Gerçek gelir beyan etmeyenleri eleştirme hakkı (2)

Yayın Tarihi: 16/01/12 07:00
okuma süresi: 13 dak.
A- A A+
Geçtiğimiz haftaki yazımda 2010 vergilendirme döneminde Vergi Dairesinde gerçek gelir beyan etmeyen veya zarar beyan eden birçok kişi ve işletme hakkında çeşitli kişi veya kuruluşlar tarafından yapılan eleştirilere değinmiş ve bu tür eleştirilerin 1978 yılından beri zamanın hükümetlerine karşı yapılmış olduğunu ifade etmiştim.

Ancak, bugüne kadar maalesef gelmiş geçmiş hiçbir hükümetin köklü bir çare üretmediğini veya vergilerin ilanı ile ilgili daha açık bir düzenleme yapılmadığını görmekteyiz.

Vergi sisteminde çağdaş ilkeler ve parametreler doğrultusunda düzenlemeler yapılmadığı ve önlemler alınmadığı sürece de bu konuya bir çözüm getirilmeyeceğine de değinmiştim.

Yapılan haklı, haksız eleştirilerden önce bu eleştirileri yapanların da bu konuda ne kadar eleştiri yapma hakları olduğuna değinmek suretiyle nihai tüketiciler olarak en yüksek makamdan en basit işçiye kadar birçoğumuzun mal ve hizmet alımları karşılığında fatura, makbuz, fişi ve benzeri belge almamak suretiyle suç işlediğimiz, dolayısıyla da vergi yükümlülerinin gerçek gelir beyan etmemelerine veya zarar beyan etmelerine halk olarak yardımcı olduğumuzu, hatta bazı özel hallerde teşvik bile ettiğimizi vurgulamıştım.

Keza, Vergi Dairesinin bu konuda yaptığı duyuruların gerekli, açıklayıcı bilgileri içermediği veya eksik içerdiği için yanlış yorumların yapılmasına da neden olduğunu açıklamaya çalışmıştım.

Öteyandan, bu eleştirileri yaparken de "vergi kaçırma" ile "vergiden kaçırmanın" değişik tanımlar olduğunun bilinmesinde yarar olduğu düşüncesiyle bu fiillerin uluslararası tanımını aşağıda yapmayı uygun mütalaa ettim.

Vergi Kaçırma'nın (Tax Evasion) Tanımı:

Vergi kaçırma (tax evasion) işlemleri, özellikle mal ve hizmet satışları için gerektiği gibi belge düzenlenmemesi ve alıcılar tarafından fatura, fiş ve benzeri belge talep edilmemesi işletmeler arası alışlar veya giderler için sahte veya içeriği itibarıyla yanıltıcı belge kullanılması, yasalarda ön görülen bazı kuralların kasıtlı olarak hatalı yorumlanarak uygulanması veya bir işlemi başka bir işlemin arkasına saklayacak (peçeleme/perdeleme) şeklinde gerçekleştirilmektedir.

Vergi Usûl Yasası'nın 242'nci maddesi "Vergi Kaçakçılığını" şöyle tanımlamaktadır. "Kaçakçılık, yükümlü veya sorumlu tarafından kasıtlı olarak vergi kaybına sebebiyet verilmesidir."

Bu tanımlamadan anlaşılacağı gibi sadece belge vermemek değil, belge almamak da kaçakçılığa iştirak etmeyi de kapsamaktadır. Diğer bir anlatımla, belge almamak da kaçakçılık fiiline iştirak veya yardım etmek olarak kabul edildiğinden vergi cezasına her iki eylemde (belge vermeyenler ve almayanlar) bulunanlar dâhildir.

Vergi kaçakçılığı ile ilgili diğer bir tanımlama ise adı edilen Yasa'nın 254'üncü maddesinde yer almakta olup "Hileli Vergi Suçu" olarak tanımlanmıştır.

Bu kapsama, çift muhasebe kaydı tutmak, sahte veya yanıltıcı bilgiler içeren belgeler düzenlemek ve bunları bilerek kullanmak, kayıtları bozmak veya kayıtlarda varolmayan adlara hesap açmak veya muhasebe hilesi yapmak, kayıtları yok etmek veya yerine başka kayıtlar (sayfalar) koymak veya koymaya teşebbüs etmek gibi işlemler girmektedir.

"Hileli Vergi Suçu'nun veya buna teşebbüs etmenin bir suç olması nedeniyle para cezası işlemlerine ilâveten Ceza Mahkemeleri tarafından da yargılanmasının söz konusu olduğu göz ardı edilmemelidir. Bu suçu işleyen işletmeler ile buna dolaylı ve dolaysız yardımda bulunanlarda ayni cezaya çarptırılmaları gereği ilgili yasalarda yeralmıştır.

Vergiden Kaçınmanın (Tax Avoidance) Tanımı:

Gelişmiş ve vergi kültürü yüksek ülkelerde yerleşmiş köklü vergi sisteminin mevcudiyeti nedeniyle bu ülke ekonomilerinin büyük bir kısmı kayıt altında bulunduğundan ve vergi verme bilinci yeterince kökleşmiş olduğundan vergi kaçırma işlemleri değil de vergiden kaçınma (tax avoidance) işlemleri ön plâna çıkmaktadır.

Vergiden kaçınma (tax avoidance) işlemleri, vergi kaçırma (tax evasion) işlemleri gibi vergi yasalarına aykırı yapılan işlemler değildir. Dolayısıyla bu tür işlemler şöyle tanımlanmaktadır: "Vergi yasalarının izin verdiği sınırlar içerisinde vergi yükünün en düşük düzeyde tahakkukuna yönelik yapılan işlemlerdir." Bu sınırlara yatırım indirimi ve çeşitli muafiyet ile istisnalar da dâhildir.

Gelişmiş ülkelerde vergiden kaçınma işlemlerinin daha ön plânda olmasının en önemli nedeni ise vergi kaçıran işletmelerin yetkili makamlar tarafından saptanması halinde işletmenin çok ağır cezalarla cezalandırılması, hatta işletmenin iflas ettirilmesine kadar varan işlemlerle karşı karşıya kalabilecek olmasıdır.

Ancak, bu cezalar karşılığında bu ülkeler vergi yükümlülerinin de her türlü sosyo ve ekonomik haklarını da gözetlemekte ve adalet ilkesine saygı göstermek suretiyle halkın ve vergi yükümlülerinin güvenini kazanmaktadırlar.

Bu konu kapsamında vergi yasalarının öngördüğü sınırlar dâhilinde ve muvazaa veya peçeleme işlemlerine başvurmadan kurumlaşma sürecini tamamlamış işletmelerde yürürlükteki vergi kurallar kapsamında vergi plânlaması yapılması gayet doğal ve uygun bir uygulama olup bu işlemler vergi yasalarına aykırılık teşkil eden işlemler olmadığı için cezai müeyyideleri de yoktur.

Yasa yapıcı vergi yasalarına birçok teşvik müessesesi öngörülmüş olduğundan sermaye yapılarını korumak ve artırmak veya yatırımları özendirmek, böylece sermaye yapısını büyüterek ülke ekonomisine daha yararlı olmayı öngördüklerinden işletmeler bu haklarını kullanarak ve her türlü teşvik unsurlarından yararlanmak suretiyle vergi yüklerini en aza indirebilmeleri doğal bir işlem olarak kabul edilmektedir.

Şayet ilgili mevzuat işletmelere bu hakları öngörüyorsa ancak bunların fazla ve gereksiz olduğuna inanılıyorsa, ülkenin sosyo-ekonomik gerçekleri de dikkate alınarak bunların kapsamının daraltılması hükümetin görevidir.

Ancak, bunu yaparken de çok dikkatli ve objektif davranılmalı, aksi halde KKTC'nin sosyo- ekonomik durumu daha da daralabilir.

Yukarda belirtmiş olduğum hususlar dikkate alındığında "vergi kaçırma" ve "vergiden kaçınma" işlemleri tamamen iki değişik konu olup ülkemiz işletmelerinin "vergi kaçırma" anlayışını ve yönetimini süratle terketmeleri ve vergi plânlaması yöntemini seçmeleri KKTC'nin varoluşu ve geleceği bakımından gerekli ve kaçınılmazdır.

Bu amacın gerçekleştirilmesi için bugün işletmeleri vergi kaçırmakla eleştirenler birer vatandaş olma sıfatıyla yasaların kendilerine yüklediği fatura, fiş ve benzeri belge alma yükümlülüklerini yerine getirmeyenleri de ayni şekilde eleştirmeleri gerekir.

Sırf KDV ödememek veya umursamazlık veya satıcıya ayıp olmasın! diye fatura, fiş veya benzeri belge talep etmemek suretiyle mal ve hizmet satanlara gerektiği gibi gelir ve/veya kurumlar vergisi ödememe veya çok daha az miktarda vergi ödeme olanağı sağlayan, esas işine veya mesleğine ek olarak ikinci hatta üçüncü iş yapanların bu işlemlerinin de kayıt altına alınması için belge talep etmek veya Vergi İdaresine bilgi vermek suretiyle yardımcı olmayan her düzeydeki ve statüdeki kişilerin bu ülkenin kayıtdışı ekonomisinden bahsetme ve eleştiri yapma hakları var mı?

Vatandaşlık ve yasal yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin bu konuda eleştiride bulunma hakkının olmaması gerekir.

Vergi sistemimizin temelini "Beyan Esası" oluşturmaktadır. Diğer bir anlatımla vergi yükümlülerinin vergiye ilişkin " işe başlama", "işi bırakma", "adres değişikliği", "aylık vergi beyannameleri vermeleri" ve sair vergiye ilişkin ödevleri yanında birde "yıllık gelir ve matrah beyanında" bulunması zorunluluğu oluşturmaktadır.

Verilen bu beyannamelerde ve hesaplarda beyan edilen gelir ve matrah miktarlarını veya zararlarını inceleyip vergi kayıplarını giderme ve vergi adaletini tesis etme için Vergi Dairesine çok geniş, hatta en etkilisi olan re'sen vergi tarhiyatı ve ceza kesme yetkileri tanınmıştır.

Bu nedenle, vergi kayıplarını gidermek ve adaleti tesis etmek için bu yetkilere sahip Vergi Dairesine büyük görevler düşmektedir. Bu görevlerin başında hesap incelemesi ve araştırması yapılması ve gerçek geliri veya zararı saptaması gerekmektedir.

Bu konuda ilk vergi reform çalışmaları 1982 yılında başlatılmış ve bugün yürürlükte bulunan 24/1982 sayılı Gelir Vergisi Yasası yürürlüğe konmuştur. Bu çalışmalar kapsamında sınavla personel alımı yapmış ve bunların mesleki eğitimlerine gerekli önem verilmişti.

Ancak, daha sonraki hükümetler gerek vergi hukukunu oluşturan yasaların güncelleştirilip uyumlaştırılmasına gerekse yetenekli personel yetiştirilmesine hiç önem verilmemiş, hantal, birkaç eski personel haricinde mesleki eğitime tabi tutulmamış personel yapısına sahip, çağdaş araç-gereçten yoksun, hiyerarşi düzeni bozulmuş bir Vergi Dairesinin oluşmasına göz yummuşlardır.

Kamu maliyesinin temelini oluşturan vergi uygulamalarının etkileştirilmesi için Vergi Dairesinin mesleki eğitimini tamamlamış, tecrübeli, vizyon sahibi, dürüst ve ülkesini seven personele gereksinimi vardır.

Buna ilaveten hükümetin ve dolayısıyla da Maliye Bakanlığının bu konuda gerekli çağdaş yasal düzenlemeleri ve organizasyonları yapması gerekmektedir. Bunları yaparken de mali ve performans denetimi yapacak bir iç denetim (internal andit) mekanizmasının da mutlaka oluşturulması gerekir.

Bunları gerçekleştirirken de popülist yaklaşımlardan uzak kalınması ve "ahbap-çavuş" veya siyasi ilişkilerinden gelecek baskıları bertaraf edecek bir düzenin oluşturulması suretiyle yükümlülerin Vergi Dairesine karşı sarsılan güvenini de sağlamak için vergi inceleme ve tarhiyat işlemlerini gerçekleştirecek olanların bağımsız kurullar tarafından yürütülmesi sağlanmalıdır.

İncelemeden ve gerekli bulgular ile delilleri elde etmeden bir kişinin "gözü-kapalı" veya "iki dudak arası" takdirine dayanarak re'sen vergilendirme yöntemine başvurmak da vergi kayıplarının giderilmesi ve adaletin tesisi için çözüm değildir.

Bu küçücük ülkede politik kararlılık olması halinde, ülkemizin sosyo- ekonomik özellikleri de dikkate alınarak KKTC'li uzmanların hazırlayacakları kamu maliyesi strateji raporu paralelinde düzenlenecek vergi hukuku ve sisteminin gerçekleştirilmesinin zannedildiği kadar zor veya olanaksız değildir.

Ancak, daha önce iş yerinin açılışında hazır bulunan ve nutuklar çeken Bakanlar ile diğer iktidar milletvellerinin bir çoğununun bir süre sonra bu işletmenin vergi incelemesine alınması karşısında müdahale etmelerini engelleyebilecek kuralların hayata geçirilmesini bu kişilerden beklemek de pek mümkün değildir.

Hiçbir yasadışı fiilin bilgi ve kanıt olmadan aydınlatılması ve suçlusunun bulunması mümkün değildir. Her suç arkasında bir iz veya kanıt bıraktığı gerçeğinden hareketle şayet halkımız ve özellikle bu konuda eleştirilerde bulunanlar vergi adaleti istiyorlarsa her türlü mal ve hizmet alımlarında fatura, makbuz, fiş ve benzeri belge almak suretiyle vatandaşlık görevini yerine getirmeyi bir yaşam tarzı haline getirmesi gerekir.

Diğer bir anlatımla, KKTC halkının vergi kültürünün gerçek anlamda yükseltilmesi gerekir. Ancak, bu da yeterli değildir; çünkü hükümete daha da büyük görevler düşmektedir. Örneğin uluslararası vergi hukukunun temel ilkelerini, parametrelerini ve diğer gereklerini öncelikle yerine getirecek sistemin oluşturulması ve halkın vergi kültürünün yükseltilmesi hususunda önlemler almasıdır.

Bütün bu belirttiklerim bilinmeyen konular değildir ve bunları yazmaktan ben ve okurlarım da artık bıkmak üzeredir.

Önemli olan hükümetin niyeti, politik kararlılığı ve bu konudaki ciddiyetidir. Bu ciddiyeti de herkes somut bir plan ve program çerçevesinde artık " siyah ve beyaz" olarak görmek ister. Aksi, ancak hayal olarak kalmaya ve her ay sonu maaşları nasıl ödeyeceğim düşüncesi ve uğraşı ile geçmeye devam eder.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.