Süreç artık pozitif

Yayın Tarihi: 09/09/16 08:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+
  • Şu noktada bir yanlış yapılıyor; Cumhurbaşkanı çözümün kaderini 2016 yılı sonuna bağladı, aynen yarattığı algı bu ya da dışarıdan böyle görünüyor, hal böyle olunca da şimdi çözdük çözdük, çözemezsek bitti mantığı çıkıyor. İşte o zaman çözüm karşıtı olanlar çözüm olsun diye taviz verileceğini dillendiriyorlar. Yani Rumların önümüzdeki dört ay içinde her konuda "obey" "her konuda uzlaşmış" olmayacağını bilmeyen mi var ama bu bir süreç ve en azından bir yıla daha ihtiyaç var bence.

  • Akıncı bu süreci iyi götürüyor, çözüm için de uğraşıyor, konfederal çatıya kaydıkları yönünde TDP'nin dahi tespitleri var, bu nedenle Akıncı federasyona odaklanmalı, zaten odaklandığını da söylüyor. Velev ki çözüm olmadı diyelim, en azından olsun diye uğraşan bir liderimiz var ama olacak herkes içini rahat tutsun…

Şu sıralar Kıbrıs konusunu henüz cinsiyeti belli olmayan anne karnındaki çocuğa benzetiyorum. Aslında bunun iyi bir tarafı var; bu çocuk büyük ihtimal doğacak, en azından öyle umut etmek istiyoruz birçoğumuz ancak kötü olan tarafı da şu ki çocuk yeniden düşebilir. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın açıklamalarından alıyoruz ki aslında Kıbrıs konusunda gelinen nokta Rum Dışişleri Bakanı Kasulidis'in açıkladığı gibi değil. Bir süre önce Kasulidis altı başlıktan dördünde uzlaşma olduğunu açıklamıştı.

Cumhurbaşkanı Akıncı'nın açıklamasının tümünü okuduğumda altı başlıktan dördünde ciddi ilerlemeler olduğunu sadece kapatılması gereken açıklar bulunduğunu anlıyoruz. Yani durum kötü değil, sadece hala altı başlığın dördünde sancılar var ve bu sancıların aşılması gerekiyor. Kötü olan şu ki Rumlar pek çok konuda iyi niyetli değil, açıkçası Akıncı'nın açıklamasından ben bunu anladım. Bir süre sonra seçimi olan bir Rum liderin ellerinde çiçeklerle Türk tarafını beklemeyeceği de malum.

Garantiler en son ve kırılma noktası

Yine Akıncı'nın açıklamalarından yola çıkacak olursak garantiler ve güvenlik konusunun en sona bırakıldığını anlıyoruz. Çünkü her iki tarafın da olmazsa olmazları var. Bir süre güvenlik konusunun farklı yöntemlerle çözüleceğini açıklamıştı Cumhurbaşkanı, en azından alternatif yollar bulunabileceğini ima etmişti ancak son Türkiye ziyaretinden sonra garantiler konusundaki düşünceler sanki biraz sertleşti gibi geldi bana. Ortaya koyduğu gerekçeler kesinlikle mazeret değil gerçekçi.

Akıncı'nın şu sözleri son derece geçerli ve önemlidir bence: "İngiltere'nin Kıbrıs'ta iki üssü var, garantilerle ilgisini kesmek isteyebilir. Ancak üslerle kesmek istemez. İki üssü olan bir ülke garantilerle ilgilenmeyebilir. Garantilerle Yunanistan da ilgilenmeyebilir. Çünkü Rum tarafı Kıbrıs'ta nüfus olarak daha büyük olan toplum olarak ortağını dışlamış, Kıbrıs Cumhuriyeti'ne tek başına sahip çıkmıştır. Oysa ki biz Kıbrıslı Türk halkı, nüfus olarak daha az olan toplum olarak geçmişte büyük mağduriyetler yaşadık. Bu anlamda garantiyi talep eden doğal olarak Kıbrıs Türk halkıdır ve bu güvenceyi Türkiye'nin garantisinde görmektedir. Bu tüm taraflar için anlaşılır olmalıdır". (Akıncı: "Türkiye, New York'ta 5'li bir toplantıya hazır olduğunu en üst seviyede açıkladı")

Toprak konusundan sonra garantilerin konuşulacak olması en zor konunun aslında garantiler olduğunu ve sürecin bu noktada zora gireceğini anlatıyor bize. Bunu iyi okumak lazım ama Reisicumhur'a göre daha bunu konuşmaya zaman var. Yani açıklamanın tümünden pesimist de olmayın algısı çıkıyor.

Düşünsenize daha toprak konusu var, tazminat konusu var. Eğer umutsuzca bakmak istiyorsanız bu iş olmaz diyebilirsiniz ama onun yerine çözüm öyle kolay olmayacak demek daha doğru olur.

Akıncı son viraj demekten vazgeçmeli

Dikkat ettim de Cumhurbaşkanı neredeyse her açıklamasının sonunda son virajdayız, eğer 2016 yılı sonuna kadar çözemezsek sonraki kuşaklar farklı yollar deneyecektir diyor. Tabii Akıncı'nın bildiği ve bizim bilmediğimiz bir durum varsa onu bilemem. Ama mesele olayı şu noktaya getirmekse "Türkiye ile entegrasyon, KKTC'yi tanıtma" bu tip şeyler gerçekleşmez. Günün sonunda Kıbrıs'ın tümü şu an AB toprağı. Ne Türkiye'ye entegre olmak ister bu halk ne de KKTC'yi tanıtabilir. Son viraja da girmedik diye düşünüyorum, 2016 yılı sonuna kadar çözülmezse ki çözülmeyecek 2017 yılı sonunda çözülür sorun ya da 2018 yılı sonunda.

Şu noktada bir yanlış yapılıyor; Cumhurbaşkanı çözümün kaderini 2016 yılı sonuna bağladı, aynen yarattığı algı bu ya da dışarıdan böyle görünüyor, hal böyle olunca da şimdi çözdük çözdük, çözemezsek bitti mantığı çıkıyor. İşte o zaman çözüm karşıtı olanlar çözüm olsun diye taviz verileceğini dillendiriyorlar. Yani Rumların önümüzdeki dört ay içinde her konuda "obey" "her konuda uzlaşmış" olmayacağını bilmeyen mi var ama bu bir süreç ve en azından bir yıla daha ihtiyaç var bence.

Tabii Cumhurbaşkanı Rum tarafı üzerinde baskı yaratmak için işi sıkı tuttuğundan da bu cümleleri kuruyor olabilir. Sonuçta çözüm istiyorsanız tansiyonu yüksek tutmalısınız. Yalnız şunu söylemeden noktayı koymayalım; Kasulidis'le bir söyleşimizde referandum ne zaman olur diye sorduğumda "En geç yıl sonu" demişti bana; ciddi misiniz diye tekrarladığımda "Kesinlikle bu iş bitti" demişti. Üstünden iki yıl geçti ama…

Yani iyi niyet olur da sonu geç gelir.

Akıncı bu süreci iyi götürüyor, çözüm için de uğraşıyor, konfederal çatıya kaydıkları yönünde TDP'nin dahi tespitleri var, bu nedenle Akıncı federasyona odaklanmalı, zaten odaklandığını da söylüyor.

Velev ki çözüm olmadı diyelim, en azından olsun diye uğraşan bir liderimiz var ama olacak herkes içini rahat tutsun…

******************

GÜNÜN SÖZÜ

Telaffuzu zor bir kelime gibi unutacağım seni. Çünkü telafisi yok insanın! Ve insan bir insanla yenileyemez kendini!

Küçük İskender

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları