Cenevre güvensiz ve biraz da belirsiz

Yayın Tarihi: 10/01/17 08:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+
  • İşte bu durum da bizlere Cenevre'nin çok da heyecanlı sonuçlara gebe olmadığını gösteriyor. En önemli ayrıntı da Cenevre'de dün yapılan basın toplantısında Cumhurbaşkanı Akıncı'nın yüzünün pek asık olduğuydu.

Heyetler Cenevre'ye taşınmış durumda. Oldukça önemli olan bu zirve Cenevre'de şekillenecek ve toprak konusu dahil pek çok konu masaya yatırılacak. Kıbrıs konusunun 2017 yılında nasıl şekilleneceğini daha net görebileceğiz birkaç gün sonra. Adeta herkes nefeslerini tutmuş durumda. Kimse olumlu ya da olumsuz bir yorum yapamıyor. Genel algı Kıbrıs müzakerelerinin başarısız olmasa da 2018 yılına sarkacağı yönünde. Daha önce de yazmıştım Rum tarafında çok seslilik var. Rum kamuoyu olası bir referandumda hayır demesi için negatif bir şekilde yönlendiriliyor.

Rum Lider Anastasiadis her ne kadar çözüm istencini ortaya koysa dahi hatta 2017 yılı içerisinde çözümden bahsetse dahi yakın ortağı ve destekçisi AKEL'i ve Rum kamuoyunu ikna edebilecek şeyler koparmak zorunda ve en önemlisi de ajandasında yazılı olanların en fazla yarısını koparabilecek.

İşte bu durum da bizlere Cenevre'nin çok da heyecanlı sonuçlara gebe olmadığını gösteriyor. En önemli ayrıntı da Cenevre'de dün yapılan basın toplantısında Cumhurbaşkanı Akıncı'nın yüzünün pek asık olduğuydu.

Garantilerden önce toprak konusu ön planda

Kim ne derse desin garantiler konusu aslında Rumların arıza çıkarmak istediklerinde ön plana attıkları bir mesele. Asıl sorun toprak konusu ve Rumların Kuzey'deki mallarına, topraklarına nasıl döneceği, nasıl hak iddia edebilecekleri.

1974'te 2-3 bin Rum Girne'de yaşarken şu an Girne'de yaşan Türk sayısı 40 bin ve üzerinde. Yani birçok yerleşim yeri oluştu. Rumlar dönüp mallarını bile talep etse edecekleri mal oranı öyle sanıldığı gibi çok değil.

Daha da önemlisi mal-mülk konusunun tazminatla çözülüp çözülemeyeceği. Para yardımları konusunda dünya devletlerinin adını ne koyarsanız koyun pek de cömert davranmayacaklarını hepimiz biliyoruz.

Zaten tazminat konusu mali yardım ve yeni kurulacak federal devletin borçlanmasıyla çözülecek.

En azından kulaklara fısıldanan böyle. Ne kadar doğrudur ve ne kadar gerçekleşir bilemeyiz.

Malımı kaybedeceğim endişesi

Bir diğer önemli konu ise muhalefet tarafından henüz aleyhte bir propaganda yapılmamasına karşın kamuoyunda acaba malım ne olacak, zar zor edindiğim evimi kaybedecek miyim sorusundan oluşan kaygı Kıbrıs konusundaki diğer önemli konuların önüne geçmiş durumda.

Bu konuyu defalarca kez kaleme aldım ve yine söylemekte fayda görüyorum; Kıbrıslı Türklerin malını kaybedebilirim korkusu Cumhurbaşkanı tarafından olası bir referanduma giderken giderilmezse bu Türk tarafı bu plana evet demez.

Güvenlik konusu

Mesele yalnızca garantiler değil elbette ki; yine olası bir çözümden sonra her iki halkın birbiriyle kaynaşıp kaynaşamayacağı konusudur. Zamanla bu olacak demek de yanlış çünkü Annan Planı'ndan sonra kapıların açılması halihazırda bunu denemek için faydalı bir süreç olmuştur. Dayak yiyen, saldırıya uğrayan ve bıçaklanan Kıbrıslı Türkleri uzun uzun anlatmaya gerek yok.

Garantilerin olmazsa olmazımız olmasının ötesinde her iki toplumun birbirine zarar verme endişesi hala devam ediyor ve edecek.

Yani bir başka deyişle çözüme evet demesi umulan Kıbrıslı Türkler ile Rumların aslında birbirlerine nasıl güvenecekleri son derece önemli.

Toprak kaybı ve anlaşmanın bozulması durumu

Çözümün bir başka tartışılması gereken boyutu daha var. Diyelim ki çözüm oldu ve taraflar anlaştı. İleride yaşanacak herhangi bir nedene ya da nedenle bağlı anlaşmanın bozulması halinde ve bu cumhuriyetin yeniden yıkılması halinde Türk tarafının yaşayacağı ciddi kayıplar olacak. Tabii bu kayıplar maddi kayıplar olacak. Çözümden sonra Kıbrıs'ın kuzeyi de Avrupa Birliği'ne tam anlamıyla üye olacağı için federal cumhuriyetin yıkılması belki Kuzey Kıbrıs'ı AB'den çıkarmayacak ama Kıbrıslı Türkler anlaşmadan doğan bazı mal ve mülklerinden taviz verdikten sonra bunları geri alamayacaklar.

Bu durum da işin aslında iyi düşünülmesi gereken önemli bir boyutu.

Negatif ve pozitif olmak için son zirve

İsviçre zirvesinin ardından eteklerdeki bütün taşlar dökülecek ve çözümün olup olmama ihtimali netlik kazanacak. İşte bu son bir haftadan sonra çözümün 2017'de sonu olmasa bile 2018'de bir referandumla gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini görebileceğiz. Sürüncemede olan birçok konu artık belirsiz olmaktan çıkacak. Bu nedenle negatif ya da pozitif düşünebilmek için bir haftamız daha var.

Çözüm olmak zorunda

Yazıyı noktalamadan şunu da söylemek lazım: Bu adada çözüm olmak zorunda. Bu durum sürdürülebilir bir durum değil. Kimliğimiz yok; devletimiz çoğu zaman Türkiye tarafından tanınmıyor, ihracat şansımız zayıf olduğu için üretim kötü ve sınırlı. İthalata dayalı bir yaşam sürüyoruz. Bunun ekonomiye çok kötü etkileri vardır.

Tanınmamışlığın yarattığı çok ciddi sorunlar var. Kendi başımıza ve bağımlı bir şekilde yaşıyoruz. Bir çocuğun yürümesi için birkaç kez düşmesi ve dizlerinin kanaması gerekiyor.

Ama bu çözüm ihtiyacını karşılamaya çalışırken, bir kimlik sahibi olmaya çalışırken bunu pantolonu indirmeden yapmamız gerekiyor. Türkiye'den tam anlamıyla kopmadan yapmamız gerekiyor.

En önemlisini söyleyeyim, belki bazılarına en önemsizi gelebilir ama biz Müslümanız, "Yoo ben domuz yerim, camiye gitmem, gerekirse Müslüman da değilim" diyenler olsa dahi bu toplum Müslüman ve "istavroza tapanlar" Müslümanları hiç sevmez; işte bu nedenle çözüm ama garantili çözüm!!!

**************

Günün Sözü

Siz cennetteydiniz ama bunun farkında değildiniz. Dünyada pek çok insan da böyledir. Mutlu olmayı hak etmediklerini sanarak en büyük sevinci bulabilecekleri yerlerde keder ararlar.

Paulo Coelho

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları