Vergi düzenlemelerinin işletmeler üzerindeki etkileri

Yayın Tarihi: 16/05/11 08:09
okuma süresi: 11 dak.
A- A A+


Bir devletin amaçlanan tüm fonksiyonlarını yerine getirebilmesi ancak ekonomik değer ifade eden bir takım kaynaklara ulaşabilmesi ile mümkündür.

Bu kaynaklardan en önemlisi hiç şüphesiz sağlıklı gelir kaynağını oluşturan vergilerdir.

Vergi devletin finansman gereksinimini karşılamakta en sağlıklı kaynak olmasına rağmen vergiyi veren kişi veya kurumlarda vergiye karşı daima bir direnç oluşturmaktadır.

Öteyandan, hükümetler de sosyo-ekonomik gelişmenin özelliğini, gerekliliğini ve etkilerini gözönünde bulundurarak vergi sistemlerine çağdaş ve yatırımları teşvik eden kurallar getirmek suretiyle yükümlülerin vergi yükünü hafifletmek için olanaklar sağlamak zorundadır.

Diğer bir anlatımla, bu kuralların vergi yasalarında yeralmasının amacı genellikle enflasyondan, siyasal ve/veya ekonomik olumsuzluklardan kaynaklanabilecek olumsuz etkiler karşısında işletme kazançlarının vergi yükünün asgariye indirilmesi ve yatırımların artarak gerçekleştirilmesini teşvik etmek suretiyle ülkenin refahının gelişmesini sağlamaktır.

Ekonominin başlıca aktörlerinden olan işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesi için çağdaş ekonomik prensipleri benimsemiş hükümetler sermaye değer artışı istisnası, kârın sermayeye eklenmesi, yani temettüden ikinci kez vergi alınmaması, yatırım malları alımlarında veya işyeri inşaatlarında ödenen KDV'nin üç yıl yerine bir defada indirim kabul edilmesi gibi önlemler almışlardır.

Keza, sıfır veya genel KDV oranı altında mal ve hizmet teslim edenlerin yüklendikleri KDV olmadığı için ödedikleri vergilerin indirilememesi veya başka vergilere mahsup edilememesi de ayrı bir anomali ve maliyet artırıcı bir uygulamaya da halen devam edilmekte olmasının nedenini anlamak mümkün değildir.

Benzeri konularda T.C. ve diğer ülkeler gerekli düzenlemeleri yapmışlardır.

Benzeri düzenlemeleri maalesef KKTC vergi hukukunda halen görmek mümkün değildir.

Bunlar olmadığı zaman işletmeler değişik yollardan sermayelerini bilançolarına kaydetmeden güçlendirmenin yöntemlerini aramaya başlarlar.

Bu tür girişimlere olanak verilmemesi için hükümetler vergi yasalarını güncelleştirmeleri ve uluslararası uygulamalara adapte etmeleri kaçınılmazdır.

Vergi kaybı gerekçesi ile bu önlemleri almaktan kaçınmak sosyo-ekonomik vizyonsuzluğun en belirgin örneğidir.

Vergi kaybı endişesi ile ekonominin kayıt altına alınması mümkün değildir.

Diğer bir anlatımla, 1976 yılından beri yürürlükte olan 41/1976 sayılı Kurumlar Vergisi, 1977 yılından beri yürürlükte bulunan 27/1977 sayılı Vergi Usul Yasası ve 1982 yılından beri yürürlükte olan 24/1982 sayılı Gelir Vergisi yasası gibi temel yasalarımızın birçok maddeleri maalesef çağımız gerekleri paralelinde kapsamlı şekilde uyumlaştırılmamış olması ve eğitimsiz hantal bürokrasi nedeniyle ülkemizin sosyo-ekonomisine yön vermenin mümkün olamayacağı gerçeğinden hareketle KKTC Vergi hukuku statükosuna neşter vurulması zamanı gelmiş hatta geçmiştir.

Bir örnek vermek gerekirse, 1977'de TC'nin o yıldaki Vergi Usul Kanunu'ndan adapte edilen 27/1977 sayılı Vergi Usul Yasasında bugüne kadarki 34 yıllık sürede sadece 1980 yılında sadece çok küçük bir tadilat yapılırken, bu sürede T.C Maliye Bakanlığı Vergi Usul Kanununda 27 tane kapsamlı yasal değişiklik yapılmıştır.

Buna ilaveten diğer Vergi Yasalarında da yaklaşık ayni miktarda yasal değişiklikler yapılmış olup bunlar ilgili yasaların güncelleştirildiğini gösterme bakımından önemli verilerdir.

İşte bu nedenlerden dolayındaki T.C. ekonomisi bugün sağlam temeller üzerine oturtulmuş ve mali güven tesis edilmiştir.

Mevcut vergi sistemimizde yatırımlara ilişkin olarak yükümlülere yasal yollardan vergi yüklerini azaltmaları için (yatırım ve amortisman indirimleri, bir yıl önceki zararların kârlara mahsubu v.s. gibi) birkaç kural mevcuttur.

Ancak, bugünkü koşullarda bu indirimler plânlı ve programlı faaliyet gösteren işletmeleri tatmin etmemektedir.

Günümüzün en önemli ekonomik koşullarından bir tanesi rekabet etme ve yatırım yapma potansiyellerini geliştirmeleri işletmelerin kayıtlı sermayelerinin güçlü olması ile ilgilidir.

Bu olmadığı takdirde, ne ülkenin gerçek ekonomik potansiyelini bilmek ve plânlamasını yapmak, ne de sağlıklı bir vergi incelemesini yapmak mümkündür.

İşletmelerin sermaye yapılarını güçlendirmelerine olanak veren vergi düzenlemelerinin KKTC mevzuatında çağdaş düzeyde olmayışı yasal yollardan değil de, yasal olmayan yollardan vergi yükünü aza indirme çabalarına mazeret oluşturması elbette kabul edilemez.

Maalesef, sözkonusu olumsuzluklar karşısında ülkemizde vergi plânlamasının en kolay yolu genellikle vergiden kaçınmak şeklinde algılanmakta ve uygulanmaya çalışılmaktadır ki bu yöntem gelecekte işletmelerin çok zor durumlarla karşılaşmalarına sebebiyet verecektir.

Kayıtdışı ekonomiden bahsederken sadece vergi kaybından bahsetmek doğru değildir.

Kayıtdışı nüfus, kaçakçılık ve diğer unsurlar da sosyo-ekonomiyi menfi yönde etkilemektedir.

KKTC'de Vergi kaçırma girişimlerinin rağbet görmesinin başlıca nedeni bunun önüne geçecek makul mantıklı ve çağdaş yasal düzenlemelerin ilgili yasalarda yapılmamasıdır.

Bu durum devam ettiği sürece ülkedeki kayıtdışılığın büyüklüğü artış gösterecek ve vergi kaçırma işlemleri ivme kazanmaktadır.

Kayıtdışı ekonominin büyüklüğünün neredeyse kayıtlı ekonomi kadar olduğu bilinmeyen bir husus değildir.

Tüm ülkelerde kabul edilebilecek oranlarda kayıtdışılık olmakla beraber yapılan düzenlemelerle ve alınan önlemlerle bu oranlar asgari düzeyde tutulmaktadır.

Görüleceği gibi vergi kaçırma işlemlerinin asgariye indirilebilmesi için kayıtdışılıkların kayıt altına alınması zorunluluğu vardır.

Bunu gerçekleştirmek için yapılacak yasal düzenlemelere ve çeşitli lojistik desteklere ilâveten eğitimli, çağdaş vergi hukuku vizyonuna sahip, kendini mesleki konuda yetiştirmiş, çağdaş uygulamalara inanmış kişilere ihtiyaç vardır.

Statüko diye adlandırılan durum sadece yasalarda değil ayni zamanda uygulayıcıların beyninde ve karakterinde yeralmıştır.

Önemli olan politik kararlılık ve cesarettir.

Vergi yükünün azaltılması için işletmeler tarafından yasalar çerçevesinde yapılan vergi plânlaması işlemleri ise vergi yasalarına aykırılık oluşturan işlemler değildir.

Vergi plânlama yöntemleri yasa koyucunun amaçladığı şekilde uygulandığı taktirde öngörülen sonuçlara ulaşmak vergi kaçıranla ayni potaya konma anlamına gelmemelidir.

Bir kısım vergi plânlama yöntemleri ise vergi yasalarında yer alan genel ve özel teşviklerinden veya ilgili konuyu düzenleyen yasa kuralındaki düzenlemelere dayanmaktadır.

Vergi konusu dinamik bir konu olup vergi yasalarında öngörülen teşviklerin sürekli araştırılması ve ülkemizin ekonomik gereksinimleri paralelinde yeniden düzenlenmelidir.

Etkinliğini kaybeden kurallar ise uygulamadan kaldırılmalı veya çağdaş düzeye getirilmelidir.

Örneğin, bugünkü uygulamada vergi teşviklerinin büyük bir kısmı yüksek miktarlardaki yatırımlar için öngörülürken, KKTC'deki işsizliğin devamlı artması karşısında gerekli vergisel teşvik önlemlerinin düzenlenmiş olmaması sosyo-ekonominin bütünsellik ilkesi ile bağdaşmamaktadır.

KKTC'de onbin işsiz gencimizin olduğunu bilen ve bunu her fırsatta dile getiren Bakanlarımızın acaba bu durumun giderilmesi için vergi mevzuatında herhangi bir düzenleme yapılmasını hiç düşündüler mi? veya kılavuzları kendilerine önerdiler mi?

Ülkemizin vergi gelirlerine olan ihtiyacı her geçen gün artmakta olduğu bir gerçektir.

Yaşadığımız bütçe yetersizliğinin en büyük sebebi özellikle geçmiş hükümet döneminde devletin birçok fuzuli harcamalarının vatandaşların ödemiş oldukları vergilerle finanse edilmesidir.

Maalesef bugünkü hükümetin de bu konuda somut tasarruf önlemleri aldığını söylemek mümkün değildir.

Örneğin, bugüne kadar hiçbir Resmi Hizmet Aracının (RHA) açık artırım usulü ile satılması, sözleşme ile gereksiz hizmet alımları veya gereksiz yurtdışı seyahatlerin azaltılması için kararlar veya önlemler alınmamıştır.

Bu konuda ve diğer savurganlıklar hakkında ne kadar aşırı gidildiğini Resmi Gazetelerde yayımlanan kararlarda kolayca görülebilir.

Vergi gelirleri ve düzenlemeleri konusu yanında tasarruf önlemleri ve uygulamaları da her geçen gün önemini artırmaktadır.

Tasarruf sadece lâfla değil icraatla yapılır.

Gümrükte elkonulan arabaların, bedel ödenmediği için resmi hizmet aracı olarak kullanılması bir tasarruf önlemi göstergesi olarak kabul edilemez.

Çünkü bu araçların akaryakıt, sigorta v.s. kullanan giderlerin de herhalde esas sahipleri tarafından ödendiği iddia edilemez.

Kaldı ki Gümrük Dairesi tarafından elkonulan tüm mallar kamunun malı olup bunun açık artırma suretiyle paraya çevrilmesi ilgili yasa ve Bütçe Disiplini gereğidir.

Elde edilecek vergi gelirlerinin artırılabilmesi ise tasarruf önlemlerine ilâveten kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması ve ülkenin vergi verme psikolojisi ile kültürünün çeşitli yöntemlere yükseltilmesi ve yaygınlaştırılması ile ancak mümkün olacaktır.

Bu konuda yapılacak yasal düzenleme çalışmalarında siyasi kararlılık gereği yanında profesyonel uzmanların görüşlerine de mutlaka ihtiyaç vardır.

Ayrıca, amaçlanan hedefe ulaşılması bakımından vergi hukukumuzda yapılması gereken düzenlemeler bir paket halinde ve eşzamanlı yapılmasının da öneminin ilgililerin ve yetkililerin bilgisine getirmeyi gerekli görmekteyim.

Ancak, öncelikle hükümetin, vergi gelirlerinin azalması kaygısına kapılmadan, ekonomik tıkanıklığın önünü açacak çağdaş düzenlemeleri süratle yapmasıdır.

Kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması vergi kaçırma işlemlerini en aza indireceği ve vergi yasalarının öngördüğü plânlama yöntemlerinin kullanılmasının daha da önem kazandıracağı şüphesizdir.

Böylece, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de vergi plânlaması yöntemleri önemini daha fazla artıracaktır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.