Steinmeier saygısız çıktı

Yayın Tarihi: 19/11/15 08:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

Avrupa da yaşananlar beni çok da kaygılandırmıyor, elbette ki üzüyor ama kaygılandırmıyor. Çünkü kendimi bildim bileli Türkiye bu terörün içinde oldu ve hep bu haberlerle büyüdük biz. Ama her ne halse Paris'te yürümekten korktuğum kadar Diyarbakırda yürümekten korkmuyorum. Şu çok istediğimiz Avrupa birliği artık ne kadar güvenlidir ve olacaktır ve artık ne kadar zarif bir kadındır, ne kadar namusludur bir adam için ?!

Çoğunlukla haklı olan taraf olarak ne kadar oyunun dışındayız ve dışına itiliyoruz. Hani günde sekiz saat yerine on beş saat çalıştırılırsınız ama altı saat üzerinden ödenmeye razı edilirsiniz. Şu an Kıbrıs Türk Halkına yapılan muamele böyle. Her ne kadar Türkiye ile ilişkiler iyi gibi görünse de iki ülke arasında yönetimsel anlamda bir sıkıntı olduğunu gizlemeye gerek yok. Ama Avrupa birliği ile olan ilişkiler tam bir rezillik. Bu dükkanın iki ortağı var gibi gözükse de Rumlar kasanın başında otururken Türkler çalışıyor. Ve ne kadar ilginçtir ki Washington, Moskova ve Berlin buna tam destek verirken Ankara da buna gerekli sesi çıkarmıyor.

Biliriz ki hayatta bizi en çok rahatsız eden şey belirsizliktir, ya da neyin nasıl olacağı sorusuna bir cevap bulamamaktır. Kıbrıs sorununun temelinde aslında yaşanan durum da bu. En yoğun çabalar Talat-Hristofyas döneminde gerçekleşti ve uğraşlar sonuç vermedi. Şimdi ise birçok şey iyi gidiyor derken bir an da sürüncemeye girme ihtimali doğdu.

Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'in Cumhurbaşkanı Akıcı'ya yaptığı saygısızlık bana bir süre önce Kıbrıs'a gelen ve dönemin Cumhurbaşkanı Eroğlu'na bir başka saygısızlık yapan Amerikan Başkan Yardımcısı Biden'i hatırlattı. Hatırlamayanlara Biden'in hem dönemin Cumhurbaşkanı Eroğlu'na bununla birlikte Kıbrıs Türk halkına yaptığı iki saygısızlığı hatırlatarak yazımıza başlayalım. Biden Rum tarafına iniş yaptığında havalimanında "Tartışacağımız birçok konu var... Ukrayna'daki olayları da konuşacağız. Rus müdahalesi karşısında güçlü bir şekilde birlikte durmalıyız. Aynı zamanda biliyorum ki Kıbrıs'ın insanları çok zorlu ekonomik bir süreçten geçiyorlar. Bu nedenle, birçok acı verici fedakarlık yapmak zorunda kaldılar. Hükümetin ekonomik reform anlamında iyi bir gelişme sağladığını görmekten memnuniyet duyuyorum. İnanıyorum ki, ekonomi zorlu sürecini atlatmak üzeredir. Sizlerle çalışmak ve ticari ilişkimizi geliştirmek, ekonomik büyüme ve refah için birlikte çalışmak için sabırsızlanıyorum." Sözlerini kullanmış ve adeta Rumları Ruslara kaptırmayacaklarını duyurmuştu. KKTC mi? Kıbrısın Kuzeyi mi yok öyle bir şey.

Biden'in ikinci saygısızlığı içi Cumhurbaşkanı Eroğlu'nun elini sıkmaktan çekinmesi ve basın önünde Eroğlu ile aynı kareye girmeme isteğiydi. Halbuki bu davranış aynı zamanda Kıbrıs Türk halkına yapılmış bir saygısızlıktı. Biden bir petrol zengini aynı zamanda, fakir ve yitik Türk tarafıyla mı uğraşacaktı; Rum-Rus ortaklığını bozmak yerine.

STEİNMEİER SAYGISIZLIK YAPTI

Gelelim bugüne; Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier her iki toplum liderine de ziyaretini yaptı ama ara bölgedeki resepsiyona davetin ölçüsünü kaçırdı. Olaya gayet masum bakanlar olabilir. "E haksız mı adam biri resmi cumhuriyet diğeri değil" diyebilir, diyenler de vardır ancak vakti zamanında BM temsilcileri Denktaş bey ile Klerides'i biraya getirmek için ekselansları ifadesine kullanırlardı. Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier'e bizim makamlarımız Elçiliği vasıtasıyla gerekli uyarıları da yaptı ve hassasiyet gösterilmesi istendi ama gördük ki bizi takan kimse yok. Aynen Biden'da olduğu gibi.

Yani bir başka açıdan bakarsak herkes hade barışın, çözüm yapın, bir arada yaşayın biz de elimizden geleni yapalım diyor ama bir toplumu el üstünde tutarken diğer toplumu da liderini de alması gereken oranda kaale almıyor, bir diğer deyişle aşağılama yoluna gidiyor. Nikos bir devlet başkanıdır da Akıncı değil midir ?

Belki Steinmeier "aman KKTC'yi tanıyacak bir ifade kullanmayıp" endişesiyle hareket etti ama sürece katkı yapmak için buraya gelmişse buna dikkat etmeliydi. Zira burada kimsenin kaçırmaması gereken bir başka konu daha var, Yunanistan Başbakanı Çipras İstanbul'a giderek maç izledi Başbakan Davutoğlu ile birlikte. Peki sizce sadece maç mı izlemişlerdir?

ÇÖZÜM NASIL OLACAK?

İster istemez şu soruyu soruyorsunuz "evet tüm ağabeyler aplalar gelip gidiyor,bir hareket, bir heyecan ama bu kadar olumsuzluk varken, Rusya yanlısı Rumlar ABD'ye bile naz niyaz kapris yapabilirken bu çözüm nasıl olacak?"

Hani vardır ya dişinizden tırnağınızdan keser biriktirirsiniz, biriktirirsiniz de fakir biriktirmesiyle ne kadar iyi bir şey alırsınız bekleyip göreceğiz.

Umutsuz değilim ama çözüm süreci, çok zor ve sıkıntılı ilerliyor. Şu gazın yüzü suyu hürmetine bir şekilde bu sorun çözülecek.

Burada dikkat edilmesi çok ciddi iki nokta var. biri garantiler bir değeri de Kıbrıslı Türkleri azınlığına düşürmeyecek bir noktada buluşulabilmesi. Yoksa ,mal mülk, bunlar olması gerektiği gibi çözülecek; kimsenin malı kimseye yar olmaz.

Fotoğrafın geneline bir daha baktığımızda görüyoruz ki çoğunlukla haklı olan taraf olarak ne kadar oyunun dışındayız ve dışına itiliyoruz. Hani günde sekiz saat yerine on beş saat çalıştırılırsınız ama altı saat üzerinden ödenmeye razı edilirsiniz. Şu an Kıbrıs Türk Halkına yapılan muamele böyle. Her ne kadar Türkiye ile ilişkiler iyi gibi görünse de iki ülke arasında yönetimsel anlamda bir sıkıntı olduğunu gizlemeye gerek yok. Ama Avrupa birliği ile olan ilişkiler tam bir rezillik. Bu dükkanın iki ortağı var gibi gözükse de Rumlar kasanın başında otururken Türkler çalışıyor. Ve ne kadar ilginçtir ki Washington, Moskova ve Berlin buna tam destek verirken Ankara da buna gerekli sesi çıkarmıyor.

Ne kadar acıdır ki Ankara ile Rumlar arasında yaşanan ucu açık ticaret ve spor, kültür çalışmalarının onda biri bile bizim ile yapılamıyor.

Sonuç olarak Avrupa da yaşananlar beni çok da kaygılandırmıyor, elbette ki üzüyor ama kaygılandırmıyor. Çünkü kendimi bildim bileli Türkiye bu terörün içinde oldu ve hep bu haberlerle büyüdük biz. Ama her ne halse Paris'te yürümekten korktuğum kadar Diyarbakırda yürümekten korkmuyorum.

Şu çok istediğimiz Avrupa birliği artık ne kadar güvenlidir ve olacaktır ve artık ne kadar zarif bir kadındır, ne kadar namusludur bir adam için ?!

Yoksa kötünün iyisi midir?

**************

GÜNÜN SÖZÜ

Mutlu olmanın yolunu, karşıdakini mutlu etmek sanıyorduk. Yanıldık! Çünkü ne kadar mutlu ettiysek, o kadar yalnız kaldık…

CEMAL SÜREYA

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.