Çifte vergilendirme ve vergi kaybını önleme antlaşmaları

Yayın Tarihi: 14/06/11 08:23
okuma süresi: 10 dak.
A- A A+

ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ VE VERGİ KAYBINI ÖNLEME ANDLAŞMALARI'NIN KKTC'DEKİ DURUMU

Günümüzde ülkeler arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler hızla artış göstermiş; sermaye, teknoloji ve işgücü hem kapsam hem de nitelik bakımından giderek daha fazla uluslararası bir özellik kazanmıştır.

Mal ve hizmet unsurlarının uluslararası boyutlarda hareketlilik göstermesi ülkeler arasındaki ekonomik ve buna ilişkin sorunların yanı sıra vergisel sorunların ve uyuşmazlıkların da ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Her devlet, kendi ulusal sınırları içinde, egemenlik haklarına dayanarak mutlak bir vergileme yetkisine sahiptir. Uluslararası vergi hukukuna göre devletlerin egemenlik hakkına dayanıp vergileme yetkileri aşağıdaki ilkelere dayanmaktadır:

a) Kaynak (Source);

b) İkamet (Residency);

c) Uyrukluk (Citizenship);

Diğer bir anlatımla, devletler kendi ülkelerinde elde edilen gelirlerden vergi alma hakkına sahip iken kendi ülkesinde ikamet eden yabancı uyruklu veya vatandaşlarının yurtdışından elde ettikleri gelirlerden de vergi alma hakları vardır.

Bu ilkelerden herhangi birine dayanarak, bir devletin vergilendirme işlemi gerçekleştirmesi sonucu ayni vergi yükümlüsünden ve gelirden ayni vergi konusu ile bağlantılı olarak belli bir zaman devresi içinde başka bir devletin de vergi alması durumu, çifte vergilendirme (Double Taxation) olgusunu ortaya çıkarmaktadır.

Hiç şüphesiz ayni gelir üzerinden iki devlete hatta bazen daha fazla devlete vergi ödenmesi zorunluluğu işletmeleri ve özellikle de yatırımcıları olumsuz yönde etkilemekte özellikle de yabancı sermaye yatırımlarına ihtiyacı olan ülkeleri daha da etkilemektedir.

Devletler bu sorunun üstesinden gelmek amacıyla bir yandan kendi vergi hukuklarında yabancı ülkelerden elde edilen gelirlerin vergilendirilmemesi veya vergilense dahi yabancı ülkelerde ödenen vergilerin kısmen veya tamamen mahsubuna veya yabancı ülkelerden elde edilen gelirlerin ikamet ülkesinde muaf tutulmasına olanak veren düzenlemeleri gerçekleştirmek için ilgili devletler arasında andlaşma yoluna gitmektedirler.

Genellikle de bu konuda andlaşma yapma isteminin ilk adımı kalkınmakta olan ülkelerden başlamaktadır. Ekonomileri ayni düzeyde olan devletler de çifte vergilendirmeyi önleme amacıyla andlaşmalar yapma yönünde eşzamanlı kararlar almaktadır.

Sözkonusu anlaşmların esas içeriğini özellikle hangi gelir türlerinin, nasıl ve hangi oranlarda vergiye tabi veya muaf tutulacağı konuları oluşturmakta olup bunların düzenlenmesi uluslararası Birleşmiş Milletler veya Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) modellerinden birine uygun olarak andlaşmaya taraf iki ülkenin mutabakatı ile birçok ülke arasında düzenlenmektedir.

Çifte vergilendirmeyi önleme andlaşmalarının kalkınmakta olan ülkeler bakımından başlıca amacı yabancı sermaye yatırımlarını en uygun koşullarda yurda getirebilmek ve kendi açısından en az vergi fedakarlığıyla bu işi başarabilmektir.

Bu amaçla, KKTC Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi Yasalarının düzenlenmesinde, KKTC'nin uluslararası ekonomik dezavantajlarını da dikkate alarak, kendi yükümlülerini çifte vergilendirme olgusundan kurtarabilmek için "tek taraflı kredi/(mahsup)" (Unilateral Tax Releif) yöntemini kabul ederek dış ülkelerde ödenen verginin KKTC'de ödenmesi gereken benzeri vergiden mahsup edilmesini bazı koşullara bağlı olarak kurala bağlamıştır.

Ancak, ülkemizin çok küçük ekonomiye sahip olması ve izolasyonlar nedeniyle öngörülen amaçlara yeterince hizmet etmemiştir.

Bu nedenle, KKTC'nin siyasi, ticari ve ekonomik ilişkiler içinde olduğu Türk firmalarını çifte vergilendirme yükünden arındırmak ve ülkemizde yatırım yapmalarını teşvik etmek amacıyla bu konuda Türkiye Cumhuriyeti ile vergi andlaşması yapılması bir zorunluluk haline gelmiştir.

Nitekim, 30.12.1988 tarihinde iki ülke yetkilileri tarafından imzalanıp ve parlamentolarında yasalaşmış olan bu andlaşma Resmi Gazete'de yayımlanarak 01.01.1989 tarihi ile başlayan vergilendirme döneminden itibaren "KKTC-TC Çifte Vergilendirmeyi ve Vergi Kaybını Önleme Andlaşması" ismi altında her iki ülkede de yürürlüğe girmiştir

Ancak, benzeri bir Andlaşmanın dost olarak kabul ettiğimiz Türk Devletleri veya İslam Ülkeleri ile de yapılması için şimdiye kadar hiçbir çaba yapılmamıştır.

Öteyandan, 1988 yılında T.C. ile imzalanan sözkonusu Andlaşma ise gerek içerik gerekse uygulamanın etkinleştirilmesi bakımından bugüne kadar güncelleştirilmemiş veya daha fazla yararlanılması yönünde Vergi Dairesi'nin ve dolayısıyla Maliye Bakanlığının hiçbir girişimi gözlemlenmemiştir.

Kanımca, sözkonusu Daire personelinin büyük bir kısmının yasalarüstü olan bu Andlaşmanın içeriğinden pek bilgisi yoktur.

T.C Gelir İdaresinin ise bu konudaki işlemlerle ilgilenen Daire Başkanlığı bulunmakta olup yaklaşık 60 ülke ile imzalanan veya imza aşamasında bulunan Vergi Andlaşmaları mevcut olup bunların daha da artırılması için temas ve çalışmaların hızla devam ettiğini görmekteyim.

Güney Kıbrıs Yönetiminin de bu konuda çeşitli ülkelerle imzalamış olduğu yaklaşık 35 tane andlaşması mevcut olup bunları daha da artırmak için çalışmalar yaptıklarını basından izlemekteyim.

Şayet yukarıda belirtmeye çalıştığım ekonomik nedenler önemli olmamış olsa idi neden bu konuda T.C. ve G.K.R.Y. dahil olmak üzere birçok ülke diğer ülkelerle andlaşmalar yapmak için sürekli çalışmalar yapmaktadır.

Konunun diğer önemli bir yönü ise, bahse konu andlaşmaların son yıllara kadar ikinci kısmına pek önem verilmemesidir. İkinci kısım olarak isimlendirilen konu andlaşmaya taraf ülkelerin vergi kayıplarını önlemek için karşılıklı bilgi değişimi, yani vergisel istihbarat kaynaklarını birbirine aktarmalarına ve idari yardımlaşmaya ilişkin kuralların çalıştırılmamasıdır.

Bu kurallara işlerlik kazandıran ülkeler ekonomik kayıtdışılığı azalttıklarından vergi gelirleri artış göstermektedir.

Özellikle son yıllarda dünyada meydana gelen kara para aklanmasını ve suç gelirlerinin önlenmesi konusundaki işlemlerin başarılı şekilde sürdürülmesi gerekli ve kaçınılmaz olduğu için birçok ülke "Çifte Vergilendirmeyi ve Vergi Kaybını Önleme" Andlaşmalarının içeriğine ülkelerarası etkin bilgi değişimi ve idari yardımlaşma kuralları ilâve etmeye daha fazla önem vermeye başlamıştır.

Nitekim, AB bu konuda yeni Direktif de yayımlamıştır.

Dünya'nın en gizli ve güvenilir bankacılık sistemine sahip İsviçre bile birçok ülke ile bilgi teatisi andlaşmaları imzalamaya başlamıştır.

Her ne kadar da KKTC'de Avrupa Birliği müktesebatı henüz uygulanmıyorsa da hükümet edenlerin başlıca görevleri ülkemizin sosyo-ekonomik durumunu müktesebat kapsamında geliştirmek, kayıtdışılığı ve her türlü kaçakçılığı önlemeleri için AB müktesebatına dâhil edilmeyi beklemeden gerekli düzenlemeleri zamanında almalarıdır.

Bu konuda örnek alacağımız ülkelerden bir tanesi Türkiye Cumhuriyetidir. Türkiye gerçekten her konuda olduğu gibi yukarıda belirtmiş olduğum konularda da gerekli düzenlemeleri yapmış ve yapmaya devam etmektedir.

Son zamanlarda KKTC'nin çeşitli ülkelerde ve özellikle Türki devletlerde, körfez ve ortadoğu ülkelerinde ticari temsilcilikler açmış ve açma uğraşı içinde olduğunu çeşitli basın haberlerinden öğrenmekteyiz.

Merak ettiğim konu şudur; acaba bu ticari temsilciliklerin açılış görüşmelerinde veya faaliyetlerinde bu ülkeleri KKTC'de yatırım yapmalarını, ticari ve ekonomik ilişkilere girmelerini ve/veya iş ortaklığı kurmalarını teşvik etmek için vergi andlaşması yapılması hususunda yetkililerimiz girişim yaptılar mı?

Kanımca bunun cevabı hayırdır; çünkü maalesef gerek hükümet yetkilileri gerekse sivil toplum örgütlerimiz tamamen klasik teşvik unsurları veya mevzuatı üzerinde odaklaşmış olup, vergi andlaşmalarının da sözkonusu teşvik unsurlarına çağdaş bir alternatif teşkil ettiği gerçeğini maalesef dikkate almamakta, hatta Anavatanımız Türkiye ile mevcut Andlaşmanın güncelleştirilmesi için hiçbir girişim yapılmamaktadır.

Siyasi veya diğer yetkililerimize ışık tutmak ve bilgilendirmak amacıyla yabancı ülkelere vergi andlaşmalarının yapılması gereği, amacı ve tarihçesi ile dünyada uygulanan çeşitli andlaşma modelleri hakkında daha sonraki yazılarımda yer vermeye çalışacağım.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.