Sosyo - ekonomik kalkınma için bazı acil öneriler

Yayın Tarihi: 02/05/11 12:43
okuma süresi: 12 dak.
A- A A+

Ülkemizde uzmanıyla, tüccarıyla, sanayicisiyle, turizmcisiyle, serbest meslek sahibiyle, çalışanıyla ve tüm vatandaşlarıyla bir şeylerin değişmesini ve başta Rum Yönetimi ve dünya devletleri ile yapılacak sosyo-ekonomik yarışlarda kendimizi güçlü kılmak amacıyla birçok mali ve ekonomik önlemlerin veya düzenlemelerin yapılması istenmektedir.

Bir benzetme yapma gerekirse, daha önce havuzda yüzen ancak 2004 yılından sonra açık denizlerde yüzmek için rota değiştiren KKTC gemisine lüzumsuz ağırlık yapan, gereksiz yer tutan unsurların gemiden dışarı atılmasını, köklü bir bakım onarımdan geçirilmesi suretiyle sürat kazanmasını tüm kesimler istemektedirler; çünkü, biz de bu geminin içinde yaşıyoruz ve yol almaya çalışıyoruz.

Sosyo-ekonomimizin durumunu benzetmeye çalıştığım bu geminin yol almasını engelleyen modası geçmiş yasalar, bürokrasiye takılan uygulamalar, bayatlamış yönetmelikler, unutulmuş ve kendi haline bırakılmış kamu işletmeleri ile bunun sonucunda yıllar sonra gelenek halini alan mesleki vizyondan yoksun, hantallaşmış ve tembelleşmiş birçok kamu görevlisi vatandaşlara yardımcı olacakları yerde işlerini yokuşa süren ve hatta agresif sözler sarf eder hale gelmiş bulunmaktadır.

KKTC gemisinin kaplumbağa süratiyle gitmesinden kurtulup süratlenmesini ve dünya ülkeleri ile rekabet eder bir duruma kavuşmasını istiyorsak konu ile ilgili aşağıdaki önlemlerin dikkate alınarak gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiği kanaatindeyim.

(1) Ekonomik Önlemler:

Kamu maliyesi darboğazdan süratle kurtarılmalıdır. Nasıl mı? Devlet kamudaki personel alımlarını durdurmalı, bazı dairelerdeki fazla personeli yeteneklerine göre ihtiyacı olan diğer Dairelere aktarmalı ve verimliliği artırmalı; Siyasal Kamu Görevlilerinden başlayarak yüksek maaş ödemelerini ve yurtdışı seyahat giderleri ile gerekli gereksiz resepsiyonlara, açılışlara, kutlamalara ve KKTC'yi Kıbrıs Türklerine tanıtma amacıyla yapılan yerel reklâm harcamalarına son vermelidir.

Ayrıca, mal ve hizmet üretiminin temel girdilerinden olan özellikle elektrik ve akaryakıt üzerindeki çeşitli fon ve vergiler azaltılmak suretiyle mal ve hizmetler ucuzlatılmalıdır.

Özetle, tasarruf önlemleri yukarıdan başlamalı ve bu konudaki ciddiyet halka kanıtlanmalıdır.

Ayrıca, kamuya ait işletmeler usulüne uygun ve gerçek değerinde özelleştirmeli; üretmeden tüketen bazı kamuya ait Daire, Komisyonlar, ve/veya kurumlar tasfiye edilmelidir.

(2) Mali Önlemler:

Devletimiz elinde bulunan bazı yetkilerini yasa ile kurulmuş olan meslek kuruluşlarına devretmelidir.

Mal ve hizmet üretimini teşvik etmek, piyasaya canlılık getirmek, işyeri kapanmalarını ve işçi durdurmalarını önlemek amacıyla vergi yasalarındaki muafiyet ve indirimler güncelleştirilmeli; vergi ve fon oranları ile kredi faiz oranları makul, pratik ve yeknesak düzeye çekilmelidir.

Tatminkâr teminat verenlere "eski Rum malı mı Türk malı mı" gözetmeksizin ucuz kredi olanakları sağlamaları için bankalar mevzuatında gerekli düzenlemeler veya zorlayıcı kurallar getirilmelidir. Ayrıca, devlet güvencesinde olan mevduatların kapsam oranı artırılmalı ve yurtdışındaki sıcak paranın KKTC'ye getirilmesi amacıyla çeşitli vergisel teşvik unsurları yürürlüğe konmalıdır.

Örneğin, mevduat faiz gelirlerinin stopaj oranları düşürülmeli, Veraset Vergisi yerine yürürlüğe geçirilen 39/2007 sayılı "Vefat İle Devredilen Malların Vergilendirilmesi Yasası" yatırımcılar üzerinde yarattığı olumsuz psikolojik etkisi nedeniyle Güney'de ve diğer birçok ülkelerde olduğu gibi yürürlükten kaldırılmalıdır.

(3) Personel Verimliliğinin Artırılması Önlemleri:

Maalesef kamu görevine alınma, atanma, görevlendirme ve terfi işlemleri politik popülizm dolayısıyla çeşitli yöntemlerle ihmal edilmiş hiyerarşik düzen bozulmuştur.

Buna ilâveten mesleki bilgi ve yeteneğin geliştirilmesi için de eğitsel etkinlikten de tamamen uzaklaşılmıştır.

Herhangi bir faaliyetin başarısı eğitilmiş personel vasıtasıyla elde edilir gerçeği dikkate alındığında, özellikle mesleki eğitimden yoksun kişiler kaybetme veya kandırılma psikozu içinde olduklarından genellikle agresif olmakta veya vatandaşa yardımcı olma yerine işleri yokuşa sürmeyi, yani topu taça atmayı kestirme bir yol olarak görmektedirler.

Eğitimsiz personelle çalışma zaten politikacıların da işine gelir çünkü fikir üretme ve inisiyatif kullandırma yerine bu özelliklere sahip olanlara daha kolay talimatlar verebilirler ve istediklerini gerçekleştirebilirler.

En kısa zamanda her türlü olanaklar yaratılarak ve önlemler alınarak mesleki ve etkin iletişim konularında kamu görevlilerinin yetiştirilmesine önem verilmelidir.

Ayrıca, ödül ve ceza müessesi de yürürlüğe geçirilmeli veya etkinleştirilmeli ve kamu görevlilerinin görevlendirmeleri rozet, kurdele asma, yağcılık v.b. özelliklere göre değil, objektif kriterlere göre yapılmalıdır.

(4) Kayıt Dışı Ekonominin kayda alınması:

Kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almak için KDV oranlarını aşağıya çekmek ve en çok üç orana bağlamak gerekir.

Bu oranlar düzenlenirken sağlık, eğitim ile temel gıda ve temizlik harcamaları bir grupta; inşaat, akaryakıt ve enerji gibi üretime yönelik harcamalar ikinci grupta, lüks tüketim maddeleri de diğer grupta toplanmalıdır.

KDV oranlarının yukarı çekilmesi pahalılığı ve enflasyonu artırdığı gibi tüketici ile satıcı arasında KDV pazarlığına konu teşkil etmekte dolayısıyla belgesiz satış yapılmasına neden olmaktadır.

Bu gibi işlemlerin artmasını önlemek, kayıt dışılığı minimize etmek ve vatandaşımızın KKTC'den alış-veriş yapmasını teşvik etmek için ülkemizin sosyo-ekonomik özellikleri de dikkate alınarak 2007 yılından itibaren yürürlükten kaldırılan KDV İadesi Yasasının veya buna benzer bir teşvik yönteminin tekrar yürürlüğe girmesi sağlanmalıdır.

Böyle bir uygulamanın ekonomiye kazancının maliyetinden hiç şüphesiz fazla olacağı aşikârdır.

Ayrıca, geçmiş yazılarımda da belirtmiş olduğum gibi;

(a) Ekonominin temel aktörü olan şirketlerin Kurumlar Vergisi ödendikten ve dağıtılmayan kurum kazancı üzerinden stopaj yöntemi ile temettü geliri üzerinden ödenen gelir vergisinden sonra bu kazancın şirket ortaklarına dağıtılması durumunda ikinci bir defa ortakların diğer kazançları ile birleştirilerek yüksek gelir vergisi oranlarında tekrar vergilendirilmesi uygulamasından acilen vazgeçilmesi için yasal düzenleme yapılmalıdır;

(b) Demirbaş alımları veya çeşitli yatırımlar dolayısıyla işletmelerin ödedikleri KDV yükümlülüğünün diğer ülkelerde olduğu gibi üç yıl yerine bir defada indirim konusu yapılmasına olanak verilmelidir;

(c) Vergi verme kültürünün sadece beyanatlarla, sloganlarla ve duyurularla değil vatandaşın ödediği vergilerin fiilen kendisine hizmet olarak döndüğünü hükümetin yapacağı inandırıcı işlemlerle kanıtlanması sağlanmalıdır;

(d) Gelir Vergisi Yasasındaki çeşitli giderlerin faturaya dayanmasına karşın uygulanan gider kısıtlamalarının sınırlamaları genişletilmeli ve bazıları kaldırılmalıdır;

(e) Safi kazanç esası üzerinden tarh ve tahakkuk eden Kurumlar Vergisi ile Gelir Vergisi oranlarına paralellik getirilmesi için gerçek kişilerin gelir vergisi matrah dilimleri ve oranları kademeli olarak azaltılmalı ve hatta tek orana çekilmelidir;

(f) Düşük KDV oranları ile yapılan mal ve hizmet teslimleri dolayısıyla ve her ay sürekli artış gösteren ancak ekonomik faaliyetin gereği telâfisi (indirimi) mümkün olmayan "Devreden KDV" miktarlarının işletmeler üzerindeki mali yükünün giderilmesi için belli dönemler itibariyle ilgili işletmelere iadesinin veya başka vergi türlerinden mahsup edilmesi veya gider yazılması suretiyle giderilmesi sağlanmalıdır;

(g) Bu düzenlemeler yapıldıktan sonra yasaların öngöreceği vergi disiplinine uymayanlar için vergi cezalarının da ağırlaştırılması yönünde düzenlemeler yapılmalıdır.

(5) Vergi Hukuku Çağdaşlaştırılmalıdır:

Ülkemizde artık sık sık değişmeyecek, uzun vadeli vergi hukuku uygulamalarına geçilmeli,günübirlik ve gerektiği gibi araştırılmadan yapılan yasal düzenlemelerden kaçınılmalıdır.

Vergi hukukundan bahsedildiği zaman bütün haksızlıkları önleyecek, Devletin vergi alma yetkisini güçlendirecek yükümlülerin haklarının da koruması için uluslararası ve özellikle de her gün siyasilerimizin dilinden düşürmediği AB normları ile ilgili yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Örneğin, başka ülkelerde de mevcut olan "re'sen vergi tarhiyatına" karşın yükümlülerin haklarını aramak ve korumak için mahkeme gibi göre yapan bağımsız bir "Vergi İtiraz veya Tahkim Komisyonu" veya komisyonları mevcuttur.

Hatta bazı ülkelerde Genel Vergi Komisyonları (General Tax Commissioners) ve Vergi İhtisas Komisyonları (Special Tax Commissioners) vardır. Benzeri bir kurum Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde de (Tax Tribunal) vardır.

Bu tür bağımsız kurumların mevcudiyeti Vergi İdaresinin iki dudak arasındaki uygulamalarını frenlemekte ve vergi yükümlüsüne devletine olan güven ve adaletin tecellisini sağlamaktadır. Vergi hukuku, basit, pratik ve herkesin kolayca anlayabileceği ve en düşük maliyetle uygulanabilecek bir şekilde düzenlenmelidir.

Bahse konu düzenlemelere bugün başlansa dahi bunun semeresi ancak 2 – 3 yıl içinde görülebilecektir.

Gelmiş geçmiş tüm Başbakanlar ve birçok Bakanlar kamu hizmetlerinin etkinleştirilmesi için her fırsatta kamu reformu yapacaklarını açıklamalarına rağmen bugüne kadar bu konuda hiç önlem almamalarının nedenini anlamak mümkün değildir.

Ancak, gerçek olan her geçen gün vatandaşın Devlet Dairelerinde karşı karşıya kaldığı olumsuzlukların hızla artmaya devam etmesidir.

Özetle, hepimiz KKTC gemisinin içindeyiz ve bu gemiyi batırmaya çalışmanın yerine bunun güvenlik içinde yüzdürülmesi için var gücümüzle ve eşitlik ilkesine dayalı özverilerlerle çalışmalıyız.

Öyleyse, yukarıda özetlemeye çalıştığım öneriler doğrultusunda işletmeleri ve tüketiciyi tarafsız ve adaletli bir şekilde vakit geçirmeden kollayıp, koruyacak ve teşvik edecek mevzuatlar çıkaralım.

Bu mevzuatların amacına ulaşması için Maliye Bakanlığının konularında uzman kişiler ve sivil toplum örgütleriyle yakın ilişkide olmasından başka çaresi yoktur.

Bu olmadığı sürece ve çalışmalar bir Plân ve Programa bağlanmadığı sürece konu sadece "KKTC'ni götürü usulde" idare etmek kalır.

Yani, yegâne görevi her ay maaşların nasıl ödeneceğinden başka bir vizyon oluşamaz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.