Mont Pelerin son umut, ya sonrası?

Yayın Tarihi: 07/11/16 08:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+
Bir diğer önemli konu ise muhalefet tarafından henüz aleyhte bir propaganda yapılmamasına karşın kamuoyunda acaba malım ne olacak, zar zor edindiğim evimi kaybedecek miyim sorusundan oluşan kaygı Kıbrıs konusundaki diğer önemli konuların önüne geçmiş durumda.Bu konuyu defalarca kez kaleme aldım ve yine söylemekte fayda görüyorum; Kıbrıslı Türklerin malını kaybedebilirim korkusu Cumhurbaşkanı tarafından olası bir referanduma giderken giderilmezse bu Türk tarafı bu plana evet demez.

Duyduğuma göre Cumhurbaşkanlığı bazı gazetecilere İsviçre zirvesi de olmak üzere "biletini biz keselim, otelini ve yol harçlığını sen karşıla" şeklinde teklifler götürüyor. Tabii her gazetenin ve gazetecinin bütçesi buna müsait olmadığı için bazı gazeteciler yurt dışına gidebilirken bazı gazeteciler gidemedi. Halbuki Rum tarafı kendi gazetecilerini önemli zirvelerine götürüyor ve tüm yol masraflarını karşılıyor. Ancak Cumhurbaşkanlığının yeterli bütçesi yok ki gazetecilere bu tür pazarlık içeren teklifler sunmak durumunda kalıyor. Başbakan Özgürgün yeni yıl bütçesinde Cumhurbaşkanlığına karşı iyi bir destek verip, Saray'ı böyle zor durumlara düşürmemeli diye düşünüyorum !

Heyetler İsviçre'ye taşınmış durumda. Oldukça önemli olan bu zirve Mont Pelerin'de şekillenecek ve toprak konusu dahil pek çok konu masaya yatırılacak. Kıbrıs konusunun 2016 yılından sonra nasıl şekilleneceğini daha net görebileceğiz bir hafta sonra. Adeta herkes nefeslerini tutmuş durumda. Kimse olumlu ya da olumsuz bir yorum yapamıyor. Genel algı Kıbrıs müzakerelerinin başarısız olmasa da 2018 yılına sarkacağı yönünde. Daha önce de yazmıştım Rum tarafında çok seslilik var. Rum kamuoyu olası bir referandumda hayır demesi için negatif bir şekilde yönlendiriliyor.

Rum Lider Anastasiades her ne kadar çözüm istencini ortaya koysa dahi hatta 2016 yılı sonuna kadar çözümden bahsetse dahi yakın ortağı ve destekçisi AKEL'i ve Rum kamuoyunu ikna edebilecek şeyler koparmak zorunda ve en önemlisi de ajandasında yazılı olanların en fazla yarısını koparabilecek.

İşte bu durum da bizlere Mont Pelerinin çok da heyecanlı sonuçlara gebe olmadığını gösteriyor.

GARANTİLERDEN ÖNCE TOPRAK KONUSU ÖN PLANDA

Kim ne derse desin garantiler konusu aslında Rumların arıza çıkarmak istediklerinde ön plna attıkları bir mesele.Asıl sorun Toprak konusu ve Rumların Kuzey'deki mallarına, topraklarına nasıl döneceği, nasıl hak iddia edebilecekleri.

1974 de 2-3 bin Rum Girne'de yaşarken şu an Girne de yaşan Türk sayısı 40 bin ve üzerinde. Yani birçok yerleşim yeri oluştu. Rumlar dönüp mallarını bile talep etse edecekleri mal oranı öyle sanıldığı gibi çok değil.

Daha da önemlisi mal-mülk konusunun tazminatla çözülüp çözülemeyeceği. Para yardımları konusunda Dünya devletlerinin adını ne koyarsanız koyun pek de cömert davranmayacaklarını hepimiz biliyoruz.

Zaten tazminat konusu mali yardım ve yeni kurulacak federal devletin borçlanmasıyla çözülecek.

En azından kulaklara fısıldanan böyle. Ne kadar doğrudur ve ne kadar gerçekleşir bilemeyiz.

MALIMI KAYBEDECEĞİM ENDİŞESİ

Bir diğer önemli konu ise muhalefet tarafından henüz aleyhte bir propaganda yapılmamasına karşınkamuoyunda acaba malım ne olacak, zar zor edindiğim evimi kaybedecek miyim sorusundan oluşan kaygı Kıbrıs konusundaki diğer önemli konuların önüne geçmiş durumda.

Bu konuyu defalarca kez kaleme aldım ve yine söylemekte fayda görüyorum; Kıbrıslı Türklerin malını kaybedebilirim korkusu Cumhurbaşkanı tarafından olası bir referanduma giderken giderilmezse bu Türk tarafı bu plana evet demez.

GÜVENLİK KONUSU

Mesele yalnızca garantiler değil elbette ki; yine olası bir çözümden sonra her iki halkın birbiriyle kaynaşıp kaynaşamayacağı konusudur. Zamanla bu olacak demek de yanlış çünkü Annan Planından sonra kapıların açılması hali hazırda bunu denemek için faydalı bir süreç olmuştur. Dayak yiyen, saldırıya uğrayan ve bıçaklanan Kıbrıslı Türkleri uzun uzun anlatmaya gerek yok.

Garantilerin olmazsa olmazımız olmasının ötesinde her iki toplumun birbirine zarar verme endişesi hala devam ediyor ve edecek.

Yani bir başka deyişle çözüme evet demesi umulan Kıbrıslı Türkler ile Rumların aslında birbirlerine nasıl güvenecekleri son derece önemli.

TOPRAK KAYBI VE ANLAŞMANIN BOZULMASI DURUMU

Çözümün bir başka tartışılması gereken boyutu daha var. Diyelim ki çözüm oldu ve taraflar anlaştı. İleride yaşanacak herhangi bir nedene ya da nedenle bağlı anlaşmanın bozulması halinde ve bu cumhuriyetin yeniden yıkılması halinde Türk tarafının yaşayacağı ciddi kayıplar olacak. Tabii bu kayıplar maddi kayıplar olacak. Çözümden sonra Kıbrısın Kuzeyi de Avrupa birliğine tam anlamıyla üye olacağı için Federal cumhuriyetin yıkılması belki Kuzey Kıbrısı AB'den çıkarmayacak ama Kıbrıslı Türkler anlaşmadan doğan bazı mal ve mülklerinden taviz verdikten sonra bunları geri alamayacaklar.

Bu durum da işin aslında iyi düşünülmesi gereken önemli bir boyutu.

NEGATİF VE POZİTİF OLMAK İÇİN SON BİR HAFTA

İsviçre zirvesinin ardından eteklerdeki bütün taşlar dökülecek ve çözümün olup olmama ihtimali netlik kazanacak. İşte bu son bir haftadan sonra çözümün 2016 sonu olmasa bile 2017 de bir referandumla gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini görebileceğiz. Sürüncemede olan birçok konu artık belirsiz olmaktan çıkacak. Bu nedenle negatif ya da pozitif düşünebilmek için bir haftamız daha var.

HÜKÜMET,CUMHURBAŞKANLIĞINA MALİ DESTEK VERMELİ

Cumhurbaşkanlığının her ne kadar kendi bütçesi olsa dahi öyle tahmin ediyorum ki bu yeterli olmuyor. Gerek lobicilik yapma da gerekse yurt dışında gerçekleşen bu tür görüşmelere gazeteci götürme konusunda Cumhurbaşkanlığı ciddi sıkıntılar yaşıyor. Duyduğuma göre Cumhurbaşkanlığı bazı gazetecilere İsviçre zirvesi de olmak üzere "biletini biz keselim, otelini ve yol harçlığını sen karşıla" şeklinde teklif götürdü. Tabii her gazetenin ve gazetecinin bütçesi buna müsait olmadığı için bazı gazeteciler yurt dışına gidebilirken bazı gazeteciler gidemedi. Halbuki Rum tarafı kendi gazetecilerini önemli zirvelerine götürüyor ve tüm yol masraflarını karşılıyor. Ancak Cumhurbaşkanlığının yeterli bütçesi yok ki gazetecilere bu tür pazarlık içeren teklifler sunmak durumunda kalıyor. Başbakan Özgürgün yeni yıl bütçesinde Cumhurbaşkanlığına karşı iyi bir destek verip, Saray'ı böyle zor durumlara düşürmemeli diye düşünüyorum.

***********

GÜNÜN SÖZÜ

Bana bir şimşek çak çok yanlış anlaşılmaktayım, hesabım yanlış bir mahkemede görülüyor içimdeki zemberek boşandı boşanacak, yaşamak mı gerek yoksa unutmak mı şaşırmaktayım.

ATTİLA İLHAN

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları