Vergi düzenlemelerinde sosyo - ekonomik esaslara önem verilmelidir

Yayın Tarihi: 14/03/11 14:56
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+

2008 yılından başlayan ve 2010 yılında son bulan çeşitli siyasal seçim atmosferleri geldi ve geçti.

Sonuçta halkımız KKTC'nin sosyo-ekonomisini geliştireceğine inandığı U.B.P.'ne hükümet etme hakkını verdi. Ayrıca, ayni partinin yıllarca başkanlığını yapmış olan Sn. Dr. Derviş Eroğlu'nu da Cumhurbaşkanlığı görevine getirdi.

Diğer bir anlatımla, bugün KKTC'nin yönetimi ve Cumhurbaşkanlığı ayni siyasal parti kökenli kişilerden oluşmakta olup sosyo-ekonomik hedeflere ulaşamamakta koalisyon ortağı veya başka bir mazareti olamaz.

Tek mazaret birçok kılavuzların vizyonsuzluğu, beceriksizliği ve KKTC inançlarının olmayışıdır.

Seçim propagandası süresince tüm partilerin gündeminde en çok sosyo-ekonomik konulara yer verildi ve çeşitli çözüm önerileri için taahhütlerde bulunuldu.

Hangi çözüm önerileri öngörülmüş olursa olsun bunların esasının kamu maliyesi ile ilişkilendirilmiş olmasıdır.

Bazı partiler bu konuda detay vermekten kaçınmışlar, bazıları ise detaylar vermişlerdir.

Kamu maliyesi denildiği zaman hiç şüphesiz en çok ağırlık verilen konuların başında vergiler gelmektedir.

Vergilerle ilgili konular ele alınırken uluslararası vergi hukukundaki vergilemenin mali ve ekonomik temellerinin neler olduğu, bunların ülkemize uyumlaştırılmasında nelerin gözönünde bulundurulması gerektiği konusunda ilgililere ve yetkililere aşağıdaki bilgileri özetlemeyi veya anımsatmayı uygun gördüm.

A. Vergileme esasları ile ilgili kurallar genellikle 3 ana başlık altında toplanmaktadır:

1. Vergilemenin amaçları;
2. Vergilemenin temel kuralları;
3. Vergilemenin etkileri.

VERGİLEME AMAÇLARI bakımından gerekli esaslar şunlardan oluşmalıdır:

a. Bütçe fonksiyonu, makul ve mantıklı düzeydeki kamu giderlerini karşılamaya ve kamusal yatırımları gerçekleştirmeye yönelik olmalıdır;

b. İktisadi kalkınma, parasal politika (monetary stabilitiy) ve istihdam politikalarına yön vermelidir;

c. Sosyal adaleti sağlayabilmek açısından gelir dağılımını düzenlemelidir.

VERGİLEMENİN TEMEL KURALLARI aşağıdaki esaslardan oluşmalıdır:

a. Tüm gelir ve servet kaynakları toplu olarak vergi zeminini (tax base) oluşturmalıdır;

b. Vergiye tabi tutulacak gelir ve servetler belirli ve objektif bir şekilde ölçülebilir olmalıdır;
(Quantitatively and objectively measurable) ;

c. Vergiler sermaye kaybına neden olmamalıdır. (Avoidance of capital loss).

VERGİLEME ETKİLERİ bakımından uygulanacak her verginin amaçlanan sosyo-ekonomik amaçlara ulaşmaya ne dereceye kadar yardımcı olunabileceği saptanmalıdır.

B. Vergilerin Sınıflandırılması:

Klâsik anlamda vergiler "dolaysız" (direkt/vasıtasız) ve "dolaylı" (indirekt/vasıtalı) olarak iki sınıfa ayrılır. Dolaysız vergiler gelir ve varlık üzerinden alınan vergilerdir.

Dolaylı vergiler ise Gümrük, KDV, BSİV gibi mal ve hizmet teslimleri üzerinden alınan vergilerdir.

Bunun dışında "vergi" olarak tanımlanmayan ve genellikle harç ve fon isimleri ile anılan ancak ekonomik hayat üzerinde maliyet etkisi yaratan bir tür dolaylı vergi uygulamalarıdır.

Özellikle fon uygulamaları çağdaş vergi uygulamalarının gerisinde kalan, kamu maliyesini gerektiği gibi plânlayıp uygulayamayan veya gerekli tasarruf önlemlerini alamayan ülkelerde mevcut kaynakların yetersizliği karşısında harcama kapasitesini artırmak suretiyle Bütçe dışı mali kaynak sağlama amaçları için gerçekleştirilmektedir.

Bu tür mevzuatın uygulama yetkisi Bakanlar Kurulu'nun veya tek bir bakanlığın yetkisine verilmiş olması da birçok hallerde ekonomik dengelerin kolayca bozulmasına da neden olmaktadır.

C. Vergileme Prensipleri:

Sosyo-ekonomik amaçlara erişebilmek için uygulanacak vergiler aşağıdaki prensipler çerçevesinde hazırlanmalıdır.

1. GELİR TEMİNİ İÇİN:

a. Yeterlilik prensibi (principle of adequacy). Vergi sisteminin gerekli ve inandırıcı tasarruf önlemleri sonucunda hükümetin kamu giderlerini karşılayacak bir şekilde garanti vermesi şarttır;

b. Uygunluk prensibi (principle of adaptability). Ekonomiyi alt-üst etmeden, tasarruf sonrası devlet giderlerinin karşılanması için bütçeye gelir sağlanabilmesini temin etmek. Bu uygulamanın başarı olanağı, devletin alacağı tasarruf önlemleri ile yakından ilgili olduğu oranda mümkündür.

2. SOSYAL ADALET VE EKONOMİK KALKINMA İÇİN:

a. Evrensellik prensibi (the principle of universality). Genel geçim giderleri üzerinde kazancı olan herkesin benzer şekilde vergilendirilmesi icap etmektedir. Politik veya sair nedenlerle gelir sınıfları içinde bazı gruplar kısmen veya tamamen vergiden muaf tutulmamalı veya vergi kaçırılmasına fırsat verilmemelidir. Teşvik uygulamaları ise çok dikkatle düzenlenmeli, istismara kapalı olmalı ve tüm sektörleri kapsamalıdır. Örneğin siyasilere vergi istisnası tanınmamalıdır;

b. Eşitlik prensibi (principle of equality). Aynı veya benzer durumda olan kişilerin aynı vergi yükümlülükleri ve sorumlulukları olmalıdır;

c. Ödeyebilme prensibi (ability of payment principle). Bu prensibe göre vergi yükü, kişiler arasında, onların vergiyi ödeyebilme kapasitelerine göre dağıtılmalıdır;

d. Vergiler rekabet ilkelerini menfi yönde etkilememelidir.

Sözkonusu esaslar çerçevesinde hükümet olarak ve özellikle de Sn. Maliye ve Ekonomi Bakanları mali ve ekonomik konuları ivedilikle ele almak suretiyle gerekli yasal düzenlemeleri yapmaları gerekmektedir.

Bu düzenlemelerin bazıları Bakanlar Kurulu kararı ile de gerçekleştirilebilir.

Bu amaç ile ilgili Bakanlar öncelikle kendi aralarında koordineli çalışmalı sivil toplum örgütleriyle yakın temas içinde olmaya özen göstermeleri ve uzman kişilerin görüş ve önerilerini dikkate almalıdırlar.

Şayet bu yapılmaz veya geç kalınırsa başkaları bunu yapacak ve birçoğumuzun hoşuna da gitmeyecektir.

Yukarıda özetlemeye çalıştığım hususlar maalesef gelmiş geçmiş iktidarlar döneminde dikkate alınmamıştır.

Vergi mevzuatımız kişilere ve/veya sektörel işletmelere göre yapılan değişikliklerle delik deşik edilmiş olup bunların anlaşılabilirliği, gelir getiriciliği ve denetlenebilirliği dahi ortadan kalkmıştır.

Özellikle de, seçim öncesi global kriz gerekçe gösterilerek ömürleri 90 gün olan Yasa Gücündeki Kararnameler ile yapılan birçok popülizm kokan düzenleme vergi hukukunun "siyah tahtasını" o kadar doldurmuştur ki onu uygulayanlar dahi net okuyamıyor.

Bu konu ile ilgili en iyi çıkış yolu bu "siyah tahtada" yazılı olanları silmek ve yerine okunabilir, anlaşılabilir, pratik, makûl düzeyde bütçeye gelir getirici ve sosyo-ekonomimizin gelişmesine yardımcı olacak düzenlemelerin yapılmasıdır.

Diğer önemli bir husus da yapılan bir yasal düzenlemenin halk tarafından benimsenebilmesi için inandırıcı olmalı ve halka güven vermelidir.

Nedeni, niçini ve etkileri en gerçekçi ve inandırıcı verilerle ilgili Bakanlar tarafından açıklanmalıdır.

Örneğin, Aralık 2010 ayının son günü Maliye Bakanlığı tarafından değiştirilen ve 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren KDV Oranları Tüzüğü'nün gerekçelerinden bir tanesinin halka daha ucuz gıda maddeleri sunulması ve Güney'le rekabet edebilir bir piyasa oluşması olduğu Sn. Maliye Bakanı tarafından açıklanmıştır.

Aradan yaklaşık iki buçuk aylık bir süre geçmiş olmasına rağmen bu gerekçenin doğruluğu maalesef görülmemiştir.

Tüm tüketicilere soruyorum günlük zorunlu ihtiyaçlarınızın satın alınmasında KDV düzenlemeleri dolayısıyla herhangi somut bir ucuzluk görüldü mü?

Bunun cevabını halkımıza bırakıyorum.

Milliyetçilik nutuklarına halkımızın karnı çoktan doymuştur.

Yönetim beceriksizliklerini milliyetçilikle veya başkalarını hedef etmekle kamufle etmek mümkün değildir; çünkü, Kıbrıs Türkünün milliyetçilik dersi almaya veya bunun derecesini ölçme hiçbirinin tekelinde olamaz.

Bu nedenle, hükümet edenlerin KKTC'nin sosyo-ekonomik durumunun nasıl düzeltileceği konusuna ağırlık vermeli ve en gerekli olanlardan başlamak üzere yukarıda belirtmiş olduğum esas ve prensipler dikkate alınarak gerekli düzenlemelere ivedilikle başlanmalıdır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.