Vergi mevzuatımız "yaz-boz" uygulamasından ne zaman kurtulacak?

Yayın Tarihi: 21/03/11 13:10
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+

Geçtiğimiz haftalarda bu köşemde "Yeni KDV Oranları Sadece Pahalılığı Değil Kayıt Dışılığı da Körükleyecektir" başlıklı yazımın 13'üncü paragrafında 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren yürürlüğe giren yeni KDV Oranlar Tüzüğü'nün geçmişte olduğu gibi değiştirilmeye başlanacağını gerekçeleri ile belirtmiştim.

Bunun başlıca nedenlerinden bir tanesi yukarıda belirtmiş olduğum uluslararası vergilendirme esaslarının ve prensipleri ile ülkemizin ekonomik gerçeklerinin dikkate alınmaması, diğer bir tanesinin de siyasal popülizm amaçları için yapılmış olmasıdır.

Şayet bu değişiklik bir siyasal popülizm amacı taşımıyorsa demek ki bu Tüzüğü düzenleyen kılavuzların yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmadıklarını bir kez daha göstermektedir.

Sözkonusu yazımda 2011 yılının Ocak ayından itibaren yürürlüğe giren KDV Oranlar Tüzüğü hakkında belirtmiş olduğum birçok hatalı düzenlemelerden birkaç tanesi Maliye Bakanlığı tarafından düzeltilmiş ancak bunları düzeltmeye çalışırken yine de hatalar zincirine devam edilmiştir.

Örneğin, "Narenciye Ürünlerinin" ve "Narenciye Kesin Hizmetlerinin" KDV oranı 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren %1'den %5'e yükseltilmiştir. İki ay sonra 28.2.2011 tarihinde yapılan Tüzük Değişikliği ile 1 Mart 2011 tarihinden itibaren Narenciye Ürünlerinin ve Narenciye Kesin Hizmetlerinin KDV oranı %0 (sıfıra) indirilmiştir. Neden? Çünkü Narenciye Birlikleri bu mal ve hizmetlerin KDV oranının yükseltilmesi nedeniyle haklı olarak tepki koymuşlardır.

Pekâla Maliye Bakanlığı bu ve daha birçok haklı gerçekleri esas Tüzük düzenlenirken neden dikkate almamıştır?

Diğer benzeri bir örnek ise mekanik ve digital ortamda yapılan baskı (matbuat) hizmetleridir.

Daha önce KDV oranı %5 olan bu hizmetlerin KDV oranı 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren %16 oranına yükseltilmiştir.

Özellikle Gazeteciler Birliğinin haklı gerekçelerine istinaden ortaya koydukları tepki karşısında Maliye Bakanlığı bir geri adım daha atmak suretiyle sözkonusu KDV oranını %5'e indirmiştir. Yaptıkları beyanatlarda basının sıkıntılarını iyi bildiklerini iddia eden Bakanlar ve özellikle Maliye Bakanı neden bu düzenlemeyi yaparken bu konuya gerekli dikkati göstermemiştir?

Öteyandan, lüks sayılabilecek yaylı yatakların KDV oranı %5 iken, daha çok dar gelirlilerin kullandığı süngerden veya pamuktan mamul yaysız yatakların KDV oranı %16, nar ekşisinin ve limon suyunun KDV oranı %5 olarak saptanırken sumak ekşisinin KDV oranının %16 olarak saptanmasının ve değiştirilmemesinin nedenini anlamak mümkün değildir.

Daha birçok benzeri örnekleri göstermek mümkündür.

Merak ettiğim diğer bir husus ise 28.02.2011 tarihinde yayımlanan sözkonusu KDV Oranları Değişiklik Tüzüğü düzenlemesinde "narenciye ürünlerinin" KDV oranının %0 (sıfıra) indirilmesi hiç de yerli üreticimizin leyhine olacağı görüşünde değilim.

Çünkü yapılan düzenleme ile yurtdışından ithal edilecek her türlü narenciye ürünü de gerekli önlemler alınmazsa sıfır KDV oranı ile ithal edilecek ve yerli üretim daha da kösteklenmiş olacaktır.

Ayrıca, narenciye üreticilerin ürünlerini yetiştirmek amacıyla ilâç, gübre su, akaryakıt ve diğer mal ve hizmet alımları için ödeyecekleri KDV miktarları toplamını yüklendikleri, yani tahsil edecekleri KDV olmayacağı için bunu indirim, mahsup ve gider olarak kaydedemeyecekleri ve bu konuda da yasada hiçbir önlem alınmadığı için bu finansal yük sürekli olarak üreticiler aleyhine artacaktır.

Sn. Maliye Bakanı ve kılavuzları bunları dikkate aldılar mı?

Narenciye Birlikleri bunu biliyorlar mı?

Yoksa Sn. Maliye Bakanı'nın kılavuzları ile birlikte 25 Şubatta Güzelyurt'ta esnaf ve üreticilerle vergi konusunda yapmış olduğu bilgilendirme toplantısında "narenciyede yapılan düzenlemeyle, ihracat noktasında bundan böyle KDV ödenmeyecek" (26 Şubat 2011 tarihli Kıbrıs Gazetesi) açıklamasına ne demeli?

Bunu üreticilere herhalde bir jest veya lütuf olarak takdim etmek istemiştir.

Ancak, bu popülist açıklama zaten KDV Yasası'nın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren temel kural olarak mevcuttur.

Diğer bir anlatımla, sadece narenciye ihracatı değil her türlü mal ve hizmet ihracatı KDV'den istisnadır.

Sn. Maliye Bakanı'nın yapacağı en önemli işlem % 0 (sıfır) KDV ile mal ve hizmet teslim eden yükümlülere indiremedikleri KDV yükünün işletmeler üzerinde yarattığı olumsuzluğu giderilmesi için diğer ülkelerin uygulamaları paralelinde gerekli yasal düzenleme yapmasıdır.

Bu konuda son olarak herkesin dikkatine getirmek istediğim bir husus ise 1 Ocak 2011 ile 28 Şubat 2011 tarihleri arasındaki iki aylık sürede narenciye ürünü ve kesim hizmetleri ile matbaalardan baskı hizmeti alanların ödemiş oldukları yüksek oranlardaki KDV'nin telâfi edilmesi hususunda ilgili Tüzük değişikliğinde hiçbir kural yeralmamıştır.

Özetle, gerek üretici gerekse matbuat hizmetleri için ödenen KDV herkesin yanına kalmıştır.

İşte düşünülmeden ve "deneme-yanılma" veya "yaz-boz" anlayışı ile yapılan bu ve benzeri hükümet uygulamalarının sonucunda halkın hükümete olan güveni daha da erozyona neden olmakta dolayısıyla da ekonomik faaliyetler durmakta veya yavaşlamakta, bunu yapmayanlar ise parasal ve sair kayıplara uğramaktadırlar.

Hâlbuki sosyo-ekonomik kalkınmanın temeli halkın ve işletmelerin hükümetlere duyduğu güven ile ancak mümkündür. Ne demiş atalarımız; "SÖZLERİ İLE ÖZLERİ AYNİ OLMAYANLAR GÜVEN SAĞLAYAMAZLAR."

Bu hataları sözde giderilebilmek için Vergi Dairesi esnafa, zanaatkârlara ve üreticilere "Götürü Vergilendirme" uygulamasına başvuru yapma propagandasına başlamıştır.

Bu amaçla da bazı yükümlülere yazılar göndermek suretiyle bu sistem kapsamında Vergi Dairesi'nin öngöreceği safi kazanç miktarı olarak Gelir Vergisine ve KDV'ne tabi tutulmalarını kabul etmeleri önerilmektedir.

Öncelikle böyle bir yönteme başvurulması yürürlükteki yasalara aykırı olduğu kadar ekonomik akıl ile de bağdaşmamaktadır.

Şöyle ki;

(a) Gelir Vergisi Yasası'nın 44. maddesi kuralları "Götürü Vergilendirme" kapsamına alınma hususundaki başvuruların her yılın Aralık ayı içinde yapılmasını öngörmektedir. Hâlbuki, 2011 yılına ilişkin bahse konu uygulamayı düzenleyen "Götürü Vergi Esas ve Kıstasları Değişiklik Tüzüğü" 31.12.2010 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Diğer bir anlatımla başvuru tarihinin en son gününde yürürlüğe girmiş olduğundan başvurular engellenmiş olup bu sürenin uzatılması hususunda 24/1982 sayılı Gelir Vergisi Yasası Maliye Bakanına veya Bakanlar Kuruluna da yetki vermemektedir;

(b) Hal böyle olmasına rağmen Vergi Dairesi aradan bir veya bir buçuk ay geçtikten sonra öngördüğü bazı yükümlülere Götürü Vergilendirme kapsamına dâhil edilmeleri için başvuru yapmaları amacıyla yazılı bildirimlerde bulunmuş ve/veya bazı yükümlülere vergi memurları gönderilmek suretiyle bildirim yapılmıştır;

(c) Yürürlükteki mevzuat Vergi Dairesinin yükümlülere başvurulmasını değil, yükümlülerin kendi iradeleri ile başvurmalarını öngörmektedir. Şayet bu yapılacaksa idi, böyle bir girişim Aralık 2010 ayı içinde yapılması gerekirdi;

(d) Bahse konu Tüzükte öngörülen KDV Oranlarının belirlenmesi esas ve kıstaslarına ilişkin hangi oranın uygulanacağı hususunda somut açıklama olmadığı için Götürü Vergi kapsamındaki yükümlülere uygulanacak KDV oranının istismarına veya hatalı hesaplanmasına açık olabilecektir;

(e) Götürü Vergilendirme Usulünde vergilendirme kapsamına dahil edilecek yükümlülere uygulanacak KDV oranının gerçek usulde vergilendirilen yükümlülerin KDV Oranlar Tüzüğüne istinaden uygulayacakları oranlardan daha düşük olması ve Götürü Vergiye tabi olan yükümlülerden işletmelerin satın alacakları malların bedeline dahil KDV indirimi dolayısıyla yapacakları hesaplamanın yaratacağı vergi kaybı veya bunun tersi bir hesaplamanın sonuçları dikkate alındı mı?

(f) Gerçek usulde vergi yükümlü statüsü ile Götürü usulde vergi yükümlü statüsü olanların bu statüleri arasındaki farklılık gerek tüketiciler gerekse işletmeler v.s. ilgililer tarafından nasıl bilinecektir? Götürü Usul statüsündeki yükümlülerin talep edilmesi halinde düzenleyecekleri belgeler diğer belgelerden nasıl ayırdedilecektir? Alıcıların mal ve hizmet satanlardan fiş, fatura v.b. belge alma zorunluluğu bulunduğu, hatta almayanların para cezasına çarptırılacağı kuralı bulunduğu dikkate alındığında satıcının hangi vergi statüsünde olduğunu alıcılar nereden bileceklerdir?

(g) Mevcut götürü vergilendirme sistemi talep edilmediği sürece, perakende satış fişi, fatura ve benzeri belge zorunluluğu öngörmediği için ekonomik kayıtdışılığın dolaylı olarak teşvik edeceğinden vergi kayıplarının oluşmasına neden oluşturacağından çok dikkatli davranılmalı ve gerekli önlemler alınmadan uygulamalar başlatılmalıdır.

Yukarıda (a) paragrafında belirtmiş olduğum yasal dayanaklara istinaden Vergi Dairesinin 2011 yılına ilişkin gerçekleştirmiş olduğu Götürü Vergilendirme işlemleri hukuki değildir.

KKTC bir hukuk devletidir ve hukukun üstünlüğüne ne pahasına olursa olsun saygı gösterilmelidir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.