Bu rest Talat'ın resti mi?

Yayın Tarihi: 11/12/15 08:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+
  • CTP hep muhalefette kalan bir partiydi; gün geldi Tayyip Erdoğan'ın da ciddi desteği ile çözüm sürecine girildiğinde yıldız bir parti oldu. Bu ülkeye bir iyilik yapılacaksa bu benim da inancımdır bunu en iyi CTP yapabilir. Ancak öyle görüyoruz CTP'ye bunu yapma şansı tanınmıyor ve bu şansı tanımayan Talat'ın bizzat kendisidir. Ferdi Sabit Soyer dönemini hatırlayın.

Geçtiğimiz gün güvenilir kaynaklarıma dayandırarak kaleme aldığım Başbakan Kalyoncu'nun Ankara'ya gidebilme ihtimalinin zayıf olduğu yazımı Başbakan dünkü Meclis konuşmasında ağzından attı. "Belirsiz bir zamandan söz eden Başbakan, ileriki günlerde Türkiye'ye gidip konuyu bağlayacaklarını da belirtti."

http://www.kibrispostasi.com/index.php/cat/35/news/178273/PageName/KIBRIS_HABERLERI

Başbakan konuşmasında suyu kimin yöneteceğini Türkiye ile tartışmayacaklarını da söylemesi, perde gerisinde Talat'ın asıl niyetinin ne olduğunu öğrenmemize yardımcı oldu. Bu adeta CTP hükümetinden ziyade çünkü UBP kanadı CTP gibi düşünmüyor bu konuyu, Ankara hükümetine restidir. Anlayacağınız uzunca bir süredir Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile CTP Genel Başkanı Talat'ın aralarının limoni olduğundan da yola çıkarsak tam da ateşle dans gösterisini yakında izlemeye başlayacağız.

13. maaşları bir şekilde bulup ödeyebilecek olan Talat hükümeti bunun rehavetini kısa bir süre sonra atlattığında ve karşısında kaşları haklı olarak çatık bir Ankara hükümeti bulduklarında o zaman erken seçimin inanılmaz ağırlığını da hissetmeye başlayacaklardır diye düşünüyorum.

Daha önce de defalarca kez yazdım, elbette ki KKTC'nin ayakta durması, Türkiye'den yardım almadan yoluna devam edebilmesi hepimizin arzusudur. Türkiye'nin KKTC'ye bir arka çiftlik gibi değil kardeş bir ülke gibi bakmasıdır hepimizin arzusu ancak bunların olabilmesi de bu ülkeyi yöneten partilerin becerisine ya da beceriksizliğine bağlıdır.

Şu an yaşanan krizi daha iyi anlamanız için geçmiş yazılarımdan kısa bir hatırlatma yapayı;

GÖRÜŞME NEDEN İPTAL OLDU?

Herkes bu sorunun cevabını merak ediyor. Bu sorunun altında yatan bir başka soru ise kabine değişimi neden yapıldı sorusudur. Bu olayların hepsi birbirine bağlantılı gibi. Cumartesi günü Suyun açılış töreni yapılıyor, bir yemek yeniyor ve yemekten sonra her ne oluyorsa oluyor ki birkaç gün sonra gerçekleşecek olan Talat-Erdoğan görüşmesi Erdoğan tarafından iptal ediliyor. Olay son derece net aslında. Suyun yönetimi ile ilgili olarak belli ki Tayyip beyin isteklerini Talat kabul etmediği için ipler gerildi ve bu görüşme Tayyip bey tarafından iptal edildi. Yani bir diğer deyişle Erdoğan'ın isteklerini Talat hükümeti yerine getiremeyeceğini deklere etmiş olacak ki Tayyip bey de bu görüşmeye gerek kalmadığını karar verdi. Olayın perde gerisi muhtemelen böyle !

TALAT-ERDOĞAN GERGİNLİĞİ DİYE BİRŞEY VAR MI?

Siyasette bu tür gerginlikler elbette ki olur ama Talat ile Tayyip bey arasında bir gerginlik var mı sorusuna "artık var" cevabını verebiliriz. Dahası Tayyip beyin daha önceden Sn Talat'a bazı konularda kırgınlığının olduğunu duymuştum. Talat'ın "töreni beğenmedim seçim mitingi havasında oldu demesi kesinlikle bir öfkenin sonucu olarak yapılmış bir açıklamadır. Bu çok bariz bellidir. Oy verebilmesi halinde AK Partiye oy verebileceğini önceleri açıklamış birisi olarak, Tayyip beye yakınlığı ile bilinen ve şu an ki konumu konusunda Sn Erdoğan'ın desteğini aldığını bildiğimiz Talat'ın sunun gelişinde yapılan töreni AK Parti'nin seçim mitingi havasına benzetmesi ve bundan hoşnut olmaması son derece enteresandır. Ama bir o kadar da yanlıştır.

http://www.kibrispostasi.com/index.php/cat/1/col/160/art/26128/PageName/KIBRIS_POSTASI

Bu iki paragrafı iyi okuyun bugünkü restleşmeyi çözersiniz.

