Çözüm için mevlit okutalım

Yayın Tarihi: 13/02/17 08:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Yahudi kökenli bir dostum bir zamanlar bana gülerek "Benim çok postum var dostum, bazen kuzu postunu giyerim bazense kurt postunu" demişti. Sözde çözümcü geçinen Rum lider Nikos Anasatasidis çözüm masasında kuzu postuyla otururken ve dahası Cumhurbaşkanı Akıncı ile yürüttüğü çözüm müzakerelerinde çözümü yürekten istermiş gibi görünürken masadan kalktığı anda kurt postunu giyip tiyatrosunu oynama devam ediyor.

Her aklı başında insan gibi bu adamlarla biz nasıl çözüm yapacağız sorusunu soruyorsunuz kendinize. Türk askerinin hala adadan gitmesini isteyen ya da Türk askerini halen işgalci gören varsa Allah aşkına gidip bir psikiyatriste muayene olsun ve hiç gecikmeden ilaç içmeye başlasın.

Şu çözüm meselesini düşünüyorum kaç gündür. Tek kurtuluşu çözüm müdür bu ülkenin diye kendi kendime soruyorum, çoğu zamanda başka çıkış kapısı göremiyorum aslında ama diğer yandan can alıcı soru aklımda uyanıyor; Rumlarla çözüm ama nasıl?

Adamlar barbar bir kere, bizi sevmiyorlar kimse kusura bakmasın bu böyle. Önceki akşam uzun bir puro sohbetindeydim yine. Kabineden bakanlar, eski bakanlar vardı. Tatlı bir ortamdı vesselam. Her biri de kapılar yeni açıldığında oluşturdukları dostlukları ve bu dostlukların nasıl bittiğini anlattı.

Özeti şuydu gecenin: " Rumlarla kurduğunuz iyi dostluklar 'ben de varım bu adada' dediğiniz anda bitiyor."

Rumların kendi meclislerinden ELAM terör örgütünün baskısıyla geçirdiği ve okullarda kutlama kararı aldığı Enosis'in gerçekleşmesi için vakti zamanında yaptığı plebisitin yıl dönümü artık her yıl anılacak. Tabii bu karar özellikle Türk tarafında ciddi tepkiye neden oldu. Rumlarla çözüm arayışında olmak adeta iyileşmesi için yaraya ilaç sürülmesi yerine tuz basmaya benziyor. Yani hem zararına hem de boşuna uğraş anlamına geliyor bu. Halihazırda Rumlar seçim havasına da girmek üzere. Cumhurbaşkanı Akıncı'nın AKEL ve DİSİ'den bu kararı iptal için girişim yapma çağrısının havada kalacağını biliyoruz.

Yahudi kökenli bir dostum bir zamanlar bana gülerek "Benim çok postum var dostum, bazen kuzu postunu giyerim bazense kurt postunu" demişti.

Sözde çözümcü geçinen Rum lider Nikos Anasatasidis çözüm masasında kuzu postuyla otururken ve dahası Cumhurbaşkanı Akıncı ile yürüttüğü çözüm müzakerelerinde çözümü yürekten istermiş gibi görünürken masadan kalktığı anda kurt postunu giyip tiyatrosunu oynama devam ediyor.

Her aklı başında insan gibi bu adamlarla biz nasıl çözüm yapacağız sorusunu soruyorsunuz kendinize.

Türk askerinin hala adadan gitmesini isteyen ya da Türk askerini halen işgalci gören varsa Allah aşkına gidip bir psikiyatriste muayene olsun ve hiç gecikmeden ilaç içmeye başlasın.

Adamlar alenen asker çıksın da gününüzü görürsünüz deyip kasap bıçağını bileyliyorlar.

Bir yandan da Rumları takdir ediyorum. Onlar bizim gibi sırf çözüm olsun da nasıl olursa olsun birçok şeyden vazgeçmeye hiç razı olmadılar. Devletine ve ideallerine bu kadar sahip çıkan bir millete ancak saygı duyulur.

Biz Türklerle Rum tarafındaki restoranlarda domuz yiyip konyağı çektiklerinde biz sanıyoruz ki bu adamlar bizim kardeşlerimiz. İnanın ki bu hava bu, bu psikoloji var birçok Kıbrıslı Türk'te.

Etimizden köpeğimizin mamasına kadar onların marketlerinden satın alıyoruz. Her ay ama istisnasız her birkaç Kıbrıslı Türk dayak yese de hayranız biz bu insanlara.

Bu da yetmezmiş gibi %64 toprakları %71 olsun kabul etmeye de razıyız.

Bunun pek çok sebebi var ama en önemli sebebi de Kıbrıs Türk halkının ciddi şekilde mutsuz, umutsuz ve yarınından çaresiz hale getirilmiş olması.

Herkes bu yazdıklarımdan ötürü Türkiye'yi sorumlu tutar, halen bugün bu böyledir ama kimse bizim beceriksiz ve kendi menfaatleri için ülkesine sahip çıkmayan kendi hükümetlerini sorumlu tutmaz. Tutar gibi yapar ama biri onlara çocuklarını söz devlete alacağız dedi mi sövmemiz saymamız bir anda ortadan kalkar ve beklemeye başlarız, hem de bize verilen sözlerin tutulmayacağını bilmemize rağmen.

Derken bir umutsuzluktur alır başını gider ve çözüm olsun da kurtulalım bu durumdan ama ne isterse olsun diye bir heves sarar içimizi.

Prof. Dr. Mehmet Çakıcı Kıbrıslı Türklerin bu genel halini "öğrenilmiş çaresizlik" olarak yorumlamıştı yıllar önce. İşte durumun özeti bu beyler.

İki halk bir arada yaşamaz

ENOSİS konusu bir kez daha vesile oldu ve bir kez daha anlamış olduk. Doğruları konuşalım. Hepimiz biliyoruz ki iki halk bir arada, kucak kucağa yaşayamaz. İyileştirilmiş şekliyle olabileceği en çok şu anki durumdur. Rum tarafında yaşayan Türkleri düşünün. Gidin sorun bakalım ne kadar rahattırlar. Günün sonunda isimleri Türk'tür ve bunun kaygısını yaşıyorlar. İşte kapılar açık. Bir Rum'un gelip Türk tarafında ev satın almasına hiçbir şey engel değil, tatil yapmasına hiçbir şey engel değil. Ne kadarı Kuzey'de tatil yapıyor, kaç Rum, Kuzey Kıbrıs'ta yaşamayı seçti? Herkes karşılıklı geçişlerini yapıyor, alış verişini yapıyor, dostuna, sevgilisine uğruyor ama gece olunca herkes kendi inine geri dönüyor. Allah aşkına kaç Rum'u siz bizim marketlerde alışveriş yaparken gördünüz? Farkındalık yaratmaktan öteye gidemiyor etkinlikler ve tüm çabalar.

Bu adamlarla çok zor ama çok zor. Yine de siyasettir. Süt siyah olur, güneş batıdan da doğar; belli olmaz.

**************

Günün Sözü

Ve… Bir gün herkes anlar, sevdiğinin kıymetini… Ama gidince, ama bitince, ama ölünce… Kısaca; iş işten geçince!

Anonim

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları