Hiçbir makamın yasaları uygulamama hakkı yoktur (1)

Yayın Tarihi: 25/06/12 07:00
okuma süresi: 8 dak.
A- A A+

KKTC'nin bugünkü sosyo-ekonomik çıkmazının en büyük nedeni kamu kurum ve kuruluşların sosyal güvenlik ve vergisel sorumluluklarına ilişkin yasalardaki kuralların gerektiği gibi uygulanmamasından veya uygulanması yükümlülüğünden kaçınılmasından kaynaklanmaktadır. Diğer bir anlatımla, kamu alacakları tahsilâtının gerektiği gibi yapılması veya engellenmesinin ülkenin sosyo-ekonomik durumunda yarattığı sonuçların oluşturduğu olumsuzluklardır. Durum bu olunca da yetkililerin bu acizliği veya yeteneksizliği yasal boşluklara veya noksanlıklara bağlanmaya çalışılmaktadır. Böyle bir gerekçeyi kabul etmek mümkün değildir, çünkü kamu alacaklarını tahsil etmek için devletin elinde yasalara dayanan kurallar fazlasıyla mevcuttur.

Mevcut yasal dayanaklara rağmen son aylarda gündemden düşmeyen konuların başında:

(a) Birçok Belediye çalışanlarının ücretlerinden kestikleri sosyal güvenlik (Sosyal Sigorta-İhtiyat Sandığı ve/veya İstihdamı Teşvik) primleri ile işveren sıfatı ile bu çalışanlar için ödemek zorunda olduğu katkı paylarının,

(b) Çalışanların ücretlerinden kestikleri Gelir Vergilerinin

ödenmemesi yeralmaktadır. Ayrıca,

(c) Kıbrıs Türk Hava Yolları (KTHY) personelinden bu şirket tarafından kesilen sosyal güvenlik ve vergi kesintisinin yatırılmamasının yarattığı sosyal huzursuzluklar ile toplumun malı olan bu şirketin iflasına neden olanlar ve diğer yolsuzluklar ile suistimaller hakkında halen kovuşturma açılmaması;

(d) Kıbrıs Türk Elektrik Kurumunun ve birçok Belediyenin bazı kişi ve işletmelere satmış oldukları mal ve hizmet bedeli alacaklarının tahsil edilmemesi,

üzerinde durulması çok önemli bir hususlarıdır.

Yukarıda özetlemiş olduğum bu kamu alacaklarının tahsil edilmemesinin ve bunlara ilişkin zorunlulukları yerine getirilmemesinin yegâne sorumlusu hükümetlerdir. Bu zorunlulukları yerine getirmemelerinin gerekçesini yasal boşluklara veya eksikliklere bağlamak veya ima etmek gerçekleri söylememek veya yükümlülükleri bilinçli olarak yerine getirmemektir. Nedeni ise siyasal popülizm, rant ve "iki dudak arası" atanan üst kademe yöneticilerinin korkaklığı, pasifliği, görev ve sorumluluklarını ihlal etmeleridir.

Tüm kamu görevlileri olmak üzere özellikle üst kademe yöneticisi statüsünde olan Müdür ve Müsteşar mevkiinde olanların esas görevleri kendilerine yasalarla tevdi edilen görev ve sorumlulukların adalet ilkeleri çerçevesinde gerektiği gibi yerine getirmek ve kamunun menfaatlerini en etkin şekilde korumaktır. Yasaların kendilerine yüklediği görev ve sorumlulukları yerine getirmemek veya bu görevlerini siyasi otoriteden onay alarak yapmayı beklemek sadece görev ihmali değil ayni zamanda ülkeye ihanettir.

Şayet, üst kademe yöneticileri yasaların kendilerine vermiş olduğu yetkileri siyasilerin talimatları veya telkinleri nedeniyle kullanmamışlarsa o zaman kendilerine Kamu Görevlileri Yasası'nın 10'uncu maddesi kurallarını hatırlatırım. Bu madde kuralları aynen şunları öngörmüştür.

"Kamu görevlilerini anayasa, yasa, tüzük ve yönetmelik kuralları uyarınca doğru ve en iyi şekilde yerine getirmekle ödevlendirirler. Kamu görevlileri amirlerinin verdiği emirler anayasa, yasa, tüzük ve yönetmelik kurallarına aykırı ise bu görev yerine getirmez ve bu aykırılığı emri verene yazı ile bildirir."

Bu kuraldan hareketle, hangi statüdeki kurum olursa olsun, Sosyal Güvenlik Kurumlarının, Vergi Dairesi'nin Elektrik Kurumunun ve diğer üst kademe yöneticileri ile bunların bağlı oldukları Bakanlar ve Belediye Başkanları yasaların emrettiği yükümlülükleri ve sorumlulukları yasaların öngördüğü kurallar uyarınca yerine getirmek zorundadırlar. "Mahsuplaşma Usulü" gibi bir yöntem ise adı edilen yasalarda ve en önemlisi devletin ve kamu kurum ve kuruluşlarının alacaklarını düzenleyen 48/1977 sayılı "Kamu Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Yasa'da" mahsuplaşmaya ilişkin hiçbir kural veya yetki yoktur.

Son zamanlarda, bazı devlet yetkililerinin ve Belediye Başkanlarının beyanatlarında sürekli olarak "mahsuplaşmadan" bahsedilmekte ve tahsilât işlemlerinin süresinde gerektiği gibi yapılmaması için bunu yasal bir gerekçe gibi ileri sürülmekte olduğunu gözlemlemekteyim. Yasaların açıkça belirtilmediği konularda gerekçe ve/veya mazeretler uydurmak sorunlara çözüm getirmez. Şayet "mahsuplaşma" bir ödeme aracı olmuş olsa idi o zaman Vergi Dairesine ve tahsilâttan sorumlu diğer kamu kurum ve kuruluşlarına borcu olanlar bu borçlarını tavuk, yumurta, araba, meyve, sebze v.s. verme yöntemiyle ödemiş olurlardı.

Kamu kurum ve kuruluşları tarafından kamu alacaklarının, ne zaman, nasıl ve ne şekilde tahsil edileceği, ödemeden kaçınan gerçek ve tüzel kişiler için zorla tahsil işlemlerinin nasıl uygulanacağı 48/1977 sayılı "Kamu Alacaklarının Tahsili Usulü Yasası'nın ilgili maddelerinde en açık şekilde belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla, bu Yasa devletin ve tüm kamu kurum ve kuruluşlarına borcu olanlardan bu borçların en etkin şekilde nasıl, hangi şekilde ve sürede tahsil edileceğini düzenleyen çok etkin bir yasadır. Bu Yasa'nın kurallarını sadece vatandaşlara ve işletmelere uygulamak hiçbir adalet ve eşitsizlik ilkesiyle bağdaşmaz.

Adı edilen Yasa'nın kapsamına 2(1). maddesine istinaden aşağıdaki kurum ve kuruluşlar ile bunların alacakları girmektedir:

(a) Devlete, Belediyelere, Köy İdarelerine ve Köy İdarelerinin kurdukları Birliklere ait vergi, resim, harç ve verilen hizmetlerden doğan asli alacaklar,

(b) Özel Yasa ile kurulmuş kamu kurum ve kuruluşlarına ait herhangi bir nedenden doğan asli alacaklar,

(c) Yasadışı olarak tasarrufa geçirilen para gibi asli alacaklar,

(d) Ceza, dava masrafı, vergi cezası gibi asli alacaklar ile

(e) Yukarıda sayılanların kira, gecikme zammı, faiz ve taksitle satılan taşınır ve taşınmaz malların taksit bedelleri gibi diğer alacakları ile bunların takibat giderleri.

Keza, bu Yasa'nın 2(3) ve 3. maddesi kuralları, çeşitli yasalarda belirtilen her türlü kamu alacakları ve Kamu İktisadi Teşebbüslerinin kira alacakları ile Vakıflar ve Din İşleri Dairesini de kapsamına almaktadır. Bu Yasa devlet ile yukarıda belirtilen tüm kamu kurum ve kuruluşlarını "Alacakları Kamu İdaresi" olarak tanımlamıştır. Ayrıca, "Alacaklı Kamu İdaresi" ise sözkonusu Yasayı uygulamakla görevli Daireyi, Servisi veya Görevliyi "Tahsilâttan Sorumlu Daire" olarak tanımlanmıştır.

(DEVAMI GELECEK HAFTA)

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.