Ölümün pençesinden kaçış

Yayın Tarihi: 21/03/16 08:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+
  • Öyle bir korku hakim ki İstanbul'a herkesi evine hapsetmiş durumda. Anlayın ki bu nasıl bir korku. İnternete düşen parçalanmış bedenlerin fotoğrafını görünce insanların yaşadığı korkuyu çok daha iyi anlıyorsunuz.

  • Pazar sabahı Taksim'den uzaklaşırken tüm yolları çevirmiş, araçları bir bir durdurup kontrol eden polisleri görünce filmlerdeki ölümden kaçış sahnelerini hatırladım adeta. Potansiyel tehlike bölgelerinden bir kaçıştı bu. Taa ki Kıbrıs'a dönecek uçağımın tekerleklerini yerden kesip yükselene kadar….


Memleket Demokrat Parti'den yaşanan istifalarla sarsılırken çevremdeki birçok insanın "gitme, ertele" uyarılarına rağmen Cuma günü başkanı olduğum Kıbrıs Görsel sanat Derneği'nin tüm yönetim kurulunu da yanıma alarak İstanbul'un yolunu tuttuk. Hem de en tehlikeli bölgeye Taksim'e geldik ve yerleştik. Taksim de herşey sakin görünüyordu. Hatta hatta yönetimdeki arkadaşların uyarısına rağmen Taksim İstiklal'e doğru hep birlikte yürüdük. Demokrat Parti deki istifalarla ilgili yazacak onlarca malzeme varken elimde, koca İstanbul'u belki de tarihinde ilk kez evine hapseden ve tüm İstanbul'u terkedilmiş bir şehir havasına sokan canlı bomba korkusuna tanıklığı yazmamak yanlış olurdu diye düşündüm. Taksim olması gerektiği gibi kalabalık değildi ve haddinden fazla simitçi vardı, bir diğer değişle sivil polis diyelim. Mağazalarda oluşan inanılmaz indirimler birçok insanın mağaza önlerinde zaman geçirmesine neden oluyordu. Başımızın üstünde uçan helikopter eşliğinde İstiklal caddesini Galata kulesine kadar yürüdük. Her an bir v-canlı bombayla karşılaşacak olmanın verdiği hafif tedirginlik de işin cabası. Gazetecilik içgüdüsüdür mü nedir bomba patlasa da haber yapsam dediğimde oldu kendi kendime. Bunu insanlar ölsün manasında söylemiyorum tabii. Terör denilen illete lanet olsun.

Galata kulesindeki bir molanın ardından arkadaşlarımın da ısrarıyla Taksim'e geri dönmedik ve İstanbul'un daha güvenilir sayılabilecek mekanlarına ulaştık. Cumartesi sabahı İstanbul temsilcimiz kadim dostum gazeteci yazar İbrahim Keleş ile Eyüp deki PeirreLoti de buluştuk. Nezih ve huzur dolu bir yerdir PerreLoti, giden herkes bilir. Hafif yağmurlu ve huzurlu bir ortamda kahvaltıya başladığımız sıralarda ölüm akılınızın içinden bile geçmiyordu. Derken yönetim kurlundaki bir arkadaşımızın sessiz bir şekilde telefondaki haberi göstermesiyle patlamadan sadece 50 dakika önce Taksimi terk ettiğimizi anladım. İstiklal caddesinde bir canlı bomba kendiyle birlikte beş kişiyi daha öldürmüştü.

Derken yalancı bir patlama haberi de Nişantaşı'ndan gelmişti. Ölümden her ne kadar uzak olmasanız da uzak olduğunuzu hissediyorsunuz. Sonuçta canlı bombanın olduğu yerde değilim ve huzurluyum düşüncesi hakim oluyor. Tabii bir anda Kıbrıs'taki dostlardan telefonlar ve mesajlar geliyor ve iyi olduğunuz yönünde herkesi telkin etme çabasına girişiyorsunuz.

Kısa bir süre sonra da İstiklal de hayatını kaybeden insanların parçalanmış bedenlerinin fotoğrafları telefonunuza ulaşıyor. Ben ki 17 yıllık meslek hayatımda defalarca kez ölümlü kaza haberine gitmiş birisi olarak bu kahve ve hain saldırının sonuçları karşısında duygulanıyorum.

Hani gazeteciler daha soğuk kanlı olur derler ya; anlıyorsunuz ki ölüm hiç beklemediğiniz bir anda sizi yere serebiliyor. Patlama anının videosunu eminim birçok insan izlemiştir. Şüphesiz ki dehşet bir durum.

Tedirgin ve dikkatli geçen bir cumartesi gününün ardından Pazar sabahı erken saatlerde terk etmemiz tembihlenen Taksim'den çok da zaman kaybetmeden ayrılıyoruz. Teröristler otobüslerde, metroda birçok kez bomba eylemi yapmışlar daha önce. Haliyle otobüse binip binmemede, vapura binip binmeme de inanılmaz bir ikilem yaşıyorsunuz.

Tabii öte yandan sosyal medya da paylaşılan resmi ihbar yazılarının haddini hesabı yok. İstanbul'daki birçok restoran, cafe tam anlamıyla boş. Yollar deseniz inanılmaz boş. Saatlerce trafik de zaman kaybettiğiniz İstanbul caddelerinde taksiye binip çok kısa süre içinde varmanız gereken yere varıyorsunuz.

Öyle bir korku hakim ki İstanbul'a herkesi evine hapsetmiş durumda. Anlayın ki bu nasıl bir korku. İnternete düşen parçalanmış bedenlerin fotoğrafını görünce insanların yaşadığı korkuyu çok daha iyi anlıyorsunuz.

Pazar sabahı Taksim'den uzaklaşırken tüm yolları çevirmiş, araçları bir bir durdurup kontrol eden polisleri görünce filmlerdeki ölümden kaçış sahnelerini hatırladım adeta. Potansiyel tehlike bölgelerinden bir kaçıştı bu. Taa ki Kıbrıs'a dönecek uçağımın tekerleklerini yerden kesip yükselene kadar….

*****************

GÜNDÜZ İSTİFA ETTİ, BEROVA BU HAFTA !

DP-UG Genel Sekreteri Hasan Taçoy'un istifasının ardından akşam saatlerinde DP-UG Güzelyurt Milletvekili Menteş Gündüz'ün de istifa ettiğini bizzat kendisinden teyit etme şansı buldum. DP'den bu kopuşun son halkası olarak geriye DP-YG Girne Milletvekili kaldı. Güvenilir kaynaklardan edindiğim bilgilere göre Berova bu akşam Türkiye yolcusu ve Perşembe günü KKTC'ye geri dönmüş olacak. Berova'nın dönüşünün hemen ardından yani Perşembe günü meclise istifasını sunacağını öğrendim. Berova'dan bu bilgiyi teyit edemedim ancak DP içindeki son derece güvenilir kaynağım bana DrBerova'nın bu hafta istifasını sunacağını bizzat açıkladı. İstifa furyasının ardından Demokrat parti ana Muhalefet partisi olma imkanını kaybetmek bir yanabırakın artıkmecliste grubu olma hakkını da yitirecek. Bu nedenle Meclis Başkanı ve Başkan yardımcısının yeniden istifası ve seçilmesinin gündeme geleceğini duydum. Anlayacağınız önümüzdeki bu birkaç hafta hayli ilginç gelişmelere gebe. Hayırlısı diyelim.

***************

GÜNÜN SÖZÜ

Oda Senin Gibi Sevdi mi dediler. - İşte Cevap Veremediğim Tek Şey Buydu...

Eğer Bunu Bilmiyorsan Vazgeç dediler. - ''Vazgeçecek olsaydım Sevmezdim'' dedim..

CAN YÜCEL

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları