Ülkemizin kamusal hizmetleri nereye gidiyor?

Yayın Tarihi: 10/10/11 09:22
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+

Bu haftaki yazımda yine teknik veya bilimsel konulara değinmeyeceğim.

Çünkü bundan daha önemli olan KKTC'nin kamusal hizmetlerine, yani kamunun hizmetkârlarının (Civil Servant) durumuna değineceğim.

Zaten bugüne kadar gerek çağdaş uluslararası vergi hukuku ve uygulamaları gerekse 1982 yılından beri hiçbir köklü değişikliğe tabi tutulmamış olan KKTC vergi hukuku hakkındaki görüş ve önerilerimin ilgili Bakanlık tarafından ne kadar dikkate alındığı konusu ayrı bir husus.

Bir ülkeyi yaşanabilir ve yatırım yapılabilir yapan unsurların başında öncelikle o ülkenin kamu yönetimi disiplini ve vatandaşa verilen hizmetlerin niteliği ve pratikliğidir.

Bu konu o kadar gereklidir ki tüm siyasi partiler iktidara talip olurlarken vurguladıkları en önemli konulardan biri de kamu reformu yapacakları vaadidir.

Kamu reformundan basit vatandaş ne anlıyor?

Bunun cevabı gayet basittir.

O da şudur; kamusal hizmetlerin kendisine en pratik, kaliteli ve süratli şekilde sunulmasıdır.

Diğer bir anlatımla, vatandaşın hayatını kolaylaştırmaktır.

Acaba KKTC'de durum böyle mi?

Maalesef herkesin ve neredeyse diğer ülke vatandaşlarının da bildiği gibi bu durum böyle değildir.

Hatta kamu hizmetlerinin mevcut durumu vatandaşı strese sokacak ve çıldırtacak kadar laçka ve sorumluluk bilincinden uzak bir haldedir.

En basit bir işlem için "bugün git yarın gel" anlayışıyla iş yapmamayı veya yorulmamayı amaç edinen birçok kamu görevlisinin bu kötü alışkanlıkları nasıl düzeltilecek?

Kamunun içinde bulunduğu bu durum sadece yasal düzenlemeler ile düzeltilecek bir durum olmaktan neredeyse çıkmıştır.

Gerekli olan sürekli mesleki ve sosyolojik eğitim, ödül ve ceza kurallarının (şayet getirilecekse) tavizsiz uygulanmasıdır.

"Gelen gideni aratır" derler.

Her gün vatandaşlar ve işletmeler bu gerçeği yaşıyor ve bu atasözünün gerçekçiliğine bir kat daha inanıyor.

Nasıl olur da hala daha hükümet hiçbir ciddi sınav ve eğitime tabi tutmadan devlet dairelerini "geçici statüde" kamu görevlileri ile dolduruyor.

Bu kişiler halka nasıl dakik ve etkin hizmet sunacaklardır?

Bunların birçoğunun genel ve mesleki eğitimsiz oldukları ve yetenekleri de objektif bir değerlendirmeye tabi tutulmadan işe alındıkları için nasıl iş bitirici olabilirler veya verimli olabilirler veya görev disipline uyabilirler?

Bunların kadrolu olanlarının birçoğu verimsizken acaba kadrosuzları (geçicileri) ne verim verecek?

Bugün birçok devlet dairesi %20 hatta onun altında bir verimlilik kapasitesi ile çalışıyor.

Buna bir de yarım gün mesaisi geç gelip erken ayrılma veya yemek ve sigara molaları için kaybedilen zaman eklenince ne vatandaşın, ne iş adamının, ne de yatırımcının devlet dairelerindeki işleri tamamlanabiliyor.

Durum böyle olunca da kaybeden hep vatandaş, işletmeler ve yatırımcılar oluyor.

Önsezilerime göre gelmiş geçmiş iktidarların yıllardan beri siyasi popülizm amaçlı yapmış oldukları "geçici statüdeki istihdamların" adeti neredeyse kadrolu personel adeti ile eşitlenmiştir.

Dünyanın neresinde böyle bir kamu görevlileri mekanizması vardır?

Vergisini, harcını, damga pulunu gerektiği gibi ödeyen birisinin üç-dört hafta, hatta daha uzun sürede tamamlanamayan işlemlerinin veya kaybedilen belgelerinin nedeni nasıl izah edilebilir?

YAGA'lar, çeşitli Denetleme Kurulları ve daha birçok kurumlar kurulsa dahi bunları kaale alan kim?

Nasıl olsa herkesin bir "dayısı" veya "içerili" bir tanıdığı veya sendikası vardır.

Bilindiği gibi örneğin Vergi Dairesi ve Gümrük Dairesi yanında devletin en önemli gelir getiren dairesi Tapu ve Kadastro Dairesidir.

Ancak bir işlemin mülkiyet belgesi altı ay ile bir yıla varan bir sürede düzenlenebiliyorsa bir şeylerin hatalı veya eksik olduğu anlamı taşıyor.

Bir diğer örnek verecek olursak yatırımın ve kalkınmanın en önemli unsurlarından biri olan kurumlaşmanın, tasfiyenin birleşmesinin v.s. işlemlerin tescil edildiği Şirketler Mukayyitliği Dairesidir.

Bu dairenin durumu ile ilgilendiğiniz zaman gerek onay bekleyen şirket tescillerinin ve diğer başvuruların haftalarca işlem beklediğini görürsünüz.

Güney Kıbrıs'ta ve diğer ülkelerde bu tür işlemler bir günde yapılırken KKTC'de bu neden yapılamıyor?

Bu sorunun cevabı çok açık; şöyle ki birçok üst kademe yöneticisinin sevk ve idare yeteneğini gerektiği gibi kullanamamalarından veya kullanmak için gerekli çabayı harcamaktan kaçındıkları, yetenekli personel eksikliği, aşırı bürokratik işlemler ve çağdaş teknolojiden hala daha yararlanamama içindir.

Bu tip kişilerin bütün uğraşları, bir torpil vasıtasıyla üst kademede bir makamı kapmaktan başka bir çabaları yoktur.

Makamı da aldıktan sonra kimin umurunda. Bir diğer üst kademe yöneticisi tipi ise makamdan alınmaması için aracılar bulmakla meşgul olduğu için de yine kimin umurunda? Yani KKTC'nin ve vatandaşları ile yatırımcıların hali hiç kimseyi ilgilendirmez.

Öte yandan, yoğun iş hacmi altında görev yapma durumunda olan özverili çalışan birkaç personelin görüşlerini dinlemek ve buna göre acil önlemler alınması gerekirken bu yöntem yerine hayaller peşinden koşuluyor.

Gerekli önlemleri gerekli zamanlarda almak üst kademe yöneticilerinin görev ve sorumlulukları arasında olduğu unutulmamalıdır.

Bu örneği daha birçok dairede veya devlete bağlı kuruluşlarda görmek ve fiilen yaşamak artık normal bir hal almış olup bu durum KKTC'ye olan güvenin sonunu getirecek kadar vahim bir duruma dönüşmüştür.

Acaba kaç Bakan, Müsteşar veya Müdür dairelerini denetlemiş ve personelin görüşlerini almışlardır?

Zannedersem hiç denecek kadar az. Kapalı kapılar arkasında oturmakla ve gösteriş haricinde gerçek anlamda bu konuya kaç üst düzey kamu görevlisi ilgi göstermiştir.

Beyler Brüksel'deki toplantılara gerekli gereksiz kişileri göndermekle ve sürekli AB sorularından bahsetmekte bu iş yürütülmez.

Yatırımcıların önünü açmak için bol keseden ve boş kafadan beyanatlar vermek hiçbir işe yaramaz.

En çağdaş yasalar yapılmış olsa dahi kamu hizmetleri ile ilgili ciddi ve etkin önlemler alınmaz ise bu yasalardan yarar beklemek olanaksızdır.

Bu önlemler de üst kademeden başlayarak aşağıya inmeli, geçtiğimiz haftaki yazımda belirtmiş olduğum gibi bunlar yanında kamu hizmetlerine verimliliği ölçen sistemler ile etkin ceza ve ödül sistemi getirilmelidir.

İzin kullanmak elbette ki her çalışanın hakkıdır ancak bu haktan daha önemlisi vatandaşın hakları ve ülkemizin sosyo-ekonomik kalkınma hakları ne olacaktır?

KKTC olmadan çalışanın izin hakkı olmuş veya olmamış nereye yarar?

Hükümet, kamu reformunda acil radikal kararları almakta duyarsızlık göstermeye devam ettiği sürece hiçbir konuda başarı elde edemeyecek ve kamu hizmetlerindeki bu düzensizliği ve verimsizliği "er girer general çıkar" mantığına dayalı sistemin yarattığı olumsuzlukları durduramayacaktır.

Dünya devletleri vatandaşlarının yaşamını kolaylaştırma ve ülkelerindeki yatırımları özendirmek için çaba harcarken, KKTC' de bunun tersini yapmak, hangi milli, sosyo-ekonomik kalkınmışlık ve vicdani ilkeler ile bağdaşır?

Bu konuların en Gerçekçi çözümü hükümet tarafından oluşturulacak bağımsız statüdeki bir kamu hizmetlerinin verimliliğini ve etkinliğinin düzeltilmesi komisyonunun vereceği rapor ve öneriler doğrultusunda gerekli lojistik ve yeniden yapılanma düzenlemelerinin gerçekleştirilmesi ile mümkündür. Eski bina üzerine yeni bina inşası mümkün değildir.

Kamu reformu sadece personel miktarını artırma ve kamu giderlerini aşağıya çekmek değil, ayni zamanda personelin verimliliğini de azami düzeye çıkarmaktır.

Yolsuzlukları denetlemek de gerekli bir unsur olmalı ve kamu hizmetlerinin performansı sürekli denetlenmelidir.

Zaten izolasyonlar dolayısıyla çeşitli zorluklarla karşı karşıya bulunan vatandaşlarımız ve işletmelerimiz bir de kamu hizmetlerinin verimsizliği ile ikinci bir engel ile karşılaşmaması için acil önlemler alınmalıdır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.