Kuir'den mektup var: "LGBTİ"

Yayın Tarihi: 31/03/17 07:30
okuma süresi: 11 dak.
A- A A+
Kuir Kıbrıs Derneği'nden geçtiğimiz yıl kaleme aldığım Böyle farkındalık olmaz başlıklı yazımla ilgili cevabi bir yazı geldi. İmza olarak derneğin ismi var, herhangi bir temsilci arkadaşımızın ismi yok. Bu nedenle isme değil de arkadaşlar diye hitap etmek durumundayım. Hayli uzun bir yazı ancak yazımı iyice okumuşlar ve detaylı bir cevap yazmışlar. Benim sayfamda karşılıklı saygı ve hoşgörü olduğu sürece herkese söz hakkı vardır. Kuir'den arkadaşların cevabi yazılarını okudum, elbette ki katılmadığım noktalar var, yazımın bazı noktalarını da doğru anlamışlar diye düşünüyorum. Görüş ve düşünce zenginliği benim için her zaman önemlidir. Bu nedenle Kuir Derneği'nden gelen cevabi yazıyı yayınlıyorum.

"Sayın Gökhan Altıner,

Geç de olsa 4 Kasım 2016, Cuma günü Kıbrıs Postası'nda yayınlamış olduğunuz "Böyle farkındalık olmaz!"1adlı yazınıza cevap yazmayı bir borç biliriz. Yazınız baştan sona ötekileştirici ve problemli söylemlerle dolu olduğu için neresinden başlasak bilemesek de umarız ki söylemek istediklerimizi toplu halde ve anlaşılır bir şekilde dile getirmiş oluruz. Sizler gibi toplumun bilinçlenmesinde önemli rol oynayan şahısların bu tarz yazılar yazması öncelikle gerek lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseksler olarak gerekse derneğimiz Kuir Kıbrıs adına bizleri üzmektedir. Bu nedenle umarım aşağıda yapmış olduğumuz yorumları dikkate alıp gerek yayınlamış olduğunuz yazı için gerekse gelecekte kaleme alacağınız yazılarda hassasiyetlerimizi göz önünde bulundurursunuz. Öncelikle "anlamsız" bulduğunuz ve tepki toplayan panolarımızın verdiği mesajı açıklayarak başlayalım: biz eşcinseller varız ve bu toplumda görünmez kılınıp ötekileştiriliyoruz ve sessizleştiriliyoruz. Bu ötekileştirilme gerek eşcinsel olduğumuzu söylediğimiz ailemiz tarafından, gerek iş yerimizde, gerek okulda ya da sizler gibi gazetecilerin LGBTİ'leri ele aldığı yazılarda olabilmektedir. Dolayısıyla "anlamsız" ve "iğrenç" olan bizlerin bu mesajı panolara yazmamız değil bu panoları yırtan, boyayan ve bu saldırıları meşru kılacak yazılar yazıp kınamayan gazetecilerin tutumlarıdır. ''Anlamsız'' ve ''Rezil'' denilen reklamlar aynı zamanda eşcinsellere karşı olmadığını iddia ettiğiniz tepkilerin var olduğunu gösterdiği ortada ki çok kısa bir sürede nefret ve öfke ile saldırıya uğrayıp paramparça edildiler. Eğer eşcinsellerin dışlandığına şahit olmadığınızı düşünüyorsanız billboardların saldırıya uğramış fotoğraflarına bakmanız ya da bu süreçte gerek sosyal medyada gerekse çevrenizde eşcinseller hakkında yapılan yorumları tekrardan gözden geçirmeniz bu konuda yardımcı olacaktır. Ardından da yazınızda bahsetmiş olduğunuz "bu paraları panolara harcayacaklarına seminer düzenlemeye, konferanslar yapmaya, yardım kampanyaları yapmaya ayırsınlar" cümleniz için de belirtmek isteriz ki panoları asmış olduğumuz yıl içerisinde çeşitli seminer, bol bol tematik tartışma toplantıları, paneller, farkındalık kampanyası kapsamında televizyon programlarında konuşmalar, kamu spotları ve daha birçok etkinlikler düzenledik. Ayrıca bunlar arasında da çalışmış olduğunuz

Kıbrıs Postası'nı temsilen Sn. Ulaş Barış'ın katıldığı "1. Basın Mensuplarına Yönelik LGBTİ Duyarlılık Çalıştayı" ve Sn. Rasıh Reşat'ın katıldığı "Medya'da LGBTİ Temsili Yuvarlak Masa Tartışması" etkinliği de mevcuttur. Gazeteci olmanızın gerekliliklerinden araştırma özelliğinizi kullanıp da öncesinde gerek Kuir Kıbrıs'ı gerekse yürütmüş olduğumuz Unspoken/ Konuşulmayan Projesini araştırmamış olmanız üzücüdür. Ayrıca öneri olarak sunduğunuz yardım ve bağış faaliyetleri konusunda da belirtmeliyiz ki homofobi ve transfobi yüzünden yoksullaşan, evsiz ve işsiz kalan LGBTİ'lerin de bu zorlukları yaşamasının sebebi çoğu kez homofobi ve transfobidir, bizler de bu önyargıları yok etmeye yönelik hali hazırda çalışmalar yürütüyor dolayısıyla yoksullaşmaya karşı da mücadele vermiş oluyoruz. Yapmış olduğumuz bağış ve yardımları da takdir edersiniz ki alenen duyurmak gailesinde değiliz keza ihtiyaçlı kimselere yardım etmek toplumun önünde ''iyilik meleği'' olmak adına yapılası bir şey değildir. Yazınızın ilerleyen bölümünde eşcinsellik hakkında bilimsel veriler sunmaya çalışmanız takdir edilesi fakat bu verileri de yanlış vermiş oluşunuz açıkçası bizleri hayal kırıklığına uğratmıştır. Eşcinselliğin hormonlarla hiçbir alakası olmadığı gibi eşcinsellik doğuştan gelen bir özelliktir ve hormonsal değildir. Dolayısıyla erkek eşcinsel bir bireydeki erkeklik hormon seviyeleri (testosteron) ile heteroseksüel bir erkekteki erkeklik hormon seviyeleri aynı olabileceği gibi farklı da olabilir fakat bunun cinsel yönelimle bir alakası yoktur. Hormonlar vücut kıllanması, ses kalınlığı, vücut şekli, agresiflik vb özellikleri etkilerken kişinin cinsel yönelimi üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Dolayısıyla anlayacağınız şekliyle eşcinsel bir erkeğe erkeklik hormonu verilseydi sadece vücudundaki kıllanmalar artar, sesi daha kalınlaşır, daha çok agresifleşir ve halen erkekleri sevmeye devam ederdi üstelik daha büyük bir tutku ve arzuyla.

1 http://www.kibrispostasi.com/index.php/cat/1/col/160/art/29376/PageName/KIBRIS_POSTASI

2 http://www.who.int/en/

Dolayısıyla 1990 yılında Dünya Sağlık Örgütü tarafından hastalık olmaktan çıkarılan ve tıpkı heteroseksüellik gibi bir cinsel yönelim olarak kabul edilen eşcinsellik hakkında daha fazla bilgi almanız için sizlere ekte gerekli kaynakları ekledik. Eşcinsel evlilik hakkındaki görüşlerinize bizler de katılıyoruz ve devlet tarafından verilen her hakka herkesin eşit olarak erişimi olması gerektiğini bizler de savunuyoruz. Üstelik kimsenin cinsel yöneliminden veya cinsiyet kimliğinden dolayı bu haklara erişiminin kısıtlanamayacağı ve ayrımcılığa maruz bırakılamayacağını da eklemek istiyoruz. Fakat üzülerek belirtmeliyiz ki yazınızın ilerleyen kısımları bu tarz ayrımcılıkları içermekte ve tamamen çelişkiler barındırmaktadır. "Ben geyim" yazan bir reklam kampanyasının "rezil" olduğunu belirtip ardından da "Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Bu ülkede eşcinsel olan kim dışlandı?" demeniz ironik olmuş, keza "ben eşcinselim" yazan panoya bile "rezil" demek gerek sizin, gerek toplumun eşcinselliğe bakış açınızın olumsuz ve ahlakçı olduğunu gösteriyor. Oysa iki insanın bir birlerini sevmesi ve bu sevginin panoya yazılması neden rezillik veya anlamsızlık olarak tanımlansın ki? Fakat samimiyetinize inanarak belirtmek isteriz ki "Peki hangi eşcinsel gittiği marketten kovuldu? Ya da hangi eşcinsel gittiği sinemaya alınmadı?" şeklindeki sorularınızın yanıtını dilerseniz yakın zamanda açıklanacak Kıbrıs'ın kuzeyinde yapılmış homofobi ve transfobi tutumlarının ölçüldüğü anketimizde bulabilirsiniz. Böylelikle hali hazırda mantık yürüterek de bulabileceğiniz soruların yanıtını bilimsel olarak da yapılan araştırma sonuçlarından elde edebilirsiniz. Yazınızın ilerleyen kısmında sormuş olduğunuz "Kamil abi ben kızlardan hoşlanırım ha, Fatma teyze ben de erkeklerden hoşlanırım ha diye reklam mı versin?" sorusu gerçekten sizin de demiş olduğunuz gibi "saçma" çünkü herkesin karşı cinsinden hoşlandığı varsayılan heteronormatif sistemde karşı cinsinden hoşlanan birinin bunu açıklaması veya reklam panosuna yazması gereksizdir. Sistemin bir erkeğin kadından bir kadının da erkekten hoşlanması üzerine kurulmuş olmasından dolayı eşcinseller toplumda hiçe sayılmakta ve ötekileştirilmektedir ki bizim de mücadelemiz bu düzenin değişmesi ve herkesin çeşitliliği ile var olabileceği bir duruma gelebilmesi içindir. LGBTİ+ mücadelesi takdir toplayıp, göz önünde ''iyi şeyler'' yaparak kabullenilmeyi bekleyen bir mücadele değildir.

Kendimizi de soyutlamıyor aksine biz buradayız, hep buradaydık, ötekileştirildik, şiddete maruz kaldık, şiddete maruz kalırken suçlu sayılıp sistem tarafından cezalandırıldık (bknz. 2014 öncesi Ceza Yasası ve uygulamaları) fakat mücadelemize devam ettik ve edeceğiz diyoruz. Zeki Müren ve Bülent Ersoy örneklerinde de sizlere hatırlatmak isteriz ki herkesin vermiş olduğu mücadele farklıdır ve bu söylemiş olduğunuz kişiler aktivist değil sanatçıdır. Dolayısıyla böyle açıklamalar veya farkındalık kampanyaları yapmalarını beklemeniz anlamsız fakat yine de gerek Bülent Ersoy'un sahne yasakları ile mücadele etmesi, Türkiye'de bir trans kadın olarak var olmaya çalışması, ayrıca Zeki Müren'in sahne alırken giymiş olduğu kostümler de bir aktivizm olarak sayılabilir. Eşcinsel bireylerin ''takıldığı'' mekanlar dediğiniz yerlerde arkadaşınızın yaşadığı taciz için üzgünüz ve birçok arkadaşımızın yaşadıkları için de. Taciz, tecavüz, şiddet ve zorlama eşcinsellerin olmadığı gibi heteroseksüellerin de suçu değildir ve bu tarz davranış şekilleri belli bir cinsel yönelime mal edilemez. Bunlar insanlık suçudur örgüt olarak bu gibi davranışları yanlış bulup maruz kalan arkadaşlarımıza - eşcinsel ya da değil- elimizden gelen bütün yardımları yapıyoruz ve bu tarz davranışları kınıyoruz.

Son olarak da eşcinsellere ne yapması gerektikleri ile ilgili verdiğiniz nasihatler için teşekkür ederiz. Bizler de siz gazetecilerin yazılarını yazarken araştırma yapmalarını, araştırdıkları kurumlarla iletişime geçip konuyu detaylı olarak incelemelerini, bilimsel olmayan verileri bilimselmiş gibi sunmamalarını ve son olarak da yazılarında belirttikleri bilgileri intihal yapmamak adına kaynak vererek yazmalarını talep ederiz (Örneğin "günün sözü" diye yazmış olduğunuz yazının Özdemir Asaf'a ait olduğunu belirtmeniz gibi)".

*************

Günün Sözü

Adları unut, yüzleri, sesleri, kokuları falan. Geçmişine bir asfalt dök. Yürüyebilmek için ihtiyacın olacak…

Burak Aksak

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.