Çözüm olursa bu hafta olur!!

Yayın Tarihi: 03/07/17 08:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

İşte Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nu Crans Montana'da devam eden Kıbrıs zirvesinde ısrarla kalıp çözümü zorlaması ve bununla birlikte Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım'ın 4 saat içerisinde zirveye katılıp nihai bir karar alınmasında önemli rol oynayacağını açıklaması bizlere kısa bir süre içerisinde Kıbrıs'ta bir çerçeve anlaşması gerçekleşebileceğini net bir şekilde ortaya koymuştur.

Şu an masaya konulan yeni çözüm paketleri bugünden itibaren müzakere edilerek güvenlik ve garantiler başta olmak üzere siyasi eşitlik, dönüşümlü başkanlık, mal mülk mübadelesi ve daha birçok konu ciddi anlamda görüşülüp bir noktaya varmaya çalışacağını anlıyoruz.

Bu adada çözüm olmak zorunda. Bu durum sürdürülebilir bir durum değil. Kimliğimiz yok; devletimiz çoğu zaman Türkiye tarafından tanınmıyor, ihracat şansımız zayıf olduğu için üretim kötü ve sınırlı. İthalata dayalı bir yaşam sürüyoruz. Bunun ekonomiye çok kötü etkileri vardır. Tanınmamışlığın yarattığı çok ciddi sorunlar var. Kendi başımıza ve bağımlı bir şekilde yaşıyoruz. Bir çocuğun yürümesi için birkaç kez düşmesi ve dizlerinin kanaması gerekiyor.

Crans Montana'da devam eden Kıbrıs zirvesi son derece kötü bir havada ilerlerken Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin toplantılara dahil olmasının ardından zirve bir anda olumlu bir havaya dönüştü. Öyle görünüyor ki içinde bulunduğumuz bu hafta son derece kritik bir hafta Kıbrıs sorunu bu hafta yaşanacak gelişmelerle birlikte ya çözüme doğru ilerleyecek ya da uzunca bir süre askıya alınacak. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu'nun Kıbrıs sorununun çözülmesi konusunda ortaya koyduğu inisiyatifin arkasında aslında yatan asıl gerekçe Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın Kıbrıs'ta gerçekleşecek bir çözüme, özellikle adil bir çözüme var olan ciddi desteğinin bir göstergesidir.

Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun önemli iki toplantısını iptal ederek daha doğru söyleyecek olursak katılması gereken iki önemli toplantıya katılmayarak Crans Montana'da kalması ve olası bir çözüm halinde şartlarını sonuna kadar zorlamayı tercih etmesi bizlere Türkiye'nin ciddi bir çaba sarf ettiğini bir kez daha göstermiş oldu.

Samimi olmak gerekirse Türkiye'nin Orta Doğu'da yaşanan ciddi karmaşadan ötürü Kıbrıs'ta bir çözüm olmasını çok da fazla istemediğini düşünmüşümdür bugüne kadar yani herkes Orta Doğu'ya ve Akdeniz'e hakim olmaya çalışırken Türkiye'nin Kıbrıs gibi önemli bir adadan asker çıkaracağını düşünmek bana hiçbir zaman mantıklı gelmemiştir.

Ancak son birkaç aydır en üst düzeyde yapmış olduğum temaslardan ötürü Türkiye'nin Kıbrıs'ta kalıcı bir çözümü kendi menfaatlerini de koruma altına alarak artık ciddi anlamda istediğini idrak etmiş bulunuyorum.

İşte Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nu Crans Montana'da devam eden Kıbrıs zirvesinde ısrarla kalıp çözümü zorlaması ve bununla birlikte Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım'ın 4 saat içerisinde zirveye katılıp nihai bir karar alınmasında önemli rol oynayacağını açıklaması bizlere kısa bir süre içerisinde Kıbrıs'ta bir çerçeve anlaşması gerçekleşebileceğini net bir şekilde ortaya koymuştur.

Şu an masaya konulan yeni çözüm paketleri bugünden itibaren müzakere edilerek güvenlik ve garantiler başta olmak üzere siyasi eşitlik, dönüşümlü başkanlık, mal mülk mübadelesi ve daha birçok konu ciddi anlamda görüşülüp bir noktaya varmaya çalışacağını anlıyoruz.

Aslına bakarsanız liderler bu konuları uzunca bir süredir zaten defalarca kez görüşüp bir yere bağlamaya çalıştılar; yani diğer bir şekilde söyleyecek olursak konuşulacak her şey artık konuşuldu tüm mesela bu müzakereler sonrasında sonuç alabilmek.

Rumların korkusu ne?

Rumlar eğer Türklere düzenli saldırı başlatıp eski yıllarda olduğu gibi bunlar isyancı deyip öldürmek gibi bir planları varsa, Türkiye'nin garantörlüğünü istememesi normal. Eğer böyle bir düşünceleri yoksa Türkiye'nin etkin garantisinden neden rahatsız olsunlar. Rumlar; Türkleri katletmeye başlamadıktan sonra neden Türkiye Rumlara saldırsın?

Diyeceksiniz ki AB garantisi var; bu zamanda ne garantisi kardeşim, hatta hangi zamanda yaşıyoruz? Bunları diyen kesimler var ancak Avrupa'nın ortasında Bosna Hersek katliamını, Hırvatistan savaşını unutmak mümkün mü?

Savaş her yerde ve sudan sebeplerle çıkarılır, savaş çıkarmak kadar kolay bir olay mı var?

Eğer Türkiye'nin garantörlüğü kalksın deniliyorsa o zaman 40 bin asker adada kalsın demek lazım. Rumlar, adada Türk askerinin varlığını hissetmediği sürece, olası bir çatışmada Ankara'nın müdahale edeceği korkusunu hissetmezse adınız gibi emin olun eski günlere geri döneriz.

Garantörlüklerin olmadığı bir antlaşmaya ben evet demem kimse evet dememeli. Bu her şeyden önemli.

Beyler her ay birkaç Kıbrıslı Türk Rumlar tarafından darp ediliyor, sınır olaylarını unutmayın, binlerce Rum'un sınırları delme çabalarını unutmayın, bu korkutma ya da çözümden uzaklaştırma demagojisi değil, bu garantörlükler olmalı düşüncesidir.

Netice itibarıyla hem toprak konusu hem garantiler konusu farklı yöntemlerle çözülecek.

Çözüm olmak zorunda

Yazıyı noktalamadan şunu da söylemek lazım; bu adada çözüm olmak zorunda. Bu durum sürdürülebilir bir durum değil. Kimliğimiz yok; devletimiz çoğu zaman Türkiye tarafından tanınmıyor, ihracat şansımız zayıf olduğu için üretim kötü ve sınırlı. İthalata dayalı bir yaşam sürüyoruz. Bunun ekonomiye çok kötü etkileri vardır.

Tanınmamışlığın yarattığı çok ciddi sorunlar var. Kendi başımıza ve bağımlı bir şekilde yaşıyoruz. Bir çocuğun yürümesi için birkaç kez düşmesi ve dizlerinin kanaması gerekiyor.

Ama bu çözüm ihtiyacını karşılamaya çalışırken, bir kimlik sahibi olmaya çalışırken bunu pantolonu indirmeden yapmamız gerekiyor. Türkiye'den tam anlamıyla kopmadan yapmamız gerekiyor.

En önemlisini söyleyeyim, belki bazılarına en önemsizi gelebilir ama biz Müslümanız, "Yoo ben domuz yerim, camiye gitmem, gerekirse Müslüman da değilim" diyenler olsa dahi bu toplum Müslüman ve "istavroza tapanlar" Müslümanları hiç sevmez; işte bu nedenle çözüm ama garantili çözüm !!!

***************

Günün Sözü

Siz cennetteydiniz ama bunun farkında değildiniz. Dünyada pek çok insan da böyledir. Mutlu olmayı hak etmediklerini sanarak en büyük sevinci bulabilecekleri yerlerde keder ararlar.

Paulo Coelho

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.