Vergilemenin mali ve ekonomik prensipleri

Yayın Tarihi: 07/06/11 07:00
okuma süresi: 12 dak.
A- A A+


2009 seçimleri üzerinden iki yıldan fazla bir süre geçti.

Halkımız bu seçimlerde köklü siyasi partilerimizden UBP'ne hükümet kurma ve dört yıl süre ile KKTC'ni yönetme hakkı verdi.

Seçim propagandası süresince tüm partilerin gündeminde en çok sosyo-ekonomik konulara ve çeşitli çözüm önerilerine yerverildi.

Önemli olan bu önerilerden hangi çözüm önerisi olursa olsun bunun esası kamu maliyesi ile ilişkilendirilmiş olmasıdır.

Bazı partiler bu konuda detay vermekten kaçınırken bazıları detaylar vermiştir.

Kamu maliyesi denildiği zaman hiç şüphesiz en çok ağırlık verilen konuların başında vergiler gelmektedir.

Vergilerle ilgili konular ele alınırken uluslararası vergi hukukundaki vergilemenin mali ve ekonomik prensiplerinin neler olduğu, bunların ülkemiz hukukuna uyumlaştırılmasında nelerin ilgililer ve yetkililer için gözönünde bulundurulması gerektiği konusunda özellikle aşağıdaki bilimsel konuları özetlemeyi yararlı mütalaa ettim.

Bu bilgiler her ne kadar da akademik olarak algılanabilir ise gerçek olan bunların fiiliyatta dikkate alınmasıdır.

A- Genel olarak vergileme ile ilgili kurallar aşağıdaki üç anabaşlık altında toplanmaktadır:

1- Vergilemenin temel kuralları;
2- Vergilemenin amaçları;
3- Vergilemenin etkileri;

1. Vergilemenin temel kuralları bakımından:

(a) Tüm ekonomik faaliyetler sonucu meydana gelen gelir ve servet kaynakları toplu olarak vergi zeminini oluşturur (Fomation of Tax Base);

(b) Vergiye tabi tutulacak gelir ve servetler belirli ve objektif bir şekilde ölçülebilmelidir. (Quantittivly and objectively measurable);

(c) Vergiler sermaye kaybına yol açmamalıdır. (Avoidance of capital loss).

2. Vergileme amaçlarının fonksiyonları şunlardır:

(a) Bütçe Fonksiyonu, yani kamu giderlerini karşılamak ve ülkenin alt yatırımları gerçekleştirmek;

(b) Ekonomik kalkınma, parasal politika (monetary stabilitiy) ve istihdam politikalarına yön vermek;

(c) Sosyal adaleti sağlayabilmek açısından gelir dağılımını düzenlemek.

3. Vergilemenin etkileri bakımından da uygulanacak her verginin amaçlanan sosyo-ekonomik hedeflere ulaşmaya ne dereceye kadar yardımcı olunabileceğinin saptamasıdır. Bu nedenle, düzenleyicilerin ellerindeki istatistiki bilgi ve verilerin güncel ve güvenilebilir olması gerekir.

B- Vergilerin Sınıflandırılması:

Klasik anlamda vergiler "dolaysız" ve "dolaylı" olarak iki sınıfa ayrılır.

Dolaysız vergiler gelir ve varlık üzerinden alınan vergilerdir.

Dolaylı vergiler ise ithalat, mal ve hizmet satışları üzerinden alınan vergilerdir.

Bunun dışında "vergi" olarak tanımlanmayıp resim, harç ve fon isimleri ile anılan ancak ekonomik hayat üzerinde birçok vergi gibi maliyet etkisi yaratan uygulamalar mevcuttur.

Bu uygulamalar KKTC gibi özellikle çağdaş vergi uygulamaları gerisinde kalan veya kamu maliyesini gerektiği gibi plânlayıp uygulayamayan ülkelerde mevcut kaynakların yetersizliği karşısında bütçeye ek gelir sağlamak için veya bazı sektörleri rekabet karşısında korumak için gerçekleştirilmektedir.

Bu tür mevzuatın uygulanması yetkisinin Bakanlar Kurulu'nun kararlarına bırakılmış olması da birçok hallerde ekonomik dengelerin bozulmasına neden olmaktadır.

C- Vergileme Prensipleri:

Sosyo-ekonomik kalkınma amaçlarına ulaşabilmek için düzenlenecek vergiler uygulamaları aşağıdaki prensipler çerçevesi dahilinde hazırlanması halinde ancak başarılı olabilir.

1. Gelir temini amacı için:

(a) Yeterlilik prensibi (principle of adequacy). Milli vergi sisteminin hükümet masraflarını karşılayacak bir şekilde garanti vermesi şarttır.

(b) Uygunluk prensibi (principle of adaptability). Ekonomiyi alt-üst etmeden, devlet giderlerinin karşılanabilmesi için bütçeye gelir sağlanabilmesini temin etmek. Bu uygulamada başarı olanağı tasarruflar ile yakından ilgili olduğu oranda mümkündür.

2. Sosyal adalet ve ekonomik kalkınma amacı için:

(a) Evrensellik prensibi (the principle of universality). Ödeme gücü olan herkesin benzer bir şekilde vergilendirilmesi icap etmektedir. Politik veya sair nedenlerle gelir sınıfları içinde bazı gruplar vergiden muaf tutulmamalıdır. Teşvik uygulamaları ise çok dikkatle düzenlenmeli, mağduriyetlere neden olmayacak, istismara kapalı olmalı ve tüm sektörleri kapsamalıdır.

(b) Eşitlik prensibi (equality principle). Aynı veya benzer durumda olan kişilerin aynı vergi sorumlulukları olması icap etmektedir.

(c) Ödeyebilme prensibi (ability of payment principle). Bu prensibe göre vergi yükü, gerçek veya tüzel kişiler arasında, vergiyi ödeyebilme kapasitelerine göre dağıtılmalıdır.

(d) Vergiler rekabet ilkelerini menfi yönde etkilememelidir.


D- Ekonomik Politikalar için Gerekli Prensipler:

Vergiler, ekonomik amaçlara ulaşmada yardımcı veya köstekleyici rol oynayabilirler. Ekonomik faaliyeti destekleyen vergi politikaları ayni zamanda bütçe gelirlerini de artırır. Bu nedenle, vergi veya vergiye ilişkin düzenlemeler yazılırken aşağıdaki prensiplere büyük önem verilmelidir. Özellikle de KKTC'nin siyasal konumu ile sosyo-ekonomik durumu da dikkate alınarak bu konularda daha hassas davranılmalıdır.

(a) Ekonomik Kalkınma Prensibi. Ekonomik genişlemeyi köstekleyen vergi politikalarının yürürlükten kaldırılması ve gelişmeyi teşvik eden politikaların kabullenilmesi şarttır. Duruma göre değişmekle beraber, genellikle dolaysız vergilerin dolaylı vergilerin yerini alması ve tasarruf ile yatırımı teşvik için özel vergi teşvikleri iyice araştırılarak yasal şekle dönüştürülmelidir. Bu yasal düzenlemelerin yapılmasında pratik, anlaşılabilir ve uygulanabilir özelliklere dikkat gösterilmeli ve çok başlılık arzeden uygulamalardan kaçınılmalıdır.

(b) Ekonomik İstikrar Prensibi. Muhtemel ekonomik dalgalanmaları önlemek, "enflasyon" ile "deflasyon" arası çalkalanmaları durdurmak için ekonomik hedefler paralelinde vergi sisteminde uzun vadeli önlemler alınmalıdır. Çok sık değiştirilen veya kendi içinde çelişkiler bulunan vergi mevzuatı yatırımcılar üzerinde güvensizlik yarattığı için ekonomik faaliyetler menfi yönde etkilenmektedir.

(c) Ekonomik Kaynakların Kullanılması Prensibi. Sadece Bütçeye kaynak yaratmak için uygulanan vergi politikaları ekonomik kaynakları çarpık bir şekilde kullanılmaya zorlamamalı veya kayıtdışılığa neden oluşturmamalıdır. Bir sektörden diğeri aleyhine, bir pazarlama sisteminden bir ötekine veya bir sektör için diğeri aleyhine taraf tutulmamalıdır. Vergi sistemi, ekonomik faaliyet sahaları üzerinde asgari müdahalede bulunmalı ve ayni sektördeki işletmelere eşit oranda yararlanma ve yükümlülük öngörmelidir. Keza, hükümet, kamu iktisadi kuruluşlarındaki egemenliğini kaldırmalı ve birçoğunu özelleştirmeli, bazılarını ise özerkleştirmelidir. Diğer bir anlatımla, hükümet ekonomik faaliyetlerden ve mesleki kurumlardaki yönetimlerden elini çekmelidir.

E- Uygulamayı Sağlamak için Gereken Koşullar:

Yukarıda belirtilen prensipleri düşünürken vergilerin kâğıt üzerinde kalmayıp uygulanması gerektiği de unutulmamalıdır. Vergi yasalarının etkin bir şekilde uygulanması için beş genel koşul vardır.

(a) Açıklık Koşulu. Vergi yasaları halkın ve uygulayıcıların kolayca anlayabilecekleri şekilde açık, anlaşılabilir, ve uygulanabilir olmalıdır.

(b) Devamlılık Koşulu. Vergi yasaları çok seyrek değiştirilmelidir. Değişiklikler genel ve sistematik vergi reformu niteliğinde diğer vergi yasalarındaki düzenlemeler ile ayni zamanda yapılmalı ve bunların bütçe takvimi paralelinde düzenlenmesine özen gösterilmelidir. Bundan güdülen amaç, işletmelere kendi plân ve programlarını güvenle yapmalarına olanak vermektir.

(c) Tasarruf Koşulu. Hem hükümet hem de vatandaş için fuzuli harcamalar gerektiren uygulamalardan kaçınılmalıdır. Diğer bir anlatımla, "maliyet-fayda" ilkeleri gözetilmeli ve tasarruflar teşvik edilmelidir.

(d) Uygunluk Koşulu. Vergi hukuku ilke ve prensiplerini çiğnemeksizin, vatandaşa vergisini ödemede ve beyannamelerini düzenlemede yardımcı olunmalı ve ona potansiyel vergi kaçakçısı gözüyle bakılmamalıdır. Her zaman için "Beyan Kutsaldır" ilkesine ve gelişmesine özen gösterilmeli, buna karşın bu ilkeyi istismar edenlere ağır cezalar getirilmelidir.

(e) Vergi Bilinci Koşulu. Özellikle uygulayıcıların en iyi şekilde ve sürekli eğitilmelerine, mesleklerine bağlı ve halkına saygılı olmayı hayatta prensip edinmiş olanlara sorumluluk verilmesine ve özlük haklarının da buna göre düzenlenmesine dikkat edilmelidir. Genelde halk, özelde ise her düzeydeki vergi yükümlüsünün vergi kültürünün ve bilincinin gelişmesi için sivil toplum örgütleri ve eğitim kurumları da üzerlerine düşen çalışmaları yapmalı, hatta bu konuda Eğitim Bakanlığı eğitim kurumlarının müfredatına bu konuyu dahil etmelidir. Bu konuda gerekirse Devlet bunu yarışma ve sair etkinliklerle teşvik etmelidir.

Ekonomik düzen iki ayrı ve birbirine bağlı fonksiyonu kontrol eder.

Bunlardan bir tanesi "mal ve hizmet üretme fonksiyonu"; yani kimin, neyi, nasıl üreteceğidir.

Diğeri ise "tüketme fonksiyonu"; yani kimin, neyi, ne kadar tüketeceği veya sahip olacağıdır.

Dolayısıyla, vergi mevzuatı düzenlenirken bu fonksiyonların gözönünde bulundurarak mal ve hizmet üretimini, tüketimini ve mülkiyeti yönlendirici ve teşvik edici unsurlar içermesine azami özen gösterilmelidir.

Ancak, bunun başarı şansı yine de uygulayıcıların eğitim, vizyon ve hukukun üstünlüğü ilkesinin varlığına inanmalarına ve halkın hükümete olan güveninin durumuna bağlı olduğu unutulmamalıdır.

KKTC'nin bugünkü kamusal verimliliğine ve etkinliğine bakıldığı zaman yukarıda belirtmiş olduğum ilkeler ve prensipler çerçevesinde düzenleme yapılması olanağı pek görmüyorum.

Yukarıda özetlemeye çalıştığım hususlar maalesef gelmiş geçmiş iktidarlar döneminde dikkate alınmamıştır.

Vergi mevzuatımız kişilere göre yapılan değişikliklerle delik deşik edilmiş olup bunların anlaşılabilirliği, gelir getiriciliği ve denetlenebilirliği dahi ortadan kalkmıştır.

Özellikle de, seçim öncesi veya popülist amaçlarla yapılan birçok düzenleme vergi hukukunun "siyah tahtasını" o kadar doldurmuştur ki onu uygulayanlar dahi net okuyamıyor.

Bu konu ile ilgili en iyi çıkış yolu bu "siyah tahtada" çeşitli renkteki tebeşirlerle yazılı olanları tamamen silmek ve yerine çağdaş, anlaşılabilir ve uygulanabilir pratik, makûl düzeyde bütçeye gelir getirici ve sosyo-ekonomimizin gelişmesine yardımcı olacak düzenlemelerin yazılmasıdır.

Bunun da ancak uzmanlardan ve sivil toplum örgütlerinin görevlendireceği mesleğinde tecrübe kazanmış temsilcilerden oluşacak bir vergi reform komisyonu tarafından mümkün olabileceği görüşündeyim.

Aksi halde, Maliye Bakanlığının her ay ödeyeceği maaşların v.s. harcamaların nasıl ödeyeceğinin kaynağını bulma arayışından başka bir konu ile ilgilenemeyeceği açıktır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.