağımlılığı bir günde olmuyor, hepsinin bir süreci var, hepsinin kökleri var.

İpin dört ucunu goyverdik anlayacağınız...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.