Dik başlılık, CTP ve gerçekler

Yayın Tarihi: 20/01/16 07:55
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Türkiye Orman ve Su işleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun ""Suyu kim yönetecek belli değil; bir an önce karar verilmesini rica ediyoruz" açıklaması son derece ilginç ve bir o kadar da mesaj dolu bir ifadeydi. Bakan Eroğlu adeta bizim hükümetin bu kararsız ve ayak sürüyen açıklamasına isyan ediyor. Orta da ilginç bir başka konu daha var ki bizim hükümetin ne yapacağını nasıl hareket edeceğini bilmemesi. Zaman zaman ortaya atılan çözüm fikirleri her ne kadar en nihayet su sorununu çözdüler diye düşünmemize neden olsa da Bakan Eroğlu'nun açıklamasından anlıyoruz ki ortada çözülen hiçbir şey yok. En kötüsü de CTP'nin ne yapacağını bilemez durumda olması.

Su konusunda geri adım atmama konusunda CTP ikiye bölünmüş durumda. CTP'nin ağır topları Ankara'ya karşı suyu yönetme konusunda hiçbir şekilde taviz verilmemesi yönünde tavana baskı yapıyor; öte yandan CTP'yi yöneten kadro da Ankara hükümeti ile yüzleşip neyi konuşacağının sorunları nasıl çözeceğinin kaygısını çekiyor.

Ocak ayının sonuna geldiğimiz bu günlerde hala mali protokolün imzalanmamış oluşu şubat ayında açılacak olan yeni bütçenin akıbetini de zora sokuyor. Bu öyle bir büyük zorluk ki eğer protokol imzalanıp da bütçe bir an önce açılmazsa hükümetin 2016'ya bıraktığı tüm ödemeler daha da gecikecek. Belki şu an bu söyleyeceğim hissedilmiyor ama bir süre sonra alacaklı kesimlerle ki bunun içine tüm kesimleri koyabilirsiniz; alacaklı kesimlerle hükümet doğrudan karşı karşıya kalacak.

Devlet olarak yaklaşık % 30 maddi ihtiyaçlarımızı Türkiye hükümeti karşılıyor. Bu ihtiyaçların gecikmesi halinde ki şimdilik gecikeceğe benziyor ülke tam bir yangın yerine dönecek. Sert ve ar bedeli eylemlere şahit olacağız.

Nasıl ki bir Eroğlu hükümeti döneminde halk meclisi basmıştı ve bu baskın aslında UBP'yi uzun yıllar hükümetten uzak tutmuştu; işte buna benzer bir devrimle karşı karşıya kalacak CTP!

Su konusunda CTP içinde öyle sert bir muhalefet var ki Ankara'ya karşı; Başbakan Kalyoncu uçağa binip Başbakan Davutoğlu ile görüşmeye bile gidemedi bugüne kadar. Gelecek hafta her iki ülkenin siyasileri bir masa etrafında toplanacak ve bir formül aranacak, kim bilir belki bir formül de bulunacak ama inanın ki bulunacak bu formül bazı CTP'li belediye başkanlarını ve bazı CTP'lilerin hoşuna gitmeyeceği için partisinden istifa eden siyasilere şahit olacağız.

ANKARA KARİZMAYI ÇİZDİ

Gelin su sorununa bir de şu çerçeveden bakalım. Su konusu Ankara ile Lefkoşa arasında her zaman bulunan ama çok fazla da hissedilmeyen gerginliğin had safhaya çıktığı ilk konu olarak tarihteki yerini aldı. Ankara ilk kez sözünün dinlenmediğine şahit oldu ve AK Parti hükümetinin Tayyip Erdoğan'a çok yakın bir bakanını rica edecek duruma kadar düşürdü. Tüm bu yaşananlar iki ülkenin mali işbirliğini ve dayanışmasını daha doğrusu bizim Ankara'ya olan mali bağımlılığımızı nasıl etkileyecek? Bunun başta hükümete sonra da burada yaşayan halka etkileri nasıl olacak; bunu çok doğrudan önümüzdeki altı ay içinde en ağır şekilde hissedeceğiz ve inanın bana bu kötü bir his olacak.

Ankara karizmasının çizilmesinin altında kalmayacak. Anlayacağınız filler kavga ederken çimler ezilecek.

DİK BAŞLILIK, CTP VE GERÇEKLER

Eğer bu meseleyi bir başkaldırıya, sen bana karışamazsına, bu ülkenin efendisi benim sen konuşmaya çevirecekse CTP, bunu yapmakta çok geç kalındığını söylemem lazım. Çünkü yaklaşık 10 yıldır aktif bir şekilde iktidarın büyük ortağı olarak siyaset sahnesinde olan CTP, Ankara karşısında verilmesi gereken tavizleri vermiştir ya da vermek zorunda kalmıştır. Durup bunları tek tek yazmama gerek yok. Ya da bir başka deyişle CTP'yi yönetenler yeniden başkan olabilmek yeniden iktidar olabilmek uğruna Ankara ile gerekli sıcak ilişkilere girmiştir.

Akılcı bir politikadan öte duygusal bir havayla ülke yöneten bir parti kendini siyasi hacim olarak küçülteceği gibi halkını da felakete sürükleyecektir.

Ölürüm ama taviz vermem diyebilirsiniz ve ölürsünüz bunda bir sakınca yoktur ama halkınızı süründürme hakkınızı da bu vesileyle kullanırsanız Hitlerin, Alman halkına davrandığı gibi "savaşmadılar ölsünler" demiş gibi olursunuz.

Daha bir başka deyişle söyleyim karnı aç olan insan felsefe yapamaz, bankaya ay sonu borcunu ödeyemeyen üretici felsefe, ideoloji yapamaz. Çocuklarının okul harçlarını, ihtiyaçlarını karşılayamayan insan sosyalizmle geçinemez.

Yani demem o ki öyle bir emperyalist dünyada yaşıyoruz ki ideolojiler karın doyurmuyor eğer doyurma derdinde olanlar varsa da kendi ayaklarının üstünde durmayı çoktan başarmaları gerekirdi ki şimdi bu efelenmeyi yapabilsinler.

HİÇ KİMSE BU DURUMDAN MEMNUN DEĞİL

Kıbrısın Kuzeyinde yaşayan hiçbir insan evladı ister Kıbrıslı Türk olsun, ister Kürt ister Türkiyeli Türk olsun "sen ver da ben da yeyim" düzeninden memnun değil. Çünkü zaman zaman çıkan fırtına erzak gemisini limana getirtmiyor. Hiç kimse bir başka ülkeye bağımlı olarak yaşamak istemez ki acısını da yaşamasın. Ama işte bu halkı da bu hale düşüren bugünün beceriksiz siyasi parti yöneticilere borçluyuz bu kaderi. Ne çözümsüzlüğe ne de tanınmamışlığa.

Bu kadar beceriksiz ve yanlış politikalarla yaşadığımız bu toprakları başkasından para almadan yaşayabilir hale getirememişse seçtiğimiz insanlar, bugün de efelenmeyecekler.

Bu son derece acı ama hasbelkader kral olmuş kral kadar taçsız bir durumdur.

Sonuç olarak bu sorun geç de olsa aşılacak, aşılmamak gibi bir durumu söz konusu değil çünkü ama bunun faturası her bakımdan birçok kişiye ağır olarak kesilmiştir beyler.

Buyurun ödeyin.

**************

GÜNÜN SÖZÜ

GEMİDE İSYAN ÇIKTIYSA SEBEBİNİ AŞÇIYA SORUN

VİKİNG ATASÖZÜ

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları