Garantinin bir diğer adı da Akıncı

Yayın Tarihi: 11/11/15 07:38
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Aslında biraz geç kalmış bir yazı bu. Cumhurbaşkanı olsun, başbakan olsun devletin zirvesini rahatsız eden, yalakalık yapan, kapı aşındıran bir gazeteci olmadım hiçbir zaman. Ne yazık ki mesleğim bana ya çok iyi dost ya da kötü bir düşman olmayı öğretti. Belki de gazeteciliğin kitaplarda yazan kurallarında yoktur bu söylediğim ya da çok terstir. Cumhurbaşkanı Akıncı seçildiğinden bu yana ilk kez resmi bir davet üzerine geçtiğimiz Cuma günü sarayda bir yemeğe çağrıldım. Reisi Cumhurum en nihayet gazetecilerle biraraya gelmeye karar verdi ve grup grup gazetecilerle biraraya geliyor. Gittim tabii, benden başka başka meslektaşlarım da vardı. Son derece samimi ve olumlu havada geçen yemeğe Sn Akıncı'nın samimiyeti damgasını vurdu.

Ben laf arasında laf atmayı da ihmal etmedim. Mustafa bey yalnızca bizim değil herkesin yürekten sevdiği ve samimi bulduğu bir devlet adamı. Yemek esnasında devlet başkanı ve gazeteciler muhabbetinden çok, baba ve evlatları tarzında samimi bir sohbet oldu. Özenle yazmak istediğim bir yazı olmasının yanı sıra yoğun gündemin içinde de kaynamasını istemediğim için biraz öteledim bu yazıyı.

Off the recordlarla dolu bir sohbetti. Akıncı'ya olan saygımdan bir tek yazılmaması gereken konuyu dahi kaleme almayacağım ancak siz okurlarıma açık yüreklilikle ifade edeyim ki çözüme oldukça yakınız fakat bu yakın olduğumuz çözüm ürkütülmeden yakalanması gereken bir kuş misali bir havada yaşanacak. Sakin ve yavaş.

Akıncı'nın Talat'tan farkı var. Talat da çözüm isteyen bir liderdi ama çözüm konusunda gözleri kararmıştı, Akıncı'nın gözü falan kara değil. Ne Kıbrıslı ne de Türkiyeli ayrımı var kitabında. KKTC vatandaşı olmuş her yurttaş AB vatandaşı da olacak, bundan son derece kararlı. Hiç kimse Türk insanını gemiye doldurup da bir yere gönderemeyecek. Bunun garantisi kapı gibi orada duruyor, mal mülk konusunda da kimsenin yerinden yurdundan olmayacağının garantisi orada duruyor ve bu garantinin adı bu sefer gerçekten Akıncı.

Yemek boyunca ben bunu hissettim.

TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ

Cumhurbaşkanı Akıncı'nın Türkiye ile ki bunu bir bütün olarak varsayarsak olması gerektiği gibi yani tam anlamıyla iki devlet seviyesinde. Bir o kadar da samimi diyebiliriz.

Mustafa Akıncı'nın arkasında iki ciddi güç var. Birincisi Kıbrıs Türk halkının iradesi ve desteği, bu Akıncı'nın hem boynunda asılı hem de omuzlarında bir diğer güç ise Türkiye'nin uluslararası alandaki gücünü ve potansiyeli. Sohbetin geneline yani fotoğrafın büyüğüne baktığımda net olarak bunu gördüm. Arkasında hem kendi halkının gücü hem de Türkiye gibi prestijli bir ülkenin gücü olan bir Devlet başkanının elbette ki görüşme masasındaki morali de yerinde olacak.

KAPI DAHA ÇOK KAPI

Sohbette kuzey ile güney arasında açılan kapılar ya da açılması muhtemel kapılar da gündeme geldi. Aslında bana göre bu konu çok ilginç bir çelişki. Şöyle ki; eğer bir çözüm için masada uzun uzadıya pazarlıklar ya da konuşmalar yapılıyorsa, daha doğrudan konuşacak olursak ciddi bir müzakere süreci devam ediyorsa 10 tane daha kapı açsanız ne olur ne değişir. Kapı açılmasın mı açılsın tabii, açılsın açılmasına da gereğinden fazla kapının açılması da bence bir anlam ifade etmiyor. Tabii bu benim görüşüm, Akıncı kapı açılması konusunda daha heyecanlı. Bunu da son derece normal karşılıyorum, çünkü açılan her kapı çözüm adına yeni bir hava yaratıyor. Özellikle Mağusalılar için son derece önemliydi. Ama Lefkoşa da Lokmacı haricinde bir başka kapıya ihtiyaç var mı? Lefkoşa da sonuçta üç kapı açık. Ledra Palace ve Metahanı da buna katarsanız hele hele.

KAYIPLAR KONUSU

Her iki halkı da çok derinden sarsan bir konu. Hatta hatta referandumda hayır çıkma riskini olasılığa dönüştürecek bir konu ama bu konu da her iki halkın gerçeği. Sohbette bir ara cinayeti işleyenlerle ölenlerin aileleri yüzleşsin geleneğinin dünyada yayıldığı gündeme geldi, bunu bir gazeteci arkadaşımız önerdi elbette ki böyle bir şey süreci darmadağın etmekten başka bir şeye yaramaz. Akıncı'nın da bu konuda pozitif bir düşüncesinin olmadığını ve benim taşıdığım kaygıyı taşıdığını fark ettim.

Sonuç olarak tonla kayıt dışı konuşmanın yapıldığı bu yemek sonrasında mümkün mertebe içinde olduğumuz konjonktürü yansıtmaya çalıştım. Şunu net olarak söyleyebilirim ki müzakereler son derece iyi ama temkinli gidiyor. Her iki taraf da iyi niyetli. Yazının başında da yazdığım gibi çözüm çok da uzak değil ancak ürkütülmeden yakalanması gereken bir kuş gibi.

Zaten bu birkaç yıl içerisinde de çözüm olmazsa çözüm umutlarının yitirileceğini düşünüyorum. Ama emin olduğum bir konu var ki o da KKTC'de yaşayan ve bu ülkenin yurttaşı olan hiç kimse bu çözümden herhangi bir mağduriyet yaşamayacak. Bunun garantisi Akıncı.

******************

GÜNÜN SÖZÜ

Belki sıkıca sarılabileceğimiz orjinalsozler.com bir sevgilimiz olmadı, belki yalnızız; ama bilinsin ki adam gibi sevdiğimizdendir yalnızlığımız.

AZİZ NESİN

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları