KKTC vilayet olmaz

Yayın Tarihi: 25/11/16 08:00
okuma süresi: 11 dak.
A- A A+
  • Schengen vizesiyle mi gideceğim diye de eklemiş açıklamasının bir yerinde; çözüm olana kadar kıymetli üstadım siz zaten vekil ya da bakan olacağınız için VIP'ten gelirsiniz vize istemez ama olamazsanız her insan gibi evet vizeyle geleceksiniz, bunda ne var ki.
  • Nasıl ki Rumlar "Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı" ile Türkiye'nin çeşitli illerinde etkinliklere katılabiliyor ama biz iki kardeş ülke maç bile yapamıyorsak ve bu benim gücüme gidiyorsa, zoruma gidiyorsa evet bir çözüm olması halinde siz de vize alıp geleceksiniz. Bu canınızı sıkmamalı.

Aslında dikkate alıp da yazı bile yazmamam gerekir Yiğit Bulut için. Programlarda zaman zaman denk gelir ve izlerim; Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan'ın başdanışmanlarından biri. KKTC vilayet olsun demecinden sonra bir anda soğudum kendisinden diyebilirim. Programlarda ortaya koyduğu söylemlerle çok önemli ve değerli düşünceleri olan biri olduğunu düşünmüşümdür hep. Ama TC'nin vilayeti olur yoluna öyle devam eder açıklaması bana son derece yanlış ve düşünülmeden yapılmış bir konuşma gibi geldi.

Bir kere Kıbrıslı Türkler adına böyle bir konuşma yapmaması gerekir Bulut'un, çünkü böyle bir hakkı yok. Türkiye'nin çeşitli yatırımlarından bahsetti Sn. Bulut, doğrudur Türkiye'nin buraya çok ciddi yatırımları var ama bu yatırımlar duygusal olduğu kadar menfidir de. Siyaseti iyi bilen Yiğit Bulut gibi bir adamın KKTC'yi TC'ye bağlama düşüncesini ifade etmesi son derece tehlikeli bir söylem olmasının ötesinde AK Parti hükümetinin politikasıyla da tam olarak terstir.

Türkiye'nin böyle bir politikası yok ki KKTC üzerinde. Velev ki diyelim var. Kıbrıslı Türkleri bırakın burada yaşayan Türk nüfus dahi istemez KKTC'nin Türkiye vilayeti olmasını. İsteselerdi anavatanlarını bırakıp gelip Kıbrıs'ta hayat kurar mıydı hiç?

Schengen vizesiyle mi gideceğim diye de eklemiş açıklamasının bir yerinde; çözüm olana kadar kıymetli üstadım siz zaten vekil ya da bakan olacağınız için VIP'ten gelirsiniz vize istemez ama olamazsanız her insan gibi evet vizeyle geleceksiniz, bunda ne var ki?

Nasıl ki Rumlar "Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı" ile Türkiye'nin çeşitli illerinde etkinliklere katılabiliyor ama biz iki kardeş ülke maç bile yapamıyorsak ve bu benim gücüme gidiyorsa, zoruma gidiyorsa evet bir çözüm olması halinde siz de vize alıp geleceksiniz. Bu canınızı sıkmamalı.

Eğer Kıbrıslı Türkleri seviyorsanız gerçekten, adil ve kalıcı bir çözümü desteklemeli sizin gibi bir aydın, ilhaktan bahsetmemeli. Uzun yıllardır ambargolar altında ezilen bir halka reva gördüğünüz ilhak mı?

Bu tür tehlikeli söylemleri temsil ettiğiniz makamı da göz önünde bulundurduğumuzda ifade etmeden önce iki kez düşünmelisiniz bence.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vizyonunu en çok destekleyen gazetecilerden biri olarak sizi yadırgadığımı belirtmek isterim. Biz Kıbrıslı Türkler vilayet falan olmak istemiyoruz. Kendi kendini yöneten bir devletimiz zaten var.

**************

Nihat İlhan'ın dramı garantileri bir daha hatırlattı

Kıbrıs'ta vakti zamanında doktor olarak görev yapan Nihat İlhan dün hayata gözlerini yumdu. Allah gani gani rahmet eylesin. Barbarlık müzesi onun hayatının dramını anlatır hepimiz biliriz. Bir gecede bir anda nasıl masum çocuklar Rumlar ya da Yunanlılar tarafından katledildi. İnsan bunu hatırladıkça Türkiye'nin garantörlüğüne bir kez daha sıkı sıkıya sarılıyor. Halihazırda çözüme ilk kez bu kadar yakın olmuşken garantiler ve güvenlik konusunun önemini bir kez daha idrak ettik. Ülkemizin tanınmış araştırmacı-yazarlarından Prof. Dr. Ata Atun'un kaleminden Ata beyin anlayışına sığınarak olayın bir kısmını köşemde yayınlıyorum. Merak edenler için linkini de veriyorum girip mutlaka okuyun. Çok değerli bir yazı olmuş. http://www.ataatun.org/kumsal-katliami-nasil-oldu-2.html

Tarih 24 Aralık 1963, günlerden Salı. Yer Lefkoşa'nın Kumsal bölgesi, Mehmet Akif Caddesi ve Mürüvet İlhan Sokak (olay günkü ismi İrfan Bey Sokak). Saat akşamüstü 18.00 civarı. Hava kararmış, ısı yaklaşık 8o C.

Pazartesi gecesi, yani bir gün evvelki 23 Aralık gecesi, ev sahibi Hasan Yusuf Gudum, karısı Feride Hasan Gudum, Meriçli (eski ismi Mora) Ayşe (Cankan), kucağında iki yaşındaki kızı Işıl (Cankan) ve Ayşe hanımın kız kardeşi Növber İbrahimoğlu daha güvenli olduğu düşüncesi ile Kıbrıs Türk Alayı'nda görevli Tabip Binbaşı (Em. TuğGn) Nihat İlhan ile eşi Mürüvet hanımın evine sığınmışlardı.

Hasan Yusuf Gudum dışarıda durup bir nevi gözcülük yaparken, Mürüvet hanım da çocuklarını pijamalarını giydirmiş, kahvaltı türü bir şeyler yedirmiş ve onları yatırmaya hazırlanıyordu. Evdeki komşu bayanlar ise hep birlikte yiyecek bir şeyler hazırlayıp masaya oturmuşlardı.

Evin batı tarafından geçen Kanlıdere'nin diğer kıyısından silah sesleri duyulmaya başladığı vakit Hasan Bey büyük bir telaşla içeri girmiş ve "Rumlar bizi basıyor" diyerek heyecanlı bir şekilde bağırarak evdekileri uyarmıştı.

Çok geçmeden Kanlıdere tarafından eve kurşun yağmaya başladı. Kurşunlar yağmur gibi geliyordu. Mutfağın önündeki yemek odasının tehlikeli olduğunu ve eve pencerelerden giren kurşunlardan kendilerini koruyamayacağını hisseden masum ve savunmasız dokuz insan, elektrikleri kapattılar ve evin güvenli olduğunu düşündükleri yerlerine saklanmak çabası içine girdiler.

Dr. İlhan'ın eşi Mürüvet Hanım, eşi kendisine "Eğer ateş olursa duvardan duvara geçecek kurşunlara hedef olmazsınız, banyo sizi korur" dediği için hemen daha 6 aylık olan Hakan'ı kucaklar, 6 yaşındaki Murat ile 4 yaşındaki Kutsi'yi de ellerinden sıkı sıkı tutarak evin sol arka köşesinde yer alan banyoya doğru koşar. Arkasından Növber hanım ve kucağında kızı Işıl'ı sıkı sıkı tutan Ayşe hanım ve Hasan dede, hep birlikte banyoya girerler ve saklanmaya çalışırlar. Kalın taş duvarları ve küçük de bir penceresi olan banyo gerçekten de iyi bir korugan gibidir.

Üzerinde gri bir palto olan Mürüvet hanım, çizgili pijamalarını giymiş olan çocuklarını kucaklar ve hep birlikte banyo küvetinin içine uzanarak pencerelerden giren mermilerden kendilerini korumaya çalışır. Ayşe hanım, kucağında kızı Işıl ile sağ köşeye, lavabonun sağ tarafına çömelir. Növber hanım ise kapıyı eli ile sıkı sıkıya kapatabilmek için kapının hemen yanına sağ tarafa oturur.

