Galiba masadan kalkma zamanı!

Yayın Tarihi: 15/02/17 08:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+
  • Diyelim ki Akıncı bu konuyu BM'ye şikayet etti, protesto etti, bağırdı çağırdı ama görüşmelere devam etti. Hani ilk seçeneği değerlendirelim "masadan kalkmak da neymiş?" gibisinden. Dün de yazdım. Nasıl ve ne şekilde bu görüşmeleri sürdürecek? Masada neyi konuşacak? Bu kadar sert ve ciddi bir protesto geliştirmeseydi bu olay büyümeyebilirdi ve masadan kalkma durumu ya da görüşmelerin durma durumu gündeme gelmezdi. Rumları bilirsiniz ne yapalım biz çözümü yine de zorlayacağız deyip devam edebilirdi görüşmelere.
  • Bu saatten sonra Akıncı'nın masada oturma şansı yok, lüksü de yok. Muhalefet var gücüyle Akıncı'yı topa tutacak; "Enosis isteyen bir Rum liderle çözüm mü konuşuyorsun?" diye. Buradan açıkça yazıyorum hiçbir gazeteci bu noktada Akıncı'ya sahip çıkmaz, çıkamaz. Yani inadına barış, varsın onlar kaçsın biz onları köşeye getirip antlaşma yapacağız argümanları bu süreçte çalışmaz.
  • Ayrı bir devlet kurduk kuralı bu ülkeyi ağırlıklı olarak sağ ideolojiye sahip partiler yönetti. Çoğunun maddi durumunun ne kadar iyi yerlerde olduğunu hepimiz biliyoruz. KKTC'yi sahiplenmek, savunmak güzel de ekonomisini de güçlendirmiş olsaydık görüşme masasında olan her Cumhurbaşkanı'nın eli daha güçlü olurdu. Yıllarca ülkeye hükmeden UBP ve DP kral gibi bir devlet yaratsaydı; şu an Akıncı da "vay başınızdan beytambal kasın çözümünüz biz böyle de iyiyiz" diyebilirdi.

Şu Rumlar ne iyi insanlar. Kıçlarından bir Enosis'i hatırlama ve anma günü çıkardılar ve Kıbrıs'ın kuzeyinde solcusu sağcısı milliyetçi duygulara büründü. Gerçekten benim hoşuma gitti bu durum. Adeta çözüm taraftarı ve aşırı sol görüşlü herkes aşırı sağcıları bile söylemde geçip ülkelerine sahip çıktılar.

Hani derler ya kötü komşu insanı mal sahibi yapar tam da o hesap. Akel'in açıklaması da son derece manidar doğrusu. Yaşanan olayın asıl sorumlusunun DİSİ olduğunu net bir şekilde ortaya koydu. Bildiğiniz gibi bilmeyenler varsa bir daha yazalım Rum lider Nikos'un babası en azılı EOKA'cılardan biriydi. Bilemem Anastasiadis de bir miktar babasına çekti mi?

Meslek hayatım boyunca defalarca kez Nikos Anastasiadis ile söyleşi yapmışımdır. O zamanlar kendisi ana muhalefet partisi başkanıydı; hep Türk dostuydu güya. Zaten babası EOKA'cı dediğimde sosyalist Rumlar bile Nikos'un farklı olduğunu söylerlerdi ama günün sonunda bugün o koltukta oturuyorsa aşırı sağcıların oyuyla oturuyor.

Çözüm isteği zaten zayıf

Konunun geneline geçmeden şunu belirtmekte fayda var. Kıbrıs'ın kuzeyinde çözüme inanç yok denecek kadar az. Kötü giden ekonomiden belki kurtuluruz diyen insan sayısı da çok. KKTC'nin ekonomisi çok iyi değil ama sürdürülebilir olsaydı şayet bugün yaşadığımız çözümsüzlük karşısında daha güçlü ve morali daha yüksek olabilirdik.

Ayrı bir devlet kurduk kuralı bu ülkeyi ağırlıklı olarak sağ ideolojiye sahip partiler yönetti. Çoğunun maddi durumunun ne kadar iyi yerlerde olduğunu hepimiz biliyoruz. KKTC'yi sahiplenmek, savunmak güzel de ekonomisini de güçlendirmiş olsaydık görüşme masasında olan her Cumhurbaşkanı'nın eli daha güçlü olurdu. Çözüm isteyen her lider olabildiğince iyi niyet çerçevesinde müzakere ediyor ve ağır eleştiriler altında yapıyor bunu çoğu zaman.

Yıllarca ülkeye hükmeden UBP ve DP kral gibi bir devlet yaratsaydı; şu an Akıncı da "vay başınızdan beytambal kasın çözümünüz biz böyle de iyiyiz" diyebilirdi.

Geldiğimiz noktada halkının yarısından çoğu göç etmiş devletinden soğutulmuş ve dar bir kesimin zengin olduğu bir ülkede görüşmeci olarak cumhurbaşkanları ne yapacak da bir çözüm için kendini perişan etmeyecek?

Akıncı masadan kalkabilir mi?

Tabii bu önemli bir soru. Cumhurbaşkanı Akıncı, Enosis konusunu bahane edip masadan kalkabilir mi? Olaya birkaç açıdan bakalım değerlendirelim. Diyelim ki Akıncı bu konuyu BM'ye şikayet etti, protesto etti, bağırdı çağırdı ama görüşmelere devam etti. Hani ilk seçeneği değerlendirelim "masadan kalkmak da neymiş?" gibisinden. Dün de yazdım. Nasıl ve ne şekilde bu görüşmeleri sürdürecek? Masada neyi konuşacak? Bu kadar sert ve ciddi bir protesto geliştirmeseydi bu olay büyümeyebilirdi ve masadan kalkma durumu ya da görüşmelerin durma durumu gündeme gelmezdi. Rumları bilirsiniz ne yapalım biz çözümü yine de zorlayacağız deyip devam edebilirdi görüşmelere.

Ancak şu an olay büyüdü. Her iki tarafın meclisleri adeta medya üzerinden çatışıyorlar. Akıncı olayı her tarafa şikayet etti ve kelime anlamıyla bayrak açtı.

Bu hafta da toplantıda Nikos'la sadece bu konuyu görüşecek. Bu saatten sonra Akıncı'nın masada oturma şansı yok, lüksü de yok.

Muhalefet var gücüyle Akıncı'yı topa tutacak; "Enosis isteyen bir Rum liderle çözüm mü konuşuyorsun?" diye. Buradan açıkça yazıyorum hiçbir gazeteci bu noktada Akıncı'ya sahip çıkmaz, çıkamaz. Yani inadına barış, varsın onlar kaçsın biz onları köşeye getirip antlaşma yapacağız argümanları bu süreçte çalışmaz.

Çünkü olay büyüdü ve boyut değiştirdi bile. Konu artık her iki tarafın milliyetçi duygularını harekete geçirmiş durumda. Hal böyle olunca Cumhurbaşkanı "olsun görüşmeye devam" diyemez, deme şansını bu olayı büyütmekle kaybetmiştir.

Akıncı Enosis konusuna tavır koymakla elbette ki doğru yaptı. Zaten tek taraflı bir aşk yaşıyoruz, bunu zorlamanın bir anlamı olsa bile ezilerek de yapmamalıyız.

Dananın kuyruğu bu hafta kopacak, yoksa yola devam mı dersiniz…

**************

Günün Sözü

İdare edilebilen zorluklar, kazanılmış fırsatlardır.

Winston Churchill

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları