Vergi güvenlik yöntemleri (2)

Yayın Tarihi: 04/07/11 07:00
okuma süresi: 15 dak.
A- A A+

Geçtiğimiz haftaki yazımda konu ile ilgili olarak vergi güvenliği, gelir ile servet ilişkisi, servet beyanı esası ve bunların uygulanmasında gerekli olan esaslar hakkında bilgiler vermeye çalışmıştım. Bugünkü yazımda ise bu esasların nasıl uygulanacağı hakkında açıklayıcı bilgiler vermeye çalışacağım.

1. VERGİ GÜVENLİK ESASININ YASAL İŞLEVLİĞİ:

Bir vergi yükümlüsünün belirli bir dönem içinde Vergi Dairesi'ne elde etmiş olduğu gelirden daha düşük miktarda gelir beyanında bulunmasına karşın tasarrufunda bulundurduğu servet miktarında belirgin bir artışın meydana gelmesi bir kısım vergiye bağlı gelirlerin beyan dışı bırakılmış olabilir olanağını oluşturmaktadır.

Beyan edilen vergiye tabi gelir, servete katılan vergiye bağlı kazanç ve irat toplamından az olursa (buradan doğal olarak yükümlünün yıllık kişisel ve ailevi giderleri de gözönünde tutulduktan sonra) eksik beyan edilen kısım bu gelire eklenerek ödenmemiş gelir vergisinin tarih, tahakkuk ve tahsil edilmesine vergi mevzuatımız olanak vermektedir.

Bahse konu "Gelir – Servet" ilişkisinin Vergi Dairesi leyhine yarattığı kazanç saptama yöntemini geçersiz veya etkisiz hale getirmek amacıyla bazı vergi yükümlüleri çeşitli yöntemlere başvurmaktadır.

Ancak, ülke işletmelerimizin diğer ülkelere kıyasla nüfus azlığı ve coğrafi küçüklüğünün Vergi Dairesi'ne sağladığı veya sağlaması gereken bazı avantajların gerektiği gibi kullanılması halinde vergi kaybı girişimlerinin büyük bir kısmı etkisiz kılınabilir.

Ayrıca, mevcut vergi yasalarımızda Vergi Dairesi'ne bu konularda geniş yetkiler vermektedir.

Özellikle bu yetkiler 1982 yılında yürürlüğe giren 24/1982 sayılı Gelir Vergisi Yasası'nda düzenlenmiştir.

Bu kurallar bahse konu Yasanın 30. ve 38. maddelerine ve Vergi Usul Yasasının bazı maddelerinde yer almıştır.

Diğer bir anlatımda, birçok siyasinin sürekli olarak "Nereden Buldun Yasası'nın" çıkarılması konusunda ileri sürdürdükleri, istem KKTC Vergi mevzuatında mevcuttur.

Önemli olan bu teknikleri uygulayacak personelin geçen haftaki yazımda belirtmiş olduğum niteliklere ve özelliklere sahip olması ve kullanılacak yetkilerin re'sen vergilemede olduğu gibi istismar edilmeden veya politik veya kişisel egoların tatmini için kullanılmamasıdır.

Yani saptanacak vergiye tabi gelirin somut delillere ve gerçeğe dayanması gerekir.

Bu kural gerek Anayasamızda gerekse uluslararası ve KKTC vergi hukukunda da yer almıştır.

Önemli olan anılan herhangi bir vergi güvenlik önleminin uygulanmasında yatırımcıları ürkütmeyecek şekilde ve makul sürelerde gerektiği gibi kullanılmasının vergi adaleti ile kamu gelirlerinin tahsilâtına hiç kuşkusuz büyük yararı olacağı ve vergi güvenlik önlemleri sayesinde kayıtdışı ekonomi ile mali suçların asgariye indirilmesini sağlamaktır.

2. GERÇEK USULDE VERGİLENDİRMEYİ DESTEKLEYİCİ GÜVENLİK ÖNLEMLERİ:

2.1. Çapraz inceleme Yöntemi:

Gelir veya Kurumlar Vergisi beyanlarının doğruluğunun denetimi vergi incelemesi ile gerçekleştirilir.

Vergi incelemesi vakit alıcı, maliyeti yüksek ve yükümlü açısından da külfetli bir işlem olup hiç kuşkusuz bunu yapacak olan görevlilerin de belirli düzeyde özelliklere, mesleki bilgilere ve tecrübelere sahip olmaları gerekmektedir.

Tüm vergi beyanlarının ayni yılda incelenmesi olanaksızdır.

Dolayısıyla, beyanların ve bunlara ekli hesapların doğruluğunun saptanması hususunda değişik güvenlik önlemleri uygulanmaktadır.

Bunlardan ilk akla gelen yükümlüler arası karşılıklı denetim yönteminin kullanılmasıdır.

Buna vergi terminolojisinde "çapraz inceleme" denir. Bu önlemin çalışması için, ekonomik faaliyetlerde taraflardan biri için gelir sayılan unsurun, diğeri için bir gider unsuru olması gerçeğidir.

Bu nedenle, gelirini düşük beyan etmek amacında olan satıcının bu işlemin belgesiz yapmak suretiyle kendi gelirine dahil etmeyeceği nedeniyle mal veya hizmeti alanın maliyetini veya gideri artırmayacağı için alıcının bu konuda direnmesi gerekir.

Çünkü, her mal veya hizmet satışı ve alışı taraflardan birinin gelirini, diğerinin ise giderini oluşturur.

Sonuçta belgesiz işlem, malı veya hizmeti alanın maliyetini veya giderlerini azaltmayacağı nedeniyle karı yüksek çıkacağından vergi yükümlülüğün de gerekenden daha fazla olacaktır.

Ayrıca, bu kayıtdışı işlem işletmeler arası iktisadi rekabet dengesinin de bozulmasına neden olacağından KDV'nin de eksik tahakkuk etmesini gerçekleştirecektir.

Bu yöntemin olumsuz tarafı mal ve hizmeti alanın gelir vergisi yükümlüsü olmaması veya götürü vergi kapsamında olması durumunda bu önlemin gerektiği gibi olmasıdır.

Yukarda belirtmeye çalıştığım yöntemin uygulanması özellikle az kalkınmış veya kalkınma uğraşı içinde olan ülkelerde gelir vergisinin tabana yaygınlaşmasına yeterince yardımcı olmaz ve kayıt dışılığı teşvik eder.

Bu yöntemin başarı olanağı ancak bahse konu ülkelerin tüketicilere vergi iadesi yapılmakla mümkün olabilir.

Yukarda belirtmiş olduğum "çapraz denetim" yöntemi dışında "vergi güvenlik önlemleri" olarak tanımladığım yöntemler aşağıdaki 4 türden oluşur:

2.2. Ortalama Kar Haddi Yönetimi:

Vergi yasalarımız Vergi Dairesine "takdir" esası hakkı tanımaktadır.

Daire bu takdir esasına varışta özellikle devletin belli başlı emtialara uyguladığı veya piyasanın belirlediği ortalama kâr oranlarını esas alabilir.

Kontrole tabi emtia kapsamı dışında kalan emtialar için ortalama kâr oranlarını saptamak liberal ekonomilerdeki serbest fiyat belirleme uygulamaları dolayısıyla çeşitli ihtilaflar yarattığı ve gerçek usulden uzaklaşıldığı için bu yöntemin uygulanmasında çok somut delillerin elde edilmesi gerekir.

Bu yöntemin başarı şansı o ülkenin KDV uygulaması ile paraleldir.

Ancak, KKTC'deki 5 değişik türdeki KDV oranları ile istisnaları bu uygulamaya maalesef hiçbir katkı sağlamamaktadır.

2.3. Gider Esası Yöntemi:

Gider esası yöntemi her ne kadar da vergi yasalarında ismen olarak belirtilmiyorsa da bu esasın uygulanması "yoktan yonga çıkmaz" atasözündeki gerçeğe dayalı olarak belli başlı harcamaları hesaplamak suretiyle Vergi Dairesi tarafından bazı incelemelerin yapılmasına neden oluşturmaktadır.

Gözönünde bulundurulacak faktörlerin başında yükümlülerin yaşam giderleri ve lüks harcamaları ile beyan ettikleri toplam gelirleri arasındaki paralelliğin karşılaştırılmasıdır.

Kaynağı açıklanamayan gelirler beyan edilen vergiye tabi net kazançtan fazla ise aradaki gelir farkı vergiye tabi tutulur.

2.4. Servet Beyanı Yöntemi:

Servet beyanı esasında yükümlülerin belli bir dönemde net mal varlıklarında meydana gelen artışlar, yıllık Gelir Beyannamelerinde beyan ettikleri gelirlerle tutarlı olmalıdır.

Belli bir dönem itibarıyla beyan edilen malvarlığı ile daha önceki dönemde beyan edilen net malvarlığı arasındaki müspet fark iki dönem arasındaki süre içinde beyan edilen geliri aştığı takdirde, aşan miktar vergisi ödenmemiş gelir sayılır.

Bu yöntemin uygulanmasına Gelir Vergisi Yasasının ilgili kuralları Vergi Dairesine yetki tanımıştır. İki beyan dönemi arasındaki artış şeklindeki farkın ancak; dönemdeki kazanç veya gelir ile gerçekleşebileceği açıktır.

Bu nedenle, kişilerin malvarlığındaki artışların, beyan edilen gelirlerden şahsi geçim için harcanan giderler ve gelire ilişkin ödenen vergiler ve diğer zorunlu ödemeler düşüldükten sonra kalan net miktar tasarruf ile elde edildiği kabul edilmektedir.

Bu gelirlerin kısmen veya tamamen yasadışı yollarla elde edilmiş olması vergiye tabi tutulmasına engel oluşturmaz.

Ancak, mal varlığındaki bu artışın gelir vergisine tabi olabilmesi için malvarlığındaki artışın gelir vergisine tabi unsurlardan oluşması koşuldur.

Diğer bir anlatımla, miras ve ivazsız kazanç olarak veya vergiden muaf veya stopaj yöntemiyle kesin olarak vergilendirilen gelir unsurları (faiz ve kira gelirleri) ile elde edilen malvarlığı artışları gelir vergisine tabi değildir.

2.5. Yükümlülerin Kar veya Zararlarının Açıklanması Yöntemi:

Bu yöntem 1977 yılından beri Vergi Usul Yasasında yer almaktadır.

Bu yöntemin amacı, kişi veya işletmeleri Vergi Dairesine verecekleri Yıllık Gelir Beyannamelerinde beyan edecekleri kar veya zararları Resmi Gazetede kamuya açıklayacağı nedeniyle yükümlüler üzerinde bir tür kamuoyu baskısı yaratmaktır.

Bu tür uygulamaya KKTC dışında başka bir ülkede rastlamak mümkün değildir.

Bu konuda mali tabloların açıklanmasını öngören kural, sadece halka açık şirket statüsünde olan işletmeleri kapsamakta olup bağımsız denetim tarafından onaylanan mali tabloların açıklanmasına birçok ülkede olduğu gibi her yılsonu itibariyle günlük gazetelerinden en az bir veya iki tanesinde ilan edilmesi suretiyle gerçekleştirilmelidir.

Bu kapsama sadece "Halka Açık Şirket" statüsündeki şirketlerin dâhil edilmesinin başlıca nedeni ise halka açık şirketlerde halkın hissedar veya yatırımcı olarak menkul sermaye haklarının bulunmasından kaynaklanmaktadır.

KKTC'deki uygulama ise sadece bankacılık ve sigortacılık faaliyetleri ile uğraşan kurumları kapsamaktadır.

3. VERGİ GÜVENLİK ÖNLEMLERİNİN KARŞILIKLI İŞLEYİŞİ

Vergi güvenlik önlemlerinin her biri, yükümlü beyanlarının ayrı bir açıdan gerçeğe yakınlığını saptama konusunda kontrol veya inceleme yönetimi olarak kullanılabilmektedir, şöyle ki:

(a) Ortalama kâr hadlerinde maliyetleri şu ya da bu şekilde kar hadleri bilinen işletmelerin ortalama hesaplama yoluyla gerçeğe yaklaştırılmak istenmektedir. Bu yöntemin en önemli unsurlarından biri somut delile dayalı işletme hâsılatının (cirosunun) saptanmasında nakit akış hesaplamaları dikkate alınmasıdır;

(b) Gider esasında yükümlünün yaşadığı hayat düzeyi ve harcamaları ile gerçek geliri arasında bağlantı kurulmaktadır. Bu yöntemin en önemli unsurlarından biri, yükümlünün kişisel ve ailevi yükümlülükleriyle yaşam düzeyi ve ilgili harcamalarının çeşitli kaynaklardan elde edilecek verilerle saptanmaktadır;

(c) Servet beyanında, kişilerin harcamalarını ve servet (malvarlığı) birikimini verilen gelir beyanlarının tutarlılığı araştırılmaktadır. Bu yöntemin en önemli unsurlarından bazıları taşınır ve taşınmaz mallar hakkında, varsa istihbarat arşivinden azami şekilde faydalanmak veya çeşitli hesap veya beyannamelerden gerekli bilgileri elde etmektir. Bu önlem diğer önlemlere kıyasla daha gerçekçi ve etkin bir yöntem olmakla beraber başarı şansı büyük ölçüde verilerin gerçekliğine ve görevlilerin yetenek, vizyon ve mesleki becerilerine dayanmaktadır;

(d) Beyana dayalı vergilerin veya zararların kamuya Resmi Gazete vasıtasıyla duyurulması yöntemi 1977'li yıllardan beri ülkemizde uygulanmakta olup maalesef bu yöntemin vergilemede herhangi bir yararının olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Hatta bu yöntem rakip işletmeler birbirlerinin beyanlarını dikkate alarak vergi yükümlülerini daha az gelir hatta zarar beyan etmeye dahi teşvik etmektedir. Ayrıca, yürürlükteki teşvik mevzuatındaki teşviklerden yararlanıldığı veya gerçekten zarar edenlerin piyasadaki prestijleri de menfi yönde etkilenmektedir. Çek yasağına girenlerin Resmi Gazetede ilanından vazgeçilirken vergi amaçları için böyle bir uygulamaya devam edilmesi mevzuatlar arası çelişkidir. Çağdaş vergi hukukunda gizlilik ilkesi çok önemli bir husus olup bu tür bir uygulamaya başka ülkede rastlamak mümkün değildir. Bu nedenle, bu çağ dışı uygulamanın da vergi hukukumuzdan çıkarılması ve yerine diğer ülkelerde olduğu gibi Halka Açık statüsündeki tüm şirketlere münhasır tutulması gerektiği görüşündeyim.

Yukarda belirtmiş olduğum güvenlik önlemlerinin tümünün, bir kısmının veya bir tanesinin hazırlanacak bir plan dâhilinde uygulanması halinde, yapılacak beyanların doğruluk derecesinin arttırılmasına büyük katkısı olacaktır.

Çünkü söz konusu güvenlik yöntemlerinin birbirleri ile bağlantısı vardır.

Şöyle ki, bir kimsenin elde ettiği gelir, ya harcanır ya da tasarruf edilir.

Özellikle birinci ve üçüncü yöntem gider bildirimlerinde, dördüncü yöntem de servet bildirimlerin esasında izlenmektedir.

Bir kimse gelirini aşan tüketim harcamalarını hazır servetten yediğini birkaç dönem üst üste iddia edemez, çünkü bu defa bildirimini bu iddia ile tutarlı hale getirmesi zorlaşır.

Özetle, bilinçli ve eğitimli elemanlardan oluşturulacak, siyasi rantlardan veya populizimden uzak, görev ve sorumlulukları yasa ile düzenlenecek "Bağımsız Vergi İnceleme Kurulu" ve "Bağımsız İtiraz Kurulu" vasıtasıyla faaliyet gösterecek bir Vergi Dairesinin yukarıda belirtmiş olduğum vergi güvenlik önlemlerinin planlı, programlı ve sistemli şekilde uygulanması Devletin vergi gelirlerinin adaletli bir şekilde artmasına neden olacaktır.

Aksi halde ne yeni bina inşa etmek nede bugünkü personelin mesleki bilgileri ve statüsü ile devam etmekte kamu maliyesinin bir yere varması mümkün olamaz.

"Cek-cak zamanı çoktan geçmiş olup bu konuda somut adımların atıldığını görmek ve tüm vergi mevzuatının çağdaş konular paralelinde düzenlenmesi gerekir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.