Kumsal bölgesinde yıllarca Türklere kapı komşuluğu yapan Ermeniler, bölgenin savunmadan yoksun olduğunu telsizle Rumlara bildirdikten sonra, Akritas Planı, Genel Harekat Planı Bölümü, Birinci Kesim (Ayios Pavlos, Ayios Demetios bölgeleri) Bölge Komutanı "Terezepilos" kod adlı Yunan subayının komutasında sayıları 150 olan EOKA'cı milisler, Severis Un Fabrikası'ndaki makineli tüfeğin koruması altında önce içinde su seviyesi az olan Kanlıdere'yi yürüyerek geçmişler ve sonra da Akritas Planı'nda belirtildiği şekilde bölgelere dağılmışlardı.

Mehmet Akif Caddesi, Mürüvet İlhan Sokak (eski ismi İrfan Bey sokak), Murat İlhan Sokak ve Gültekin Şengör Sokak, Kıbrıs ordusunda teğmen olan (emekli binbaşı) Savvas Selis ve Thisoas kod adlı EOKA'cının komutasındaki ekibin görev alanı olarak belirlenmişti.

Beyaz evden kendilerine karşı ateş açılmayınca daha da cesaretlenen Rum caniler, giriş kapısının önüne gelip kilidine ateş ederler ve sonra da tekmelere kapıyı kırarak içeri girerler.

Ellerinde otomatik tüfek tutan iki cani, "Taksim istersiniz ha!" diye bağırarak her tarafa gelişi güzel ateş eder ve soldaki odaya çabucak göz attıktan sonra ileri seğirterek, önlerindeki kapıdan hole geçip soldaki yatak odasına yönelirler ve tekrar ateş etmeye başlarlar. İçlerindeki hınç önlerine çıkan her tür canlıyı öldürmelerini emrediyordu. Bu odada işleri bitince hızla önlerindeki ara kapıdan geçip, mutfağın önündeki hole gelirler ve soldaki ikinci yatak odasına da ateş ederler. Yataklara, yatak altlarına ve dolaplara.

Arkadaki grup da önce sağdaki misafir odasına dalar, sonra da ateş ederek mutfağa geçer.

Ufacık banyo odasının içine sığınan masum ve savunmasız Türkler ise birbirlerine sarılmış Rumların kendilerini bulmaması için dualar ediyorlardı. Küvetin içinde Mürüvet hanım, üç çocuğuna sıkı sıkı sarılmış, bedenini siper etmişti. Ayşe hanım kızı Işıl'ı kolları ile sarmalamış, sırtını köşeye dayamış, lavabo ile köşe arasına sokulmuştu, Növber hanım, kapının açılmasına mani olabilmek için kapının dibine çökmüştü. Hasan dede de, o küçücük banyonun içinde, lavabonun sağ tarafı ile küvetin arasına büzüşmüştü. Nefes bile almıyorlardı. Sadece Allah'a dua ediyorlardı.

Evin sol tarafındaki odaları boş bulan iki Rum cani, evin arka sol tarafındaki kapıları sıkı sıkıya kapalı olan banyo ve tuvalete yönelirler ve "ENOSİS" çığlıkları altında tüm mermilerini kontrplak kapıların üzerinden içeriye boşaltırlar.

Kapıyı eli ile sıkı sıkı kapalı tutmaya çalışan Növber hanım, elinden kötü bir yara alır ve yana kaykılarak kapının önüne yığılır. Kapının tam karşısında yer alan banyo küvetinin içindeki Mürüvet hanım ve üç çocuğu ise küvetin içine yığılırlar. Kapıyı kırarcasına açmaya çalışan Rumlar, Növber hanımın kapının önüne yığılması nedeni ile kapıyı birazcık aralayabilirler ve o aralıktan sağa ve öne doğru tekrar ateş ederler. Vefakar anne ve çocukları o anda şehit olurlar. Etraf bir anda kan gölüne döndüğü için Rum caniler hepsini öldürdüklerini sanarak hemen yan taraftaki tuvalete yönelirler. Kapıyı açamazlar ama kontrplak kapıdan içeriye onlarca mermi sıkarlar. Kapının arkasına saklanmış olan Feride nine başına isabet eden kursunlar nedeni ile anında şehit olur ve yere yıkılır.

*************

Günün Sözü

Çoğu zaman üç beş kişi için yazdığımızı sanırız, onIar bizi okumazIar. AsıI sesIendikIerimiz, hiçbir zaman tanımayacağımız, başka üç beş kişidir.

Attila İlhan

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları