Evlenme ve eğlenme anlayışımız

Yayın Tarihi: 15/07/13 07:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+
Düğünlerimiz çoğunlukla havaların en sıcak olduğu dönemlerde yapılır.

Neden olduğunu kimse bilmiyor.

Genç çift ve ailesi dört hafta önceden ceplerinde bir tomar davetiye ile gezerek eşe dosta dağıtıyorlar.

Bazen eşin dostun yanında bulunan insanlara da tanışmışlık olmasa bile bir davetiye verilip "sizi de bekleriz" denir

Bu davetiyeler diğer torbadan olup zarfın üzerinde isim yazmaz. Bu acil durum davetiyesine "ayıp olmasın diye verilen davetiye" denir.

Davetiyeyi veren, alanın o düğüne gitmeyeceğini bilir. Alan da gitmeyeceğini bildiği halde davetiyeyi alıp gidecekmiş gibi davranır.

İki taraf da bilir ama bilmez.

Düğün günü kuaförden "Gelin Başı" randevusu alınır ve bu en az 3 saat sürer.

Dışarıda sıcaklık 45 derece.

Damat'ın işi kolay. Güzel bir yaz traşı ve sinek kaydı. Ama takım elbise ise sauna yerine geçer. Hele damadın kilolar biraz fazla ise ter ayakkabıları doldurur.

Düğün arabası ya kiralanır yada aile veya arkadaşlar arasında uygun bir araba temin edilir.

Üstünde de bir çiçek. Plaka "evlendik mutluyuz".

Bütün aile birkaç saatliğine fotograf çekmek için birkaç saatliğine stüdyoya gider.

Gün batımından sonra davetliler ve "ayıp olmasın" diye davet edilenler açık hava düğün salonuna gelirler.

Bayanlar aşırı yüksek ayakkabıları ile yürümekte büyük bir zorluk çekerken, başlarında kuaförlerin başarılı bir şekilde oturtmuş olduğu Eyfel kuleleri, Zafer Anıtları ile dengeyi sağlamaya çalışıyorlar. Giyilmiş olan elbiselerin bazıları gerçekten çok zevkli seçilmişken bazıları ise doğaya aykırıymış gibi durur.

Görmek ve görülmek yarışı.

Bayanlarımızın şık giyimi ve güzel makyajlarına zıt olarak erkeklerimizin çoğu bir pantolon ve gömlek ile durumu idare ederler.

Ortalık henüz sakinken, arkadaş misafirler masalara oturup konuşurlar.

Ve beklenen an gelir.

Damat ve Gelin'in arabası görünür.

Genç çift arabadan inip alkışlar arasında içeriye girerken sağlı sollu toprağa sokulmuş maytaplardan kıvılcımlar fışkırır.

Nikah masasına oturulur ve mutluluğa imzalar atılır. Şahitler genelde yüksek rütbeli siyasetçilerden olur.

Ardından bir gürültü kopar ve genç çift gürültü eşliğinde dansa başlar. Astronomik bir fiyata tutulan videocu da bütün tekniklerini gösterek olayı filme çeker.

Danstan sonra tebrik için çift ,yerini alır. Yanlarında aile ve kutucu.

Önce anneler babalar ve en yakın akrabalar takılarını takıp tebrik için yerlerini alırlar.

Damat giymiş olduğu takımın içinde suppa sucuk terlerken gelin de akmaya başlayan makyajını kontrol etmeye başlar.

Aile fertlerinin durumu da farklı değildir.

Müzik diye adlandırılan gürültü eşliğinde gelen misafirler gelin ile damadı tebrik ederken söylenenleri dudaklardan okumaya çalışırlar.

Kutucu ise verilen zarf ve hediyeleri alıp hemen kutuya atar.

Bu olay video kayıtları ile belgelenip ileride kullanılır.

Hava sıcaklığının yanında projektörlerin verdiği ısı durumu daha da zorlaştırır.

Işığa gelen sinekler, kelebekler, yarasa ve baykuşlar alçak uçuşa geçerler.

Gelin ve damadın yüzlerinde öpülen misafirlerin parfümleri yanında yüzlerce değişik makyaj malzemesinin değişik renkleri de belirmeye başlar.

İlk elli kişiye kadar genç çiftin hareketleri normal olarak seyreder. Sayı arttıkça haraketler de otomatik pilota ayarlanarak her gelene ayni program uygulanır.

Zaten müzik gürültüsünden sadece dudakların hareketinden okunuyor söylenmeye çalışılanlar.

Misafirler ortaya konmuş sandalyelere oturarak kimlerin geldiğini ve ne giydiklerini baştan aşağıya süzerek kendilerine göre yorumlarlar.

Müzik kimsenin konuşamayacağı ses yüksekliğinde ayarlanmış olup herkes gidene kadar gürültüye devam eder.

Kışın veya ilkbahar'da neden düğün yapılmadığını biraz anlatmaya çalıştım.

Zoru varken neden kolayını seçelim?

Mutluluklar dilerim.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Doç. Turgay HİLMİ yazıları