Rekabetin ayarı kaçmamalı

Yayın Tarihi: 26/08/15 07:37
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

* Bir ürününün kampanyasını ilk yapıyor olmak gerçekten ilk olma özelliğini taşımalı. Bu işte saatlerde oynayabilir günlerde oynayabilir. Hüseyin Bold'un yüz metreyi 9,58 koştuğu bir yarışı en az 9,57 koşmadığınız sürece birinci olamazsınız.

Bir ülke de kurumlar arası rekabet varsa bu son derece yararlı bir durumdur. Hem tüketiciler için hem de kurumların kendisi için. Örneğin iletişim sektörüne bir bakalım; Telsim ile Turkcell. Her ikisi de son derece saygın ve başarılı kurumlar. Birçok yurttaş gibi benim de iki hattım var. Başkalarını bilmem ama ben çok konuşan biriyim, yapacak bir şey yok, biz gazeteciler tüm işlerini telefonla görüyor.

Hani rekabet dedim ya her iki kurum arasında da seviyeli bir rekabet var ama gözlemlediğim kadarıyla bu durum zaman zaman farklı boyutlara ulaşabiliyor. Başımdan geçen bir olaya yer vermek istedim bugünkü yazımda. Uzun zamandır Samsung Note 5'ler ne gün çıkacak diye bekliyordum. Konu telefon olunca insanlık tarafından yaratılan bu teknolojiye aşırı ilgim var. Facebook'ta 18 ağustosta ilgili telefonun geldiğini görünce ertesi günü yani 19 ağustos sabahı soluğu üzerinde birkaç Turkcell bayi yazan ofise girmekte aldım. Telefonun henüz gelmediğini söylediler bana. Açıkçası içimden herhalde daha dağıtımı yapılmamıştır diye düşündüm. Sonuçta almak istediğim bir telefon olduğu için Telsim bayisine de bakmaya karar verdim ve boşu boşuna gitmemek için Telsim yetkililerinden bir dostumu arayıp sordum; "ilk biz getirdik haberiniz yok mu, gelin merkezden alın ve bir kahveye uğrayın" yanıtını alınca Telsim'den geçtim ve hakikaten Note 5'i satın aldım. Kahve içmeye çıkana kadar benim için herşey normaldi.

Biz gazetecilerin her kurumda dostları vardır ve zaman zaman da kahve içmek için buluşuruz.

Kimin ki gerçek sorusu !

Kahveye oturduğumda bana anlatılanlar aslında rakiple yapılan rekabetin ötesinde bir mesele olduğunu düşünmeme neden oldu. "telefonu bulmak için çok gezdiniz mi ?" sorusuna karşılık "birkaç yere baktım ama henüz dağıtımı yapılmamış sanırım, ne oldu rakipten alacağım diye canınız mı sıkıldı" diye de espri yaptım. "rakip getirmedi ki alasınız Gökhan bey, her telefon geldiğinde zaten aynı durumu yaşıyoruz , reklamını yapıyorlar ama Telsim olarak biz onlardan önce getiriyoruz. Bakın bugün 19 ağustos Çarşamba , bizim dışımızda hiçbir yerde bulamazsınız note 5'i" deyip bana bazı belgeler de çıkarıp gösterdiler. Meğerse bir tasdik memuru da hani şu noter dediklerinden, önce Turkcell merkez binasına gidip satın almak için sorgulamış , ürünün satışa çıkmadığı cevabını almış ancak facebook'ta yapılan reklamlarda telefonun satışa çıkarıldığını gözlemlediğini fakat bunu Turkcell'den satın alamadığını rapor etmiş. Bunun belgesini bana gösterdiler.

Telsim yetkililerinin bana devamla söylediğine göre de hem BTHK'ya hem de rekabet kuruluna resmi olarak şikayetlerini yapmışlar konuyla ilgili. Bu konuda görev artık onlara düşüyor. Rekabet adı altında bazı girişimlerin tüketiciye yapılmış ya da getirilmiş gibi gösterilmesi büyük bir haksızlıktır, bakın bunu teslim edelim. Kimse beni yanlış anlamasın. Biz müşteriler içinde büyük haksızlık oluyor. Bu rekabetin artık daha adil ve kurallı bir şekilde yapılması sağlanmalıdır.

Rekabetin bir ayarı olmalı

Turkcell'i karalamak ya da Telsim'i ön plana çıkarmak için kaleme almadım bu yazıyı. Dediğim gibi benim iki hattım var. Ama henüz gelmemiş bir ürünün gelmiş gibi reklamını yapmak sonra da bunu satışa sunmamak haksız rekabetin ötesinde bir kurumun imajını zora sokar.

Bir ürününün kampanyasını ilk yapıyor olmak gerçekten ilk olma özelliğini taşımalı. Bu işte saatlerde oynayabilir günlerde oynayabilir. Hüseyin Bold'un yüz metreyi 9,58 koştuğu bir yarışı en az 9,57 koşmadığınız sürece birinci olamazsınız.

***************

Daha çok polis kontrolü şart

Ülkemizde her gün trafik kazası haberi okumaktan ve de duymaktan hepimiz bunalır hale geldik, neredeyse ya evden çıkmayacağız ya da yaya olarak gideceğiz gitmemiz gereken yerlere.

Güzelyurt-Lefkoşa anayolunda geçtiğimiz yıl meydana gelen ölümlü kazanın ardından daha bir yıl geçti ve geçtiğimiz hafta kazada hayatını kaybedenler anıldı. Bu anmanın ardından kazaya sebebiyet vermekten mahkemede yargılanan zanlının tüm suçlarını kabul ederek artık cezasına razı gelmesi de olayın ayrı bir ajitasyonu.

Cumartesi gecesi arkadaşımla Girne'ye gitmek üzere yola çıktım; Boğazköy radarlarına bir kilometre kala trafiğin tıkalı olduğunu gözlemledik ve haliyle kaza olduğunu anladık. Zaten bir araba kalabalığı gördüğünüzde aklınıza kazadan başka bir şey gelmiyor.

Yaklaştıkça korkunç tabloyu gördüm. Gazeteciliğin verdiği bir soğukkanlılık duygusu vardır tüm gazetecilerin üzerinde. Ölümü görürüz ve işimizi yaparız. Arabalara baktım, arabalar haşat olmuş, kelime anlamıyla haşat olmuş.

Kaza Güzelyurt-Lefkoşa anayolunda gerçekleşen kazanın aynısı gibi olmasa da az kalsın birçok insanın canına mal oluyordu. Sürat nedeniyle bir araç sürücüsü önünde giden diğer iki sürücüye arkadan çarparak, çok kaza gerçekleşmesine neden oldu ve bir şansla ölmekten kurtulmuşlar, karşı şeride atlayan arabayı orta refüjde bulunan elektrik direkleri durdurabildiği için küçük arabadakiler kazayı hafif atlatmışlar, direğe çarpıp duran arabadakiler de şanslı çıktılar ve onlarda hafif yaralandılar. Kemerlerinin takılı olması onları kurtardı.

Arabaları görseniz bu arabalardan birinin sağ çıktığına inanmak güç.

Peki neden?! Neden bu insanlar yavaş araç kullanmıyor.

Neden kazaların önüne geçilemiyor peki?

Polis kontrolleri, radarlar, ağır cezalar ve en nihayet hapis cezaları…

Peki neden tüm bu önlemler kazaların durmasına ya da yavaşlamasına neden olmuyor.

Nedeni çok basit. Biz Kıbrıslı Türkler gösterişe, sinirli hareketlerle artistik hareketler yapmaya ve en nihayet çocuklarımıza sahip çıkmamaya alıştık.

Son bir ay içerisinde gerçekleşen kazalarda tüm bu saydığım nedenler var.

Kimi gencimiz motorla show yapayım derken öldü; kimi gençlerimizde hızlı ve sinirli araç sürüşünden dolayı kaza yaptı öldü ya da öldürdü.

Peki ailelerin gaylesi ne ve neden çocuklarına gereken değeri vermiyorlar ?

*****************

GÜNÜN SÖZÜ

Propaganda öyIe bir sanattır ki, insan başkasının ayağına basarken kendisi "ah" der.

Bob Hope

OKURLARIMA BİR NOT:

Yıllık tatilimi kullanacağım için sizlerle artık 1 Eylül günü bu sayfalarda buluşacağız. Tüm dostlar sevgiyle kalın…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.