Sendikacılık itibar kaybederken

Yayın Tarihi: 08/12/16 08:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+
  • Sendikacılık bırakın kan kaybetmeyi itibar kaybediyor. Seçim sisteminde olduğu gibi olmamalı sendika başkanlığı yapmak. Diktatör rejimlerde olmadığı gibi olmamalı. Yasalarla sınırlandırmalı örneğin sendika başkanlığı. Bir süre konmalı. O süre dolduğunda belli bir süre aday olamamalı örneğin ve illaki sağlam sendika bütçelerinden bir başkan bir ekip kurup sendikacı yetiştirebilmeli. Kimi sendika başkanı bir Osmanlı kuruşu harcamazken kimi sendika başkanı da sendikasını kullanabiliyor menfi anlamda. Hal böle olunca da sendikacılık kavramının asaleti ortadan kalkıyor, anlam yitiriyor sendikacılık.
  • Örneğin hangi sendika kaç fakire yardım etmiştir ya da ediyordur, kaç sendika kaç sanatçının sanatını icra etme konusunda sponsor olmuştur? Kaç sendika kaç sağlık ekipmanını alıp bağışlamıştır? Yapanlar varsa da ben bilmiyorum sözüm onlara değil, affetsinler beni ama bunlar yapılmıyor dostlarım. İşte toplumda itibar görmek TV ekranlarına çıkıp konuşmakla ya da nümayiş yapmakla olmuyor. Toplumda itibar toplumla gerçekten buluşmakla oluyor.

Son bir haftadır memlekette yaşadıklarımız sendikaların varlığını, devamlılığını ve gerekliliğini yeniden gündeme getirdi. Getirdi getirmesine ama sorgulattı da aynı zamanda. Toplumun büyük bir çoğunluğu ki özel sektörde çalışan insanlarımızı kastediyorum sendikaların kapatılmasını istiyor. Sert dille eleştiriyorlar sendikaların varlıklarını. Ben bu noktada değilim. Sendikalar illaki olmalı, olmalı olmasına ama bir eşik bekçisi gibi çalışmalı bu mekanizma. Eylem hakkını doğru zamanda doğru argümanlarla kullanmalı. Hak aramalı ve hak ararken zarar vermemeli, negatif olmamalı, itici görünmemeli.

Haklıyken haksız duruma düşmemeli.

Devlette çalışanlar sendikalaşmaya ciddi anlamda önem veriyorlar, çünkü sendika demek daha çok maaş artışı anlamına geliyor.

Hükümetler elbette ki bu yapıdan rahatsız, sorun istemiyorlar, sendikaların kapanmasını istiyorlar. Halkın büyük bir çoğunluğu da aynı görüşte. Ama sokaktaki sade vatandaş sendikaları paragöz olarak nitelendirirken hükümet sorun çıkaran yapılar olarak görüyor.

Halbuki sendikaların var olma sebepleri ezilen çalışanını korumak. Üç bin-dört bin-beş bin maaş alan devlet memuru ezilen taraf mı onu da sormak lazım.

Artık sendikacı da yetişmiyor ya da yetiştirilmiyor.

Hiç kimsenin ne kadar iyi ya da sendikacı olduğunu değerlendirecek değilim. Elbette ki bununla ilgili düşüncelerim var ama mesele iyi ya da kötü sendikacılık değil. Mesele sendikacı yetiştirip zamanı geldiğinde bırakmak.

Bakınız Hür-İş Federasyonu Başkanı Yakup Latifoğlu bana göre çok değerli bir sendikacıdır kendisi. Düzgün adamdır. Federasyonun parasını da kendi parasından daha iyi koruduğunu düşünürüm.

Hani yaş ve konum itibarıyla Yakup başkanı örnek verdim. Kimse yanlış anlamasın, bir de özel sektör çalışanını koruyan tek sendikacı olduğundan bu örneği verdim. Her yıl fakir çalışanın daha çok asgari ücret alması için çırpınıp duran bir çetin ceviz bana göre.


Sendikacı yetişmiyor

Uzun yıllardır canlı yayınları işgal eden bir yayıncı olarak sendikacıları çok da fazla konuk çağırmıyorum. 17 yıllık meslek hayatımda her konuk çağırdığımda aynı ezberi tekrarlıyorsa ben o adamı konuk çağırmam. Konuk çağırabildiklerimiz ise zaten az sayıyla sınırlı. Her biri de yakın dostum olmasına rağmen. Bunun nedeni şu ki artık inandırıcılıklarının olmaması ve topluma hitap etmekte yetersiz kalmaları. Sorun bununla da bitmiyor. Koltuğa yapışmış başkanların bazıları yerine sendikacı yetiştirmezken bazıları da yetiştirecek sendikacı bulamıyor. Bu sıkıntılar var.

Her yıl onlarca konferans olur Türkiye'de. Bol bol da katılınılır bu konferanslara. Ülkesine gelince bilimsel bir bildiri yayınlayan sendika başkanı gördünüz mü? Ben görmedim. Oralarda bir konuşma yapılır ve biter.

Herhangi bir sendikanın ülke sorunlarına çözüm üreten kitapçıklarını gördünüz mü? Bilimsel yayınlarını gördünüz mü? Ya da bir sendikanın başkanı dışında yönetim kurulu üyelerinin ekranlara çıktığını gördünüz mü? Hayır.

Göremezsiniz de. İşte bu durum da bize sendikacılığın zenginleşmek yerine kısırlaştığını anlatıyor.

Yeri gelmişken söylemek lazım. Şu an koltuklarını eskitmiş sendikacılar bir süre sonra gittiklerinde yerlerine kaliteli sendikacılık yapacak olan bireyler ne yazık ki yoktur.

Ben sendikacıyım diyen kişiyi çıkarın yayına 15 dakikadan fazla konuşamazlar. Neden konuşamazlar peki? Ya ön plana çıkmaları engellenmiştir ya kendilerini geliştirememişlerdir ya da başkan ne olmasa her şeyi söylüyordur.


Sendikacılık itibar kaybediyor

Evet bu ne yazık ki doğru. Sendikacılık bırakın kan kaybetmeyi itibar kaybediyor. Seçim sisteminde olduğu gibi olmamalı sendika başkanlığı yapmak. Diktatör rejimlerde olmadığı gibi olmamalı. Yasalarla sınırlandırmalı örneğin sendika başkanlığı. Bir süre konmalı. O süre dolduğunda belli bir süre aday olamamalı örneğin ve illaki sağlam sendika bütçelerinden bir başkan bir ekip kurup sendikacı yetiştirebilmeli.

Kimi sendika başkanı bir Osmanlı kuruşu harcamazken kimi sendika başkanı da sendikasını kullanabiliyor menfi anlamda.

Hal böle olunca da sendikacılık kavramının asaleti ortadan kalkıyor, anlam yitiriyor sendikacılık.

Türkiye'de bir sendika başkanı makam arabası ve şürekâsıyla yürürken Başbakan'a ceket ilikletiyor ama bizde sendikacıyı takan yok.

Bir de bunlar paraya doymaz damgası yemişler ki sormayın.

Sendikacıların abisi az olunca da bu kavram değer yitiriyor. Bugün birçok sendikanın bankası var. Banka demek para demek. Sendikaların bütçelerini bir kasaya koysanız o parayla yeni havayolu dahi kurarsınız.

Bu paraların ne üyelere ne de topluma yansıdığını göremiyorum ben. Hangi sendika en son bir hayır işine el attı ya da hangi sendika bilmem hangi konuda toplumsal farkındalık yaratmak için seminerle yaptı? Türkiye'den memlekete gelen sendikacı misafirlerin bir önemi yok.

Anlatabiliyor muyum? Örneğin hangi sendika kaç fakire yardım etmiştir ya da ediyordur, kaç sendika kaç sanatçının sanatını icra etme konusunda sponsor olmuştur? Kaç sendika kaç sağlık ekipmanını alıp bağışlamıştır? Yapanlar varsa da ben bilmiyorum sözüm onlara değil, affetsinler beni ama bunlar yapılmıyor dostlarım.

İşte toplumda itibar görmek TV ekranlarına çıkıp konuşmakla ya da nümayiş yapmakla olmuyor. Toplumda itibar toplumla gerçekten buluşmakla oluyor.

Bu durum nasıl ki siyasilerde yok sendikalarda da yok.

Kimse alınmasın otursun bir düşünsün bu yazdıklarımı.

**************

Günün Sözü

Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil o güce karşı koydukları için yükselirler.

Winston Churchill

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.