Suni çözüm arayışları

Yayın Tarihi: 07/02/17 08:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+
  • Eğer her iki halk evet demezse ya da Annan Planı'nda olduğu gibi bir durum ortaya çıkarsa 1960 yılındaki bir yöntemin denenebileceği de konuşuluyor. Yani bir sabah uyanırız ve her iki lider bir antlaşmayı imzalamış olur. 1960'ta varılan buydu. Kimse halklarına herhangi bir şey sorma ihtiyacı hissetmemişti. Bunun en temel dayanağı ise büyük aktörlerin hepsinin "obey" vermiş olmasıydı. Tabii şimdi Akdeniz'de koşullar çok değişti.
  • Her ne kadar ağlayan bir millet olsak da ya da ağlamayı seven bir millet olsak da kabul etmemiz gereken bir gerçek var ki her birimizin altında son model bir araba ve iyi durumda bir ev var. Ya aileden bulduk geçiniyoruz ya da devlette memur olduk Türkiye'den gelen parayı yiyoruz. Sonuç olarak KKTC'nin nereden bakarsanız bakın genel çoğunluğu refah düzeyi iyi noktalarda yaşıyor. küçük bir toplumun ganimet furyası, devlet menfaatleri ve susma payı olarak zenginleştirilmesi gerçeği dururken olası bir çözümde bu kazanımlardan vazgeçme korkusu Akıncı'nın çabalarını boşuna çıkarabilir. Şu an tek hedef referanduma sunulabilecek bir antlaşma metni ortaya çıkarmak olsa dahi bu yazdıklarımı hiç hafife almayın.
  • Kıbrıs konusunda söylenecek her şey söylendi ve yazılacak her şey yazıldı. Aynı ezberin üzerinden hatta daha güçlü bir benzetme yapacak olursam aynı ayetlerin üzerinden defalarca kez gidip gelindi ve en nihayet Kıbrıs konusu Kuran gibi değiştirilemez bir gerçeklik kazandı.

  • Şimdi liderler Kuran'ı Kerim'i değiştirmeye çalışıyorlar, galiba çözümün zorlaşmış olması bundan. Öyle sanıyorum ki farklı yorumlayıp bir kez daha çözümü zorlayacağız.

Kıbrıs müzakere sürecinde gündem giderek ağırlaşıyor ve yanardağın patlaması noktasına geliyor adeta. Belli oldu ki yanardağ bir kez daha patlayacak. Yıllar önce Talat patlatmıştı o yanardağı fakat çözüm başarısı elde edilememişti. Uzun bir aradan sonra Cumhurbaşkanı Akıncı, kaleciyle karşı karşıya geldi, bakalım gol olacak mı sonuç. Eğer gol olursa Rum tarafıyla beraberliği yakalayabileceğiz. Bu bir galibiyet mücadelesi değil tabii ki eşitlenebilme başarısı olacak.

Tabii süreç her ne kadar dolu dizgin gidiyor havasında olsa dahi kaygılarla dolu bir süreç bu ve bu sefer yalnızca Rumların hayır deme riski yok aynı oranda ikna edilmesi gereken bir de Türk kamuoyu var. Kıbrıslı Türklerin eveti çantada keklik değil ya da bu sefer bir önceki referandumda olduğu gibi güçlü bir evet çıkmama ihtimali var.

Kıbrıslı Rumların olduğu kadar Kıbrıslı Türklerin de ciddi anlamda kaygıları var.

Şu anki heyecandan ve bir kez daha çözüm umudu yakalama telaşından bu söylediklerim görülmüyor ya da görülmek istenmiyor. Zira şu an önemli olan referanduma gidilebilecek bir metni ortaya çıkarabilmek; en azından Annan Planı'nın da ötesine gidebilmek.

Sonuç olarak ikna edilmesi kolay olan Kıbrıslı Türkler… değil mi?

Çözümden sonra fakirleşme korkusu yayılıyor

Her ne kadar ağlayan bir millet olsak da ya da ağlamayı seven bir millet olsak da kabul etmemiz gereken bir gerçek var ki her birimizin altında son model bir araba ve iyi durumda bir ev var. Ya aileden bulduk geçiniyoruz ya da devlette memur olduk Türkiye'den gelen parayı yiyoruz. Sonuç olarak KKTC'nin nereden bakarsanız bakın genel çoğunluğu refah düzeyi iyi noktalarda yaşıyor.

Maddi olarak en zor durumda olanımız dahi başka ülkelerle kıyaslanabilecek fakirlikte değil kesinlikle. Olası bir çözümden sonra elde edilen bu menfaatlerin kaybedileceği korkusu hızla halk arasında yayılıyor. Memur olan memurluğunu kaybedebileceği, Rum malından menfaatler elde etmiş olanlar bu menfaati kaybedeceğini, kıt kanaat bir ev satın alan ve koçanda Rum tarafında karşılığı olmayan malların üzerinde oturuyor.

İşte tüm bu saydıklarımda sahip olduklarını kaybetme korkusu var. Zira bu toplum hem ganimete oturdu hem de ciddi menfaatler elde etti.

Sonuç olarak küçük bir toplumun ganimet furyası, devlet menfaatleri ve susma payı olarak zenginleştirilmesi gerçeği dururken olası bir çözümde bu kazanımlardan vazgeçme korkusu Akıncı'nın çabalarını boşuna çıkarabilir. Şu an tek hedef referanduma sunulabilecek bir antlaşma metni ortaya çıkarmak olsa dahi bu yazdıklarımı hiç hafife almayın.

1960 Antlaşması koşulları yaratılabilir iddiası

Bir başka önemli iddia var. Eğer her iki halk evet demezse ya da Annan Planı'nda olduğu gibi bir durum ortaya çıkarsa 1960 yılındaki bir yöntemin denenebileceği de konuşuluyor. Yani bir sabah uyanırız ve her iki lider bir antlaşmayı imzalamış olur. 1960'ta varılan buydu. Kimse halklarına herhangi bir şey sorma ihtiyacı hissetmemişti. Bunun en temel dayanağı ise büyük aktörlerin hepsinin "obey" vermiş olmasıydı. Tabii şimdi Akdeniz'de koşullar çok değişti.

Cumhurbaşkanı Akıncı ve ekibi defalarca kez bir referandum olmadan hiçbir şekilde herhangi bir antlaşmaya imza koymayacaklarını açıkladılar. Olası bir referandumda Türklerin evet Rumların da kısa bir farkla hayır demesi 1960 Antlaşması'nda olduğu gibi bir imza törenini kolaylaştırabilir ama; ben bunu hiç de yok saymıyorum.

Sonuç olarak Kıbrıs konusunda söylenecek her şey söylendi ve yazılacak her şey yazıldı. Aynı ezberin üzerinden hatta daha güçlü bir benzetme yapacak olursam aynı ayetlerin üzerinden defalarca kez gidip gelindi ve en nihayet Kıbrıs konusu Kuran gibi değiştirilemez bir gerçeklik kazandı.

Şimdi liderler Kuran'ı Kerim'i değiştirmeye çalışıyorlar, galiba çözümün zorlaşmış olması bundan.

Öyle sanıyorum ki farklı yorumlayıp bir kez daha çözümü zorlayacağız.

Umarım başarırız bu sefere.

************

Günün Sözü

Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.

Nazım Hikmet

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.