CTP hep muhalefette kalan bir partiydi; gün geldi Tayyip Erdoğan'ın da ciddi desteği ile çözüm sürecine girildiğinde yıldız bir parti oldu. Bu ülkeye bir iyilik yapılacaksa bu benim da inancımdır bunu en iyi CTP yapabilir. Ancak öyle görüyoruz CTP'ye bunu yapma şansı tanınmıyor ve bu şansı tanımayan Talat'ın bizzat kendisidir. Ferdi Sabit Soyer dönemini hatırlayın. Gelmiş geçmiş en iyi başbakanlardan biriydi Soyer, başarısız olmasının arkasında yatan yine Talat'ın kendisidir. Geçmişte yapılan yanlış icraatları yazmanın bir anlamı yok şu an.

Ancak hem CTP'nin hem de tüm kamuoyunun bilmesi gerekir ki; KKTC'nin tek destekçisi Türkiye'den öte Recep Tayyip Erdoğandır. Bunu yağcılık olsun diye söylemiyorum. Birçok başbakan ve bakanla çalışmış birisi olarak söylüyorum. Hükümetlerin Ankara ile haksız yere ters düşme ve bunun faturasını Kıbrıs Türk halkına ödetme lüksü yoktur.

**************

SAĞLIK ÇÖKTÜ

Ülke de uzunca bir süredir Eğitim alanında eylemler ve grevler sürüp giderken aylardır sağlık sektörünün verdiği uyarılar sokağa taştı. Ortada ciddi bir sağlık krizi var. Devlette olsun özelde olsun doktorların çözülemeyen sorunları var ve bu insanlar artık çalışmak istemiyor. Bir ülkedeki doktorun çalışmak istememesi ne demektir Tanrı aşkına. Yani bu inşalara sistem öyle kötülükler yaptı ki onları o kadar bir yıprattı ki eylem ve grevin ötesinde istifalar başladı. Ne kadar trajik komik bir süreçten geçiyoruz. Bir önceki sağlık bakanı onkolog ile girdiği hizipleşmeden ötürü doktor kendisini devletteki sistemin dışına çıkarmada buldu çareyi. Sonuçta kim devlete karşı savaş kazanabilir ki. Olan bir yerde kanser hastalarına oldu. Şimdi ki bakan Salih İzbul övüne dursun sağlık sistemiyle onkoloji hastanesinin doktoru yok bırakın son derece düşük doktor maaşlarından ötürü yurt dışında mezun olan doktorlar kendi ülkelerine geri dönmeyi reddediyor.

Alın size işte devlette çocuk doktoru olarak görev yapan biri Lefkoşa'dan diğer ikisi Girne'den iki çocuk doktoru istifa etti.

Doktorları her ne kadar paragöz olarak nitelendirsek de iyi biliyorum ki bir çoğu bir kapıcıdan daha fazla maaş almıyor. Bunu da bilmeyenler öğrensin. Nasıl ki bir öğretmen dersini asmak zorunda kalırsa inanılmaz bir vicdan azabı çeker keza bir doktor da mesleğinden istifa ederse bunun azabını yaşar.

Bu sistemin içerisinde Bakan Salih İzbul'un elbette yapacağı birçok şey vardır ama şansız bir bakandır zira hali hazırla batmış bir sistemin bakanıdır. Bakan İzbul ile aramız pek hoş değil, düzelir mi de bilmem ama eleştirisel anlamda kendisi aleyhine yazdığım her cümleyi de gıcık gittiğim manasında almamasını tavsiye ederim. Bakan İzbul ailece sağlık sisteminin içindedir. Yani bir hastane nasıl yönetilirden tutun da sağlık nasıl olmalı, hastaneler nasıl olmalıdır en iyi bilenlerdendir.

İşte bu nedenle Bakan İzbul şapkayı çıkarıp masaya koyup sistemin sorunlarını külliyen çözemese de ki çözmesi mümkün değil bu acıyı nasıl hafifletebilir onun çarelerini bulmak zorundadır.

Eğer bir ülke de doktor hatasından insanlar ölüyorsa, hastanede nöbeti olan doktor bir başka hastanede ameliyata gidiyorsa, doktorlar istifa etmeye başladıysa, hastane dökülüyorsa Sağlık Bakanının iki yolu vardır. Ya bir önceki maliye bakanı gibi görevini iade eder ve "sorry ben bu işi yapamayacağım" der ki bu onurlu bir davranıştır ya da sorunları çözmek için yollara düşer ki bu daha zor ama daha onurlu bir davranıştır.

Elbette ki bu sorunları Bakan İzbul icat etmedi, biliyoruz bunu göreve geldi ve kucağında buldu ama çözme zarureti vardır.

Hükümet, Sendikalar bağırsın, gazeteciler de eleştirsin deyip keyfine bakabilir ama bu süreç hükümeti de bakanı da felakete sürükler.

Hastanede görevli bir doktor bana kısa bir süre önce "hastaneye git ve radyasyon alarmının çaldığına gözlerinle şahit ol" demişti. Bunu en kısa zamanda yapıp kameraya da çekip yayınlayacağım, eğer doğruysa bu iddia tabii.

İşin özeti bu ülke de Sağlık çökmüştür, devlet ivedi çözüm kararları üretmezse olacak olan nedir? parası olan özel hastanelere gidecek, olmayan da ölecek beyler. Her zaman olduğu gibi.

**************

GÜNÜN SÖZÜ

Ne kadar yükselirsen, uçmayı bilmeyenlere o kadar küçük görünürsün.

Nietzche

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları