Başkanlık sistemini düşünmenin zamanı geldi...

Yayın Tarihi: 21/08/17 08:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

Çoğu ülkede böyle bir yapı yok. Ağırlıklı olarak başkan biraz diktatör konseptinde çalışıyor. Önceleri başkanlık sisteminin bizde sağlıklı çalışmayacağına dair düşüncelerim vardı ancak içinde bulunduğumuz durumu iyice bir etüt ederseniz parlamenter sistemin parlamenter sistem olmaktan çok uzağa gittiğini ve hükümeti adeta birkaç bakanın ve vekilin tehditle yönettiğini gözlemleyebilirsiniz. Bugün, Başbakan Özgürgün 20 defa kabineyi değişeceğine dair sinyal veriyor ama bunu yapamıyorsa, bakanlardan ve vekillerin tavırlarından çekindiğindendir. Böyle bir yapıyla nereye kadar ve en önemlisi de nasıl devlet yönetebilirsiniz ki?

Bugün kabinenin bazı üyelerinin adı rüşvet iddialarına bile karışabiliyor ama gerçek ama yalan, var mı ortada bir soruşturma, yok. Var mı bir istifa yok. Bu da demek oluyor ki siyasi kültür daha çok fırın ekmek istiyor bizde. Böyle bir anlayışın hakim olduğu küçük bir ülkeye başkanlık sistemi oldukça başarılı da çalışabilir daha kötü sonuçlara da yol açabilir. Bu nedenle bu durumun üzerinde iyice çalışması gerekiyor. Sonuç olarak öyle bir noktadayız ki gerçekten şu anki siyasi yapı sürdürülebilir değil ve tam anlamıyla artık çökmüş durumda.

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ortaya bir fikir atmıştı ve demişti ki "Bizde de başkanlık sitemi olsun." Bu öneri yıllar önce merhum Denktaş bey tarafından da ortaya atılmıştı ve yine merhum Bülent Ecevit de siz küçük bir ülkesiniz size en iyi başkanlık uyar demişti. Yine yanlış hatırlamıyorsam DP Genel Başkanı Serdar Denktaş da bu fikri ortaya atmıştı.

Tabii başkanlık derken nasıl bir başkanlık sistemi olsun bu da son derece önemli. Tahsin bey bu öneriyi ortaya atarken altını doldurmamıştı. Dünyanın pek çok ülkesinde başkanlık sistemi var ama her ülkenin başkanlık sistemi şekli farklı.

Başkanlık sistemine geçilmesi görüşüne katılıyorum belki de artık başkanlık sistemine geçme zamanı gelmiştir. Zira böyle dandik bir parlamenter sistemde, milletvekillerinin kraldan da kralcı oldukları bir sistemle daha fazla nereye kadar devam edilebilir? Yazının ilerleyen aşamalarında okuyacaksınız; bize en iyi uyan Rum tarafındaki başkanlık sistemidir. Ülkeyi hiçbir vekilin etkisi ve dayatması altında kalmadan yönetebilen ve meclis istifa etse bile başkanın yerinin sarsılmayacağı bir sistem. Bu bize tam olarak uygun. Türkiye'deki başkanlık sistemini de düşünenler olabilir ama bizde Türkiye'de olduğu gibi güçlü bir Erdoğan yok. Yani tüm ülkeyi kanatlarının altına alıp yönetebilecek bir yapımız yok bizim. Bunun en önemli nedeni de KKTC'nin küçük bir ülke oluşu. Dahası demokrasinin hala tam olarak hazmedilmemiş oluşu.

Başkanlık sistemi Amerika kıtası, Brezilya, Küba gibi ülkeler de var, çoğunlukla da Afrika ülkelerinde var ama bunların en sağlıklı çalışanı şüphesiz ki Amerika'dır, çünkü Amerika'da hem sağlam bir yargı sistemi var; öyle bir yargı sistemi ki başkanı oturduğu yerde sallayabilir. Dahası kongre var senato var ki başkana nefes aldırmıyor.

Çoğu ülkede böyle bir yapı yok. Ağırlıklı olarak başkan biraz diktatör konseptinde çalışıyor. Önceleri başkanlık sisteminin bizde sağlıklı çalışmayacağına dair düşüncelerim vardı ancak içinde bulunduğumuz durumu iyice bir etüt ederseniz parlamenter sistemin parlamenter sistem olmaktan çok uzağa gittiğini ve hükümeti adeta birkaç bakanın ve vekilin tehditle yönettiğini gözlemleyebilirsiniz.

Bugün, Başbakan Özgürgün 20 defa kabineyi değişeceğine dair sinyal veriyor ama bunu yapamıyorsa, bakanlardan ve vekillerin tavırlarından çekindiğindendir. Böyle bir yapıyla nereye kadar ve en önemlisi de nasıl devlet yönetebilirsiniz ki?

Tabii sebepleri var bunun ama sebeplerine geçmeden nasıl bir başkanlık arzu ettiğimiz de önemli.

Bir kere yargı sistemi bizde çökmüş, adeta alarm veriyor. Güçlendirilmesi lazım ama hükümetler hiçbir zaman güçlü bir yargı istemediği için yargıyı güçlendirmemişler.

Küçük bir ülkede senato kuramazsınız ya da kurarsınız, vekillerin yerini senatörler alır; hadi diyelim bu tamam, peki ya kongre nasıl olacak? Bizde Meclis'in komiteleri bile son derece yavaş çalışıyor ve yasa üretemiyor.

Kongre olmazsa Başkanı kim kontrol edecek?

Tabii yine tekrar etmekte fayda var nasıl bir başkanlık sistemi hayal ettiğiniz de son derece önemli!

Diktatörlük mü başkanlık mı?

Bu iki konsept birbirine çok yakındır aslında. Eğer KKTC için hayal ettiğimiz; bir başkan olsun, halk seçsin ve ülkeyi tam anlamıyla o yönetsin tüm yetkiler elinde toplansın, astığı astık kestiği kestik olsun işte bu diktatörlük şeklinde bir başkanlık olur.

Bir kere başkan denetlenebilmeli, her istediği yasayı şıp diye geçirememeli, kongre onu kontrol etmeli ya da meclis önemli yetkilerle donatılmalı. Bu anlattıklarım birçok şekilde düşünülebilir çünkü birçok farklı şekli var başkanlığın.

Başkan dediğiniz adam bir sürünün çobanı olmamalı demek istiyorum.

Peki bizim ülkedeki siyasiler böyle bir şey ister mi? Yani kontrol edilmek, sorgulanmak ister mi?

Cevabı siz verin!

Konudan uzaklaşmayalım, demem o ki başkanlık sistemi biraz da siyasi kültürün sağlamlığı ve altyapısının hazır olmasıyla ilgili bir durum.

Bizim ülkemizde siyaset gelişmedi ki yetkiler tek elden yönetilsin. Tabii bu da ayrı bir sorun.

Bugün kabinenin bazı üyelerinin adı rüşvet iddialarına bile karışabiliyor ama gerçek ama yalan, var mı ortada bir soruşturma, yok. Var mı bir istifa yok.

Bu da demek oluyor ki siyasi kültür daha çok fırın ekmek istiyor bizde.

Böyle bir anlayışın hakim olduğu küçük bir ülkeye başkanlık sistemi oldukça başarılı da çalışabilir daha kötü sonuçlara da yol açabilir. Bu nedenle bu durumun üzerinde iyice çalışması gerekiyor.

Sonuç olarak öyle bir noktadayız ki gerçekten şu anki siyasi yapı sürdürülebilir değil ve tam anlamıyla artık çökmüş durumda.

Başbakan Hüseyin Özgürgün, başkanlık sistemini artık masaya bir yatırsın derim.

************

Günün Sözü

YürekIi bir kadının başı, yüreksiz bir erkeğin omzuna ağır geIir!

Nazım Hikmet

